Arşivlenen Konular

6.Sınıf Sözcük Türleri Dersi Konu Anlatımı

AD(İSİM)

-Adlar, anlamları yönünden şöyle incelenebilir:

 a) Kesin anlamlı adlar: Anlamı bilimsel bir tanımla kesinleşen adlardır. 

Kesin anlamlı adlara örnekler: üçgen, sayı, şiir vb.

b) Adların bazıları kendi anlamını, işlevini yansıtır.

Örnek: tarak, kazma süpürge vb.

c) Adların bir bölümü, sözcük anlamını düşündürmez.

Örnek: koltuk, havlu, elbise, tencere vb.

-Adlar, “-cik, -ce, -cek,-cağız” gibi ekleri alır. Bu ekler, eklendiği ada, şu anlamı katar.

 d) –cik eki getirildiği ada küçültme, sevgi ve acıma anlamları katar.

Örnek: Soru kitapçıkları dağıtıldı.  (Küçültme anlamı)

Kapıyı güler yüzlü ninecik açtı.                   (Sevgi)

Kedicik bütün gece dışarıda kalmış.   (Acıma)

e) “-ce” eki getirildiği ada, görelik, karşılaştırma, (bilgi yelpazesi.net) abartma, uygun ve yakışır olma anlamları katar.

Örnek: Gönlümce bir tatil yapamadım.  (Görelik)

Akılca üstün biriydi. (Karşılaştırma.)

Yüzlerce sivrisinek beni ısırdı. (Abartma.)

Bize dostça davrandı.                (Uygun, yakışır olma.)

f) –“-cağız” ve “-cek” eki, eklendiği ada acıma anlamı katar. 

Örnek: adamcağız, yavrucak

İSİM ÇEŞİTLERİ

Canlı, cansız bütün varlıkları ve kavramları karşılayan, onları ifade etmemizi sağlayan kelimelerdir.

Kavramları, varlıkları tanıyabilmemiz, tanıtabilmemiz ve onları birbirlerinden ayırabilmemiz için isimlere ihtiyacımız vardır.

  1. NİTELİKLERİNE, OLUŞLARINA GÖRE İSİMLER

 

  1. Somut İsimler

 

Altta resimdeki beş duyu organımızdan herhangi bir tanesiyle (birden fazla da olabilir, önemli olan en az bir duyu organı ile) algılayabildiğimiz, yani elle tutup gözle görebildiğimiz, koklayıp tadabildiğimiz ve duyabildiğimiz varlıkları karşılayan isimler “somut” isimlerdir.

Örnek:

sıcak, kuru dokunmayla,

ağaç, mavi, televizyon görmeyle;

ses, patırtı işitmeyle;

koku, parfüm koklamayla;

tatlı, ekşi tatmayla algılanabilir.

Somut İsimlere Örnekler: 

Duman, toprak, rüzgar, hava, göl, ışık, ev, kalem, sarı, soğuk, yağmur, gürültü, karanlık, çiçek, acı, armut, taş, sinir (organ) vs.

  1. Soyut İsimler

Beş duyu organından biriyle algılayamadığımız, var olduklarını hislerimizle ve düşünce yoluyla bildiğimiz kavramları karşılayan isimlere “soyut” isim denir.

Soyut kavramlar ancak hisler ve duygularımızla algılanabilir.

Örnek: Aşk, sevgi, özlem, kaygı, öfke, adalet, mutluluk,  insanlık,  sinirli, bilgi, günah, kötülük, keder, sevinç, rüya,  acımak, umut, anlayış, saygı, cesaret vs. bu kelimelerin hiç biri duyu organıyla tespit edilebilecek nesneler değildirler.

Soyutlaştırma / Somutlaştırma

Soyut ve somut isimlerde asıl dikkat edilmesi gereken şey; bu sözcüklerin cümle içinde kazandıkları anlamlarıdır.

Tek başına somut anlamda olan bir sözcük cümle içinde soyut anlamıyla kullanılabilir; ya da tam tersi soyut olan bir sözcük cümle içinde somut anlamda kullanılabilir.

Yani somut olan varlığı “soyutlaştırma” ya da soyut olan kavramı “somutlaştırma” yapılabilir.

Soyutlamaya Örnek:

Seni bütün gün soğukta beklediğim için hasta oldum.  (Somut isim)

(“Soğuk” sözcüğü tek başına somut anlamlıdır. Soğuk olan havayı dokunma duyusuyla algılayabildiğimiz için bu cümlede somut anlamıyla kullanışmıştır.)

Bu soğuklukla kimseyle yakınlık kuramayacağını ona söylemiştim. (Soyutlaştırılmış isim)

(Bu cümlede soğuk olan hava, su ya da her hangi bir nesnenin soğukluğu değil, insanın diğer insanlara yakınlık kurmamasını ifade eden bir tavrıdır. Yani sözcük somutken soyut yapılmış “soyutlaştırılmıştır”. 

Yufka kalbi ile yapılanlara daha fazla dayanamadı. (Bu cümlede yufka sözcüğü olaylardan çok çabuk etkilenme anlamında kullanılmıştır. Yani yufka somutken cümle içinde soyut anlam kazandırılmıştır.)

Gitarı çok daha kolay öğrenebilmenin bir yolu olmalı. (Yol kelimesi somut anlamlı sözcükken bu cümlede “yöntem” anlamında kullanıldığından soyutlaşmıştır)

Somutlamaya Örnek:

Sadece biraz mutluluk için çoğu şeye razı olabilirdi. (Soyut isim)

(Mutluluk, duyu organlarımızla algılayamadığım soyut bir kavramdır. Bu cümlede soyut anlamıyla kullanılmıştır.)

Valizine katladığı bir kaç parça mutluluk ile düştü memleket yoluna. (Somutlaştırılmış isim) (Bu cümlede soyut olan “mutluluk” kelimesi valize katlanıp konulmuş elbiseye benzetilerek somutlaştırılmıştır.)

Ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca. (Somutlaştırma = İnsan kastedilerek somutlaştırma yapılmıştır)

Kanadı kırık bir aşk ile sevda dağlarına tırmanabilir misin? (Somutlaştırma = Aşk, kuşa benzetilerek somutlaştırma yapılmıştır.)

Gözünün önündeki film karesi hayatı boyunca aklından çıkmayacaktır. (Somutlaştırma =  Hayatın belirli bir anı dönemi, üzerine kayıt yapılan bir nesneye benzetilerek somutlaştırma yapılmıştır.)

Bunu yapmaya yürek ister, bu her babayiğidin harcı değil. (Somutlaştırma = Somut olan yürek kelimesi, cümlede soyut olan “cesaret” anlamında kullanıldığından somutlaştırma yapılmıştır. Türkçemizde çok önemli bir yeri olan deyimlerimizin hemen hepsi bu somutlaştırma yolu ile meydana getirilmiştir.

 

  1. VERİLİŞLERİNE GÖRE İSİMLER

  1. Özel İsimler

Tek olan, diğer varlıklar içinde  tam bir benzeri bulunmayan varlıklara verilen isimler “özel” isimlerdir.

Aslında bir türün içinde olup  sonradan isim verilen ve verileni özelleştiren takılmış isimlerdir de denilebilir.

Özel isimler genel olarak nelere verilir aşağıda bunu inceleyelim:

  1. İnsan isim ve soy isimleri:

Büşra, Harun, İlknur, Ramazan, Yeter, Özlem, Bahri, Mustafa, Nazım Hikmet, Yavuz Bülent Bakiler

  1. Kurum, kuruluş, dernek, üniversite isimleri:

Mimar Sinan Lisesi, Kıbrıs Türk Kültür Derneği, Türk Tarih Kurumu, Kırıkkale Üniversitesi, Kırşehir Valiliği, Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü

  1. Millet, ümmet, din, mezhep isimleri:

Türk, Azeri, Almanlar, Çeçen, Ruslar

Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Musevi…

İslamiyet, Hristiyanlık, Yahudilik, Musevilik…

Hanefi,  Şafii, Alevi…

  1. Dil isimleri: Türkçe, İngilizce, Fransızca, Özbekçe, Tibetçe…
  1. Kıta isimleri: Afrika, Asya, Amerika, Antarktika, Okyanusya, Avustralya, Avrupa
  1. Ülke ve bölge isimleri: Türkiye, Lübnan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Afganistan…

Güney Amerika, Doğu Trakya, Güney Yemen, Batı Avrupa, İç Anadolu Bölgesi, Ege Bölgesi, Karadeniz Bölgesi…

  1. İl, ilçe,  mahalle, bulvar, cadde, sokak isimleri: Kırşehir, Tokat,  Amasra,  Boztepe, Yenimahalle,  Keçiören, Atatürk Bulvarı, İvedik Caddesi, Nigar Sokak…
  1. Deniz, okyanus, göl, akarsu, boğaz ve geçit isimleri: Karadeniz, Akdeniz, Marmara Denizi, Hint Okyanuss, Atlas Okyanusu, Tuz Gölü, Hazar Denizi, Abant Gölü, Kızılırmak, Yeşilırmak, Çanakkale Boğazı, Zigana Geçidi, Süveyş Kanalı…

ı. Dağ, tepe, ova, yayla isimleri: Uludağ, Mescit Dağı, Erciyes dağı, Everest Tepesi, Harran ovası, Konya Ovası…

  1. Yıldız ve gezegen ve adları: Uranüs, Mars, Jüpiter, Venüs, Büyükayı…
  1. Kitap, gazete, dergi, eser isimleri: Milliyet (gazetesi), Sabah (gazetesi); Nokta (dergisi), Aksiyon (dergisi); Türk Dili (dergisi); Çalıkuşu, Araba Sevdası…
  1. Hayvanlara ve varlıklara takılan özel isimler:Karabaş, Pamuk, Maviş, Tekir, Boncuk, Oyuncağım Tomtom…

Cins İsimler

Aynı cinsten birçok varlığın ortak olan ismine “cins” isim denir.Bu isimlerin varlıkları tek nesne ile sınırlı değildir.

Cins isimlerde kelime ile nesne arasında herkes tarafından bilinen gerçek bir bağlantı vardır. Örneğin “göz” denildiğinde (bilgi yelpazesi.net) bir organ ismi olduğu herkesçe bilinir.

“şehir” kelimesi dünyada olan bütün şehirlerin cins ismiyken, memleketinizi ifade ederken söylediğiniz “Kırşehir, İstanbul”  vs kelimeleri özel isimdir.

Cins isimleri örnekleriyle sıralarsak:

  1. Organ/uzuv isimleri:  bel, kol, beyin, kalp, göz…
  1. Akrabalık isimleri:anne, baba, kardeş, amca, babaanne, enişte, dayı…
  1. Araç/eşya/enstrüman isimleri:kanepe, kulaklık, çatal, tablo, gitar, saz…
  1. Hayvan/bitki/çiçek  isimleri:köpek, şahin, aslan,  fındık, vişne, biber, papatya, karanfil…
  1. Kavramlar:hüzün, kaygı, akıl, ümit…

f.Meslek/meslek sahibi isimleri:öğretmenlik, öğretmen, mühendislik, mühendis,  memur, futbolcu, spiker…

  1. Giyecek isimleri:gömlek, palto, ceket, etek, şapka, eldiven, smokin…
  1. Yiyecek/İçecek  isimleribarbunya, mıhlama, menemen, ekmek, lahmacun, meşrubat, su, gazoz …

ı. Sayı isimleri:üç,  iki yüz, altı, yedi bin…

  1. Renk isimleri:mavi, yeşil, turuncu, kırmızı…
  1. Zaman isimleri:salise, saniye, dakika, saat, gün, ay, yıl, yüz yıl, asır…
  1. Soru Kelimeleri:neden, niçin, kim, nereden, hangi, kaç, kaçıncı…

 

  1. SAYILARINA GÖRE İSİMLER

 

  1. Tekil İsimler

 

Sayısal anlamda tek olan, çoğul takısı (-ler, -lar) almamış adlardır.

 

Örnekler:

 

gazete, balık, roman….

 

 

  1. Çoğul İsimler

 

Sayısal anlamda birden fazla olan, çoğul takısı (-ler, -lar) almış adlardır. Çoğul anlamı bu ekler ile sağlanır.

 

Örnekler:

 

gazeteler, balıklar, romanlar…

 

 

Not: Çoğul eki (-lar, -ler), adlara çoğul anlamı dışında anlamlar da katar:

 

Örnekler:

 

Eliflere yarın gideceğiz. (aile)

 

Bu savaşı Osmanlılar kazandı. (soy)

 

Ülkemiz Almanlar ile işbirliği yaptı. (millet)

 

Daha çok Neşet Ertaşlar, Hacı Taşanlar yetiştirmeliyiz. (gibi olanlar)

 

Rusyalarda az gezmedik. (abartma)

 

Ahmet Beyler henüz işe gelmedi mi? (saygı)

 

Sabahları kahvaltı yapmadan çıkmam. (genellikle)

 

 

  1. Topluluk İsimleri

 

Biçimce tekil, anlamca çoğul isimlerdir.

 

Yani “-ler, -lar” çoğul eki almadığı halde anlam olarak birden fazla varlığı ifade eden isimler ” topluluk” isimleridir.

 

Topluluk isimleri bir nevi parçaların birleşmesinden oluşan “bütün”ü ifade eder.

 

Örnekler:

 

ordu, sürü, çete, alay, bölük, takım, ekip, demet, düzine, ulus, meclis, cemaat….

 

Asker        = Tekil İsim     Askerler = Çoğul İsim         Ordu = Topluluk İsmi

 

Ağaç          =  Tekil İsim   Ağaçlar  =  Çoğul İsim        Orman= Topluluk İsmi

 

Vekil          = Tekil İsim    Vekiller =  Çoğul İsim           Meclis  = Topluluk İsmi

 

Futbolcu  = Tekil İsim     Futbolcular  = Çoğul İsim    Takım= Topluluk İsmi

 

 

Not: Topluluk isimleri de çokluk eki alabilir. Aynı topluluktan birden fazla olduğu ifade edilmiş olur.

 

Örnekler:

 

Ordular, ormanlar, takımlar…

 

 

Not: Bazı isimler cümle içinde bazen tekil bazen de topluluk anlamıyla kullanılabilir:

 

Örnekler:

 

Sınıfı boyamak için herkes seferber olmuştu. (Tekil isim)

 

Bizim sınıf bu hafta bütün öğretmenlerinden takdir topladı. (Topluluk ismi)

ZAMİR(ADIL)

Zamirler, cümlede bir adın yerini tutan sözcük türü olduğu için cümlede bir ad gibi, özne, nesne, dolaylı tümleç ve yüklem görevinde (bilgi yelpazesi.net) kullanılabilirler.

 

Örnek:

 

Seni buraya babam çağırdı.

 

Bu işin aslını bir de biz araştıralım.

 

Aradığımız ev şuradaymış.

 

 

YAPI BAKIMINDAN ZAMİRLER

 

Yapı bakımından zamirler dörde ayrılır:

 

  1. Basit Zamirler

 

Kök hâlindeki zamirlerdir:

 

Örnek: Ben, sen, o, biz, siz, onlar, bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar, hepsi, çoğu, birisi, hangisi, kaçı, bazısı…

 

 

  1. Birleşik Zamirler

 

Birden fazla kelimeden (bilgi yelpazesi.net) oluşan zamirlerdir.

 

Örnek: Hiçbiri, birtakımı, öbürü…

 

 

  1. Öbekleşmiş Zamirler

 

Birden fazla kelimenin değişik yollarla öbekleşerek oluşturdukları zamirlerdir.

 

Örnek: Öteki beriki, falan filân, şundan bundan, herhangi biri, ne kadarı…

 

 

  1. Ek Hâlindeki Zamirler

 

İlgi ve iyelik zamirleri ek hâlindedir.

 

Örnek: Benimki, kalemimiz

SIFAT(ÖN AD)

Adları niteleyen veya belirten sözcüklerdir. Bir sözcüğün sıfat olabilmesi için adın önüne gelerek onu nitelemesi veya belirtmesi gerekir.

 

Yaşlı adam, pazar çantasını titrek elleriyle tutuyordu.

 

Yemekte bu masaya dört kişi oturacak.

 

Kazancının yarısını fakir öğrencilere veriyormuş.

 

Bu cümlelerde “yaşlı” sözcüğü “adam” adının, “titrek” sözcüğü “el” adının niteliğini gösterdiği için; “bu” sözcüğü “masa” adını işaret yoluyla, “dört” sözcüğü ise “kişi” adını sayı yoluyla belirttiği için sıfattır. Son cümlede “fakir” sözcüğü, “öğrenci” adının niteliğini gösterdiği için sıfattır.

 

Sıfatın özelliğini verdiği isimle birlikte kullanılmasına ve birlikte ele alınmasına SIFAT TAMLAMASI denir.

 

Yaşlı adam, pazar çantasını titrek elleriyle tutuyordu.

 

Yemekte bu masaya dört kişi oturacak.

 

Yukarıdaki sıfatla isim birlikte kullanıldıkları için sıfat tamlaması olmuşlardır.

 

 

Sıfatlar, iki ana gruba ayrılır:

 

  1. Niteleme Sıfatları

 

  1. Belirtme Sıfatları

 

  1. İşaret Sıfatı

 

  1. Sayı Sıfatı

 

– Asıl Sayı Sıfatı

 

– Sıra Sayı Sıfatı

 

– Üleştirme Sayı Sıfatı

 

– Kesir Sayı Sıfatı

 

  1. Belgisiz Sıfat

 

  1. Soru Sıfatı

 

 

  1. NİTELEME SIFATLARI (NASIL?)

 

Bir adı; durum, şekil, biçim, renk yönüyle niteleyen sözcüklerdir. Niteleme sıfatları, ada sorulan “Nasıl?” sorusunun cevabı olan sözcüklerdir.

 

Küçük çocuk bizi görünce yanımıza geldi.

 

Gökyüzünü aniden kapkara bulutlar kaplamıştı.

 

Bu cümlelerde “küçük” ve “kapkara” sözcükleri, önüne geldiği adların nasıl olduğunu gösterdiği için niteleme sıfatıdır. Bu sözcüklerin, niteledikleri ada sorulan “Nasıl?” sorusuna cevap olduklarına dikkat edelim:

 

Nasıl çocuk? (küçük çocuk)

 

Nasıl bulutlar? (kapkara bulutlar)

 

Bu yolun sonunda eski bir ev vardı.

 

Yol kenarları, kurumuş yapraklarla doluydu.

 

Annem, sabahları tatlı bir sesle bizi uyandırırdı.

 

Kahvaltıda güzelim böreklerden bolca yemiştim.

 

Bu cümlelerde, “eski” sözcüğü, “ev” adının niteliğini; “kurumuş” sözcüğü, “yaprak” adının niteliğini; “tatlı” sözcüğü, “ses” adının niteliğini; “güzelim” sözcüğü, “börek” adının niteliğini gösterdiği için niteleme sıfatıdır.

 

 

  1. BELİRTME SIFATLARI

 

Adları işaret, sayı, soru, belgisizlik yönüyle belirten sıfatlardır.

 

  1. İşaret Sıfatı

 

Adları işaret yönüyle belirten, onlara işaret eden sözcüklerdir.

 

bu, şu, o, öteki, beriki, öbür

 

Bu kitabı senin için aldım.

 

Arkadaşlarım öteki otobüse binmiş.

 

Belediye, geçen yıl şu yolu asfaltladı.

 

O dergiyi okudun mu?

 

Buraya öbür yoldan geldim.

 

Bu cümlelerde geçen “bu, öteki, şu, o, öbür” sözcükleri, önündeki adları, işaret yönüyle öteki varlıklardan ayırıp belirttiği için işaret sıfatıdır.

 

 

Uyarı: İşaret sıfatlarından sonra virgül (,) kullanılmaz. Bu sözcüklerden sonra virgül (,) kullanılırsa bu sözcükler, zamir (adıl) olur.

 

O kitabı daha önce okumuş.

 

O, kitabı daha önce okumuş.

 

Bu cümlelerin birincisinde “o” sözcüğü “kitap” adını belirttiği için işaret sıfatı; ikincisinde “o” sözcüğü bir varlığı karşıladığı için adıldır.

 

 

Uyarı:Bu, şu, o, öteki, beriki, öbür” sözcükleri aynı zamanda işaret zamiridirler. Eğer bu sözcükler, önündeki bir adı işaret ederek belirtiyorsa işaret sıfatıdır. Adın yerini işaret yoluyla tutuyorsa işaret zamiridirler.

 

Bu ev, çok güzelmiş. (İşaret Sıfatı)

 

Bu, çok güzelmiş. (İşaret Zamiri)

 

Bu cümlelerin birincisinde “bu” sözcüğü “ev” sözcüğünü işaret ederek belirttiği için işaret sıfatıdır. İkinci cümlede ise “bu” sözcüğü “ev” adının (bilgi yelpazesi.net) yerini tuttuğu için işaret adılıdır.

 

 

Uyarı: İşaret sıfatları her zaman yalın halde bulunur. Çekim eki aldığında işaret zamiri olur.

 

Annem öteki halıyı yıkamak için dışarı çıkarmış.

 

Annem ötekini yıkamak için dışarı çıkarmış.

 

Bu cümlelerin birincisinde, “öteki” sözcüğü “halı” adını işaret ederek belirttiği için işaret sıfatıdır. İkinci cümlede “ötekini” sözcüğü, “halı” sözcüğü söylenmeden, işaret yoluyla “halı” sözcüğünün yerine geçtiğinden işaret zamiridir.

 

 

  1. Sayı Sıfatı

 

Varlıkların sayılarını gösteren, onları sayı yönüyle belirten sözcüklerdir.

 

Asıl Sayı Sıfatı

 

Varlıkların sayılarını kesin olarak belirten sözcüklerdir. Ada sorulan “kaç” sorusunun cevabıdır.

 

Üç gün önceki toplantıya altı kişi katılmış.

 

Babam bir ay sonra yurtdışından gelecek.

 

Bu cümlelerde “üç, altı, bir” sözcükleri, “gün, kişi, ay” adlarının sayısını belirttiği için, asıl sayı sıfatıdır.

 

 

Sıra Sayı Sıfatı

 

Varlıkların sırasını gösteren sözcüklerdir. Sayılara “-ncı, -nci, -ncu, -ncü” ekleri getirilerek oluşturulur. Ada sorulan “kaçıncı” sorusunun cevabıdır.

 

Bu derste on beşinci sayfayı okuyacağız.

 

Sınavdaki yedinci soruyu çözememiş.

 

Bu cümlelerde “on beşinci, yedinci” sözcükleri “sayfa, soru” adlarının sırasını belirttiği için, sıra sayı sıfatıdır.

 

 

Üleştirme Sayı Sıfatı

 

Varlıkları sayıca bölümlere ayıran, paylaşma anlamı veren sözcüklerdir. Sayılara “-er, -ar” eki getirilerek oluşturulur. Ada sorulan “kaçar” sorusunun cevabıdır.

 

Sınavda her branştan onar soru soruldu.

 

Öğrencilerden altışar kitap okumaları istendi.

 

Bu cümlelerde “onar, altışar” sözcükleri, “soru, kitap” adlarının paylara ayrıldığını belirttiği için, üleştirme sayı sıfatıdır.

 

 

Kesir Sayı Sıfatı

 

Varlıkların parçalarının, bütüne olan oranlarını gösteren sıfatlardır.

 

Şirketin üçte iki hissesi ona aitmiş.

 

Bir öğünde yarım ekmek yiyordu.

 

Bu cümlelerde “üçte iki, yarım” sözcükleri, “hisse, ekmek” adlarının bütüne olan oranlarını belirttiği için, kesir sayı sıfatıdır.

 

 

  1. Belgisiz Sıfat

 

Adları belirtirken kesinlik bildirmeyen sıfatlardır.

 

bir, birkaç, birçok, çoğu, kimi, bazı, bütün, tüm, başka, birtakım, her, hiçbir, herhangi…

 

Elbet bir gün sen de anlarsın beni.

 

Bu konuyla ilgili birkaç kitap okumuştum.

 

Bu cümledeki “bir, birkaç” sözcüğü “gün, kitap” adını, sayı yönüyle; ama kesin olmayacak biçimde belirtmiştir. Dolayısıyla, “birkaç” sözcüğü belgisiz sıfattır.

 

İçerideki bazı masaları dışarıya taşıyalım.

 

Sanatçı, birçok tablosunda İstanbul’u konu ediniyor.

 

Yazarın başka romanlarını da okudum.

 

Hiçbir öğrenci öğretmenini üzmek istemez.

 

Lisedeyken, okuduğum her kitabın özetini çıkarırdım.

 

Bu cümlelerde “bazı” sözcüğü, “masal” adını; “birçok” sözcüğü, “tablo” adını; “başka” sözcüğü, “roman” adını; “hiçbir” sözcüğü, “öğrenci” adını; “her” sözcüğü, “kitap” adını kesinlik bildirmeden belirttiği için belgisiz sıfattır.

 

 

Uyarı:Kimi, çoğu ” sözcükleri, hem belgisiz zamir hem belgisiz sıfat olarak kullanılabilir.

 

Fuarda kimi kitaplar pahalı, kimi ise ucuzdu.

 

Bu cümlede, birinci “kimi” sözcüğü “kitaplar” sözcüğünü belirttiği için belgisiz sıfattır; ikinci “kimi” sözcüğü ise, kitapların yerini tuttuğu için belgisiz adıldır.

 

 

Çoğu öğretmen törene yetişemedi; ama öğrencilerin çoğu törene katıldı.

 

Bu cümlede, birinci “çoğu” sözcüğü “öğretmen” sözcüğünü belirttiği için belgisiz sıfattır; ikinci “çoğu” sözcüğü ise, öğrencilerin bir kısmının yerine geçtiği için belgisiz adıldır.

 

 

Uyarı:Bir” sözcüğü, hem belgisiz sıfat hem sayı sıfatı olarak kullanılabilir. “Bir” sözcüğünün yerine başka sayı getirilebiliyorsa, “bir” sözcüğü sayı sıfatıdır.

 

Bir haftada iki kitap okumuş.”

 

Bu cümledeki “bir” sözcüğü, sayı sıfatıdır; çünkü yerine “iki” veya “üç” gibi başka bir sayı getirilebilmektedir.

 

“Ali, dürüst bir insandır.”

 

Bu cümlede “bir” sözcüğünün yerine başka bir sayı getirilememektedir; çünkü bu cümlede “bir” sözcüğü “herhangi bir” anlamına gelmektedir ve belgisiz sıfattır.

 

 

  1. Soru Sıfatı

 

Adları soru yoluyla belirten, yani adları anlamca tamamlayan soru sözcükleridir. Soru sıfatlarının cevabı yine sıfattır.

 

Unutmayın: Soru sıfatı isimden hemen önce gelir.

 

nasıl, kaç, kaçıncı, kaçar, hangi, ne kadar, ne

 

Sen, tatilde kaç kitap okumuştun?

 

Bu cümlede, “kaç” soru sözcüğünün “kitap” adını belirttiğini görüyoruz. Bu soru sözcüğüne verilebilecek “beş kitap” cevabının sıfat olması, bize, bu soru sözcüğünün de sıfat olduğunu gösterir.

 

Hangi yoldan gitmemizi tavsiye ediyorsun?

 

Bu cümlede, “hangi” soru sözcüğünün “yol” adını belirttiğini görüyoruz. Bu soru sözcüğüne verilebilecek “şu yol” cevabının sıfat olması, bize, bu soru sözcüğünün de sıfat olduğunu gösterir.

 

Köyde nasıl bir evde oturuyordunuz?

 

Orada ne kadar para harcamış?

 

Vergi dairesi, binanın kaçıncı katında bulunuyor?

 

Arkadaşların bize ne gün gelecek?

 

Bu oyunda takımlar kaçar kişiden oluşuyor?

 

Bu cümlelerde geçen “nasıl, ne kadar, kaçıncı, ne, kaçar” sözcükleri; önündeki sözcükleri soru yönüyle belirttiği ve bu sözcüklere verilen cevaplar sıfat olduğu için soru sıfatıdır.

 

 

Uyarı:Hangisi, kaçı” soru adıllarıyla “hangi, kaç” soru sıfatlarını birbirine karıştırmamak gerekir.

 

Hangi soru daha zordu? Hangisi daha zordu?

 

Bu cümlelerde “hangi” sözcüğü “soru” adını belirttiği için soru sıfatı; “hangisi” sözcüğü, bir adın yerini soru yoluyla tuttuğu için soru zamiridir.

 

Kaç öğrenci gelmedi.

 

Öğrencilerin kaçı gelmedi.

 

Cümlelerde “kaç” sözcüğü “öğrenci” adını belirttiği için soru sıfatı; “kaçı” sözcüğü, bir sayı adının yerini soru yoluyla tuttuğu için soru zamiridir.

 

Uyarı: Sıfatlar, zamirleri de niteleyebilir.

 

Ahmet, gerçekten dürüst birisidir.

 

O, her zaman deneyimli kimselerle çalışır.

 

Bu cümlelerin birincisinde “dürüst” sıfatı “birisi” adılını nitelemektedir. İkinci cümlede “deneyimli” sıfatı, “kimse” adılını nitelemektedir.

 

 

Uyarı: İlgi eki (-ki), yer ve zaman bildiren sözcüklerden sonra gelip eklendiği sözcüğü sıfat yapar.

 

Sınıftaki öğrenciler dışarı çıkmış.

 

Yarınki sınava hazır mısın?

 

Bu cümlelerde “sınıf” sözcüğü, ilk önce bulunma durumu (-de, -da, -te, -ta) ekini alıp ardından sıfat yapan “-ki” ekini alarak önündeki “öğrenciler” adını; “yarın” sözcüğü, sıfat yapan “-ki” ekini alarak önündeki “sınav” adını belirttiği için sıfat görevindedir.

 

 

ADLAŞMIŞ SIFATLAR

 

Niteleme sıfatları, çekim eki alarak veya almadan niteledikleri ismin yerini tutacak şekilde kullanılabilir. Bu sözcüklere “adlaşmış sıfat” denir.

 

İhtiyar adam yine parkta oturuyordu.

 

İhtiyar, yine parkta oturuyordu.

 

Birinci cümlede “ihtiyar” sözcüğü, “adam” adını niteleyen bir niteleme sıfatıdır. İkinci cümlede ise, “ihtiyar adam” tamlamasındaki “adam” sözcüğü düşmüş, “ihtiyar” sözcüğü hem adın yerine geçmiş hem nitelik bildirmiştir, yani adlaşmış sıfat olmuştur.

 

 

Manav, kasalardaki çürükleri çöpe atıyordu.

 

Bu cümlede “çürükleri” sözcüğü, “meyve” adını nitelerken, çekim eki alarak hem “meyve” adının yerine geçmiş hem de nitelik bildirerek adlaşmış sıfat olmuştur.

 

 

Öğretmenimiz bu görev için sınıftan gönüllüler seçti.

 

Bu cümlede “gönüllüler” sözcüğü, “öğrenci” adını nitelerken, çekim eki alarak hem “öğrenci” adının yerine geçmiş hem de nitelik bildirerek adlaşmış sıfat olmuştur.

 

 

Bizim kurnaz yine birisini kandırmış.

 

Bu cümlede “kurnaz” sözcüğü, bir kişiyi nitelerken, çekim eki almadan hem nitelediği kişinin yerine geçmiş hem de nitelik bildirerek adlaşmış sıfat olmuştur.

 

 

Uyarı: Türkçede meslek adları ve bazı adlar, sıfat olarak kullanılabilir. Bu sözcükleri, adlaşmış sıfatlarla (bilgi yelpazesi.net) karıştırmamak gerekir.

 

Yönetici insanlar, insan ilişkilerinde başarılıdır.

 

Yöneticiler, insan ilişkilerinde başarılıdır.

 

Bu cümlelerin birincisinde “yönetici” sözcüğü, “insanlar” adını nitelediği için sıfat görevindedir. İkinci cümledeki “yöneticiler” sözcüğü ad olarak kullanılmıştır; ama adlaşmış sıfat değildir.

 

 

Futbolcular, disiplinli kişilerdir.

 

Yarın ailece yazlığa gideceğiz.

 

Bu cümlelerde geçen “futbolcu, yazlık” sözcükleri gerektiğinde sıfat olabildiği halde (futbolcu kişiler, yazlık ev) bu cümlede ad olarak kullanılmıştır; ama adlaşmış sıfat değildir.

 

 

Uyarı: Adlaşmış sıfattan sonra bir ad geldiğinde anlam karışıklığı ortaya çıkıyorsa bu adlaşmış sıfattan sonra virgül (,) getirilir.

 

Hasta, çocuğu yanına çağırdı.

 

Bu cümlede “hasta” sözcüğü bir kişiyi karşılayarak adlaşmıştır. Bu sözcükten sonra “çocuk” adı geldiğinde virgül konulmazsa “hasta” sözcüğü “çocuk” adının sıfatı olmaktadır. Bu yüzden “hasta” sözcüğünün adlaşmış sıfat olması için bu sözcükten sonra virgül (,) konmalıdır.

 

 

UNVAN SIFATLARI

 

Kişilerin meslek, rütbe, makam gibi sosyal statülerini belirten sözcüklerdir. Unvan sıfatları, adların önüne de sonuna da gelebilir.

 

Yüzbaşı Cemil, Hakkı Çavuş, Hatice Teyze, Naciye Hanım…

 

Dün Doktor Kemal Bey bize geldi.

 

Bu cümlede “Doktor, Bey” sözcükleri; beraber kullanıldıkları “Kemal” özel adını belirttiği için unvan sıfatıdır.

 

 

Ayşe Hemşire, hastalarla yakından ilgilendi.

 

Bu cümlede “Hemşire” sözcüğü; beraber kullanıldığı “Ayşe” özel adını belirttiği için unvan sıfatıdır.

 

 

Uyarı: Özel adla birlikte kullanılmayan unvan sözcükleri, küçük harfle başlar ve unvan sıfatı görevinden çıkar.

 

Dün doktor, hastaneye uğramamış.

 

Bu cümlede “doktor” sözcüğü özel bir adla birlikte kullanılmadığı için unvan sıfatı değildir ve bu yüzden küçük harfle başlar.

 

 

Uyarı: Özel bir adla kullanılan; ama akrabalık ilişkisi belirten unvan sözcükleri, küçük harfle başlar ve unvan sıfatı görevinden çıkar.

 

Salih, bugün Ayşe teyzesine gidecekmiş.

 

Bu cümlede “teyze” sözcüğü özel bir adla birlikte kullanıldığı halde akrabalık anlamı taşıdığı için unvan sıfatı değildir ve bu yüzden küçük harfle başlar.

 

 

KÜÇÜLTME SIFATLARI

 

Sıfat olan sözcüğün anlamında küçültme ya da daralma, “-cik,-ce, (-ı)msı, (-ı)mtırak” ekleri ile yapılır.

 

Bu eklerin getirilmesi ile oluşan sıfatlara küçültme sıfatları denir.

 

“Küçük bir evleri vardı.”

 

cümlesinde “küçük” sıfattır ve kendinden sonra gelen ismin niteliğini belirtmektedir.

 

Küçücük evleri vardı.”

 

cümlesinde “-cik” eki almış “küçücük” sözcüğü de niteleme sıfatıdır. Buradaki “küçücük” sözcüğün “küçük” sözcüğünden farkı, eklendiği ismin anlamında küçültme yapmış olmasıdır.

 

Küçük ev – küçücük ev

 

“Ekmek ayvasının ekşimsi bir tadı vardı.”

 

“Üzerine mavimtırak bir ceket giymişti.”

 

“Masada kalınca bir kitap duruyordu.”

 

Yukarıdaki cümlelerdeki koyu renkli sözcükler küçültme sıfatıdır.

 

 

PEKİŞTİRME SIFATLARI

 

Sıfatlarda pekiştirme, yani anlamın kuvvetlendirilmesi iki şeklide yapılır:

 

  1. Yol: Sıfat olan sözcüğün ünlüye kadarki ilk hecesi alınır, daha sonra “m, p, r, s” harflerinden uygun olanı getirilir. En son da sıfat olan sözcük tekrar yazılır.

 

“temiz” sözcüğü üzerinde uygulayalım:

 

Ter – temiz = tertemiz

 

“Çocuklar bembeyaz elbiseler giymişlerdi.”

 

Dümdüz yolda ilerliyorduk.”

 

“Şöyle yemyeşil çimenlerin üzerine uzansam!”

 

cümlelerinde koyu renkli sözcükler pekiştirme sıfatıdır.

 

 

  1. Yol: Sıfat olan sözcüğün tekrar edilmesi ile yapılır. Örneğin “çeşit” sözcüğünü ele alalım. Bu sözcük tekrar ederek bir ismi nitelediğinde pekiştirme sıfatı olur:

 

Çeşit çeşit meyveler vardı masada.”

 

Bu cümlede koyu renkli sözler pekiştirme sıfatıdır.

 

“Bahçede uzun uzun ağaçlar vardı.”

 

Derin derin ırmaklar aşarak geldik.”

 

cümlelerindeki koyu renkli sözler pekiştirme sıfatıdır.

 

 

DERECELENDİRME SIFATLARI

 

Sıfatlarda derecelendirme “pek, çok, daha, en…” gibi sözcüklerle yapılır.

 

“Kardeşin onlardan daha akıllı biri.” cümlesinde “daha” sözcüğü üstünlük,

 

En güzel kitap buydu.” cümlesinde “en” sözcüğü en üstünlük,

 

Çok güzel çiçekleri vardı.” cümlesinde “çok” sözcüğü aşırılık anlamı katmıştır

TAMLAMALAR

1)İSİM TAMLAMALARI

Aralarında anlamca ilişki bulunan söz grubuna isim tamlaması denir. Bir ismin bir başka ismi anlam bakımından tamamlamasıdır.

 

Bir ismin aitlik ilgisi bakımından daha belirli hâle gelmesi için başka bir isim tarafından tamlanmasıyla meydana gelen söz öbeğine isim tamlaması denir.

 

Belli kurallar dahilinde en az iki sözcük bir araya gelerek isim tamlamasını oluşturur.

 

İstanbul- un sokaklar-ı

 

Dost kapı-sı

 

Okul bahçesi-n-in ağaçlar-ı

 

İsim tamlamaları “tamlayan ve tamlanan” olmak üzere iki unsurdan oluşur.

 

Tamlayan birinci sözcük, tamlanan ise ikinci sözcüktür. İsim tamlamalarının tamlayanında ilgi, tamlananında ise iyelik eki vardır.

 

Türkçede üç çeşit İsim tamlaması vardır:

 

  1. Belirtili İsim Tamlaması

 

Hem tamlayanın hem de tamlananın ek aldığı tamlamalara Belirtili isim tamlaması denir.

 

Belirtili isim tamlamasında tamlayan -nın, -nin, -nun, -nün, -ın, -in, -un, -ün eklerini, tamlanan ise -ı, -i, -u, -ü, -sı, -si, -su, -sü eklerini alır.

 

Her iki unsuru da ek alarak oluşturulan bu tür tamlamalarda kuvvetli bir aitlik ilgisi vardır.

 

Tamlayanın ilgi, tamlananın iyelik eki aldığı tamlamalardır.

 

Örnekler:

 

“Evin kapısı açık kalmış.”

cümlesindeki “evin kapısı” altı çizili söz öbeği belirtili isim tamlamasıdır. Görüldüğü gibi, her iki sözcük de ek almıştır. Bu tamlamada iki sözcük arasındaki kuvvetli bir ilişki kendini göstermektedir.

 

Sınıf-ın kapı-

 

Oda-nın halı-

 

Belirtili isim tamlamalarında tamlayan ile tamlanan arasına başka sözcükler girebilir.

 

Örnekler:

 

“Kerem’in mavi gömleği güzelmiş.”

 

cümlesinde araya “mavi” sıfatı girmiştir.

 

“- den” hal eki tamlayanda kullanılan ilgi ekinin yerine geçerek belirtili isim tamlaması kurabilir.

 

Örnekler:

 

“Resimlerin birini de ben alayım.”

 

cümlesindeki “resimlerin birini” sözü belirtili isim tamlamasıdır. Biz bunu “resimlerden birini” biçiminde de söyleyebiliriz. Yani sadece tamlayan eki “-in” yerine, aynı işlevi gören “-den” hâl ekini getirmiş oluyoruz.

 

Belirtili isim tamlamalarında bir tamlayan birden fazla tamlanana bağlanabileceği gibi, bir tamlanan birden fazla tamlayana da bağlanabilir.

 

Örnekler:

 

“Evin bahçesi, odaları, mutfağı o kadar geniş ki…”

 

cümlesinde “evin” tamlayan; “bahçesi, odaları, mutfağı” sözcükleri de tamlanandır.

 

“Kırların, çiçeklerin, kuşların, böceklerin neşesi hepimizi coşturmuştu.”

 

cümlesinde “kırların, çiçeklerin, kuşların, böceklerin” tamlayan; “neşesi” tamlanandır.

 

Belirli olan ve bilinen bir şeye veya yere aitlik vardır.

 

Örnekler:

 

Öğretmenin kitabı.                              (Ali Beyin Kitabı)

 

Kitap bilinen ve belli olan öğretmene aittir.

 

Okulun bahçesi çok güzel.                  (Cumhuriyet Lisesinin bahçesi)

 

Bahçe bilinen ve belli olan okula aittir.

 

 

  1. Belirtisiz İsim Tamlaması

 

Tamlayanın ilgi eki almayıp tamlananın iyelik eki aldığı tamlamalardır.

 

Tamlayanın ek almadığı, yalnızca tamlananın ek aldığı tamlamalara Belirtisiz isim tamlaması denir. Belirtisiz isim tamlamasında tamlanan -ı, -i, -u, -ü, -sı, -si, -su, -sü alır.

 

Bu tür tamlamalarda bir ismin başka bir isme aitliğinden çok bir nesne ya da kavram ismi oluşturmak esastır.

 

Örnekler:

 

“Çocuğun elbisesini alacağız.”

 

cümlesindeki “çocuğun elbisesi” tamlaması belirtilidir. Bu tamlamada belli bir çocuğa ait elbiseden söz edilmektedir.

 

Biz bu tamlamayı,

 

“Çocuk elbisesi alacağız.”

 

şeklinde söylersek yani “-nın” ekini kaldırırsak tamlama belirtisiz olur. Bu durumda belli bir kişiye ait elbiseden değil, genel bir elbise çeşidinden “çocuk elbisesi” nden söz etmiş oluruz.

 

Belirtisiz isim tamlamalarında tamlayan tamlananın neden yapıldığını, neye benzediğini bildirebilir:

 

“Lahana turşusu”, “Erik hoşafı”, “Bulgur pilâvı”

 

Bu tamlamalarda tamlayan tamlanın neyden yapıldığını bildirir.

 

“Deve kuşu”, “Kılıç balığı”, “Küpe çiçeği”

 

Bu tamlamalarda ise tamlayan tamlananın neye benzediğini bildirir.

 

Belirtisiz isim tamlaması sıfat göreviyle kullanılabilir.

 

“El yazması kitaplar şimdi çok değerli.”

 

cümlesinde “el yazması” belirtisiz isim tamlamasıdır. Bu tamlama cümlede sıfat göreviyle kullanılmıştır.

 

Türkçe kitabı / Fizik kitapları                  (Tür)

 

Pirinç çorbası                                       (Neden yapıldığı)

 

İzmir üzümü                                          (Ait olduğu yer)

 

Dil peyniri                                            (Neye benzediği)

 

Temizlik işçisi                                       (Mesleği)

 

İstanbul boğazı                                    (Yer)

 

 

  1. Zincirleme İsim Tamlaması

 

Tamlayanın, tamlananın veya her ikisinin kendi içinde başka bir isim tamlaması olduğu söz öbekleridir.

 

Zincirleme isim tamlaması, ya tamlayanı, ya tamlananı, ya da her ikisi de isim tamlaması olan tamlamalardır.

 

Zincirleme isim tamlamaları en az üç ismin bir raya gelmesi ile oluşur.

 

Örnekler:

 

“Macera romanlarının okuyucusu çoktur.”

 

cümlesinde “macera romanları” belirtisiz isim tamlamasıdır. Bu tamlamaya “-nın” ilgi eki eklenmiş ve tamlama “okuyucusu” tamlananına bağlanmış. Böylece iki tamlama iç içe girmiş ve zincirleme isim tamlaması olmuştur:

 

“Saka kuşunun ötüşü çok hoştu.”

 

cümlesinde “saka kuşunun ötüşü” üç isimden oluşan zincirleme isim tamlamasıdır. Tamlayan “saka kuşu”, tamlanan ise “ötüşü” sözcüğüdür.

 

Ali’nin babasının işi

 

Taş duvarın üstü

 

Bahar mevsiminin güzelliği

 

 

  1. Takısız İsim Tamlaması (DİKKAT TAKISIZ İSİM TAMLAMASI SIFAT MI İSİM Mİ OLDUĞUNA KARAR VERİLEMEDİĞİ İÇİN BAZI KAYNAKLARDA SIFAT, BAZI KAYNAKLARDA İSİM TAMLAMASI OLARAK İŞLENMEKTEDİR!..)

 

Tamlayanı ve tamlananı ek almamış olan isim tamlamalarıdır.

 

Takısız isim tamlamalarında her iki unsur da ilgi ve iyelik eklerini almaz.

 

Bu tamlamaları iki grupta inceleyebiliriz:

 

 

  1. Bir şeyin neyden yapıldığını gösterir.

 

“Boynunda altın kolye vardı.”

 

cümlesindeki “altın kolye” sözü kolyenin altından yapıldığını gösterir.

 

“Cam vazo, çelik tencere, deri mont”

 

tamlamaları da bunlara örnektir.

 

 

  1. Bir şeyin neye benzediğini bildirir.

 

“Altın saçları rüzgârda dalgalanır.”

 

cümlesinde “altın saç” takısız isim tamlamasıdır. Bu tamlamada “saçlar” altına benzetilmiştir.

 

“Gül yanak, zeytin göz, tilki Rıfkı…”

 

gibi tamlamalar takısız isim tamlamasıdır.

2)SIFAT TAMLAMALARI

Adları niteleyen veya belirten sözcüklerdir. Bir sözcüğün sıfat olabilmesi için adın önüne gelerek onu nitelemesi veya belirtmesi gerekir.

 

Yaşlı adam, pazar çantasını titrek elleriyle tutuyordu.

 

Yemekte bu masaya dört kişi oturacak.

 

Kazancının yarısını fakir öğrencilere veriyormuş.

 

Bu cümlelerde “yaşlı” sözcüğü “adam” adının, “titrek” sözcüğü “el” adının niteliğini gösterdiği için; “bu” sözcüğü “masa” adını işaret yoluyla, “dört” sözcüğü ise “kişi” adını sayı yoluyla belirttiği için sıfattır. Son cümlede “fakir” sözcüğü, “öğrenci” adının niteliğini gösterdiği için sıfattır.

 

Sıfatın özelliğini verdiği isimle birlikte kullanılmasına ve birlikte ele alınmasına SIFAT TAMLAMASI denir.

 

Yaşlı adam, pazar çantasını titrek elleriyle tutuyordu.

 

Yemekte bu masaya dört kişi oturacak.

 

Yukarıdaki sıfatla isim birlikte kullanıldıkları için sıfat tamlaması olmuşlardır.

EDAT

Tek başlarına anlamları olmayan, başka kelimelerle öbekleşerek değişik ve yeni anlam ilgileri kuran, birlikte kullanıldıkları kelimelere cümlede anlam ve görev kazandıran kelimelere edat denir.

 

Edatların Özellikleri ve Örnekler

 

1 – Türkçede isimler ve fiiller anlamlı kelimelerdir. Edatlar ise tek başlarına anlam ifade etmezler; ancak cümlede anlam kazanır veya sadece diğer kelimelere anlam katarlar.

 

için, kadar, -e kadar, gibi, göre, ile, üzere, yalnız, -e karşı, sanki, ancak, -den beri, -e doğru

 

2 – Kelimeler arasında çeşitli anlam ilişkileri kurduğu için edatlara yardımcı kelimeler de denir.

 

Ders çalışmak için odasına çekildi. (amaç)

Kurt gibi acıkmıştım.  (benzerlik)

 

3 – Edatlar önceki kelimeyle sonraki kelime arsında anlam ilgisi kurar. Bağlaçtan ve zarflardan farkı, yeni bir anlam ilgisi koruyor olmasıdır.

 

Sözlüden yine zayıf almış. (zarf)

Eve gittim, fakat onu bulamadım. (bağlaç)

Konuşmak üzere ayağa kalktı. (edat)

 

4 – Edatlar cümleden çıkarılınca cümlenin anlamında bir eksiklik, daralma veya bozulma olur.

 

Güneş gibi başı göklere erdi. => edat çıkarılınca=>  Güneş başı göklere erdi.

 

5 – Tek başlarına kullanamazlar. Başka kelimelerle birleşerek sıfat ya da zarf görevli öbekler oluştururlar.

 

Dağ gibi adam yok oldu gitti. (sıfat öbeği)

Sen de benim kadar çalışsan… (zarf öbeği)

 

6 – Tek başlarına iken isim, sıfat, zarf, bağlaç olarak kullanılabilir. Bu durumda edat olmaktan çıkar:

 

Karşı köyde akrabaları vardı.       sıfat

Derenin karşısına geçtik.                         ad

Her söylenene karşı çıkıyor.        birleşik fiilde isim

Bana doğruyu söyle.                   isim

Doğru söze ne denir?                   sıfat

Lütfen doğru oturun.                    zarf

Beride bir adam duruyor.                         isim

Beri taraf oldukça dikenli.            sıfat

Biraz beri gel.                               zarf

Bir ömür boyu yalnız yaşadı.       zarf

Biz bu dünyada hep yalnızız.       isim

 

7 – Bazı edatlar sadece hâl ekleri ile birlikte kullanılırlar. Bazıları da üzerlerine ek alabilirler:

 

-e kadar, -e doğru, -den beri

bu kadarını, senin gibisi

 

8 – Cümlede veya isim tamlamasında isim görevi alabilir; ek-fiil alarak yüklem olabilir.

 

Bu paranın ne kadarı sizin? (iyelik eki almış, isim gibi kullanılmış, nesne olmuş)

 

Her şey bıraktığım gibiydi. (ek-fiilin “di”li geçmiş zaman çekimi ile isim gibi kullanılmış, yüklem olmuş)

 

9 – Edat grupları (edat ve edattan önceki kelimenin oluşturduğu kelime grubu) cümlede çoğunlukla zarf veya edat tümleci olur.

 

Sabaha kadar ders çalıştık. (zarf tümleci)

Eve doğru yürüdüm. (edat tümleci)

 

 

BAŞLICA, EN ÇOK KULLANILAN EDATLAR

 

“İLE”

 

1 –Araç, alet, neden, zaman, birliktelik” ilgisi kurar.

 

Örnek:

 

Ankara’ya uçakla giderler. (araç)

Bizi boş vaatlerle kandırdılar. (araç)

Hasan yaşlı annesiyle oturuyordu. (beraberlik)

Arabanın gürültüsüyle irkildi. (neden)

Baharla birlikte leylekler de geldi. (zaman)

 

2 –-le” şeklinde bitişik de yazılabilir.

 

Örnek:

 

Çocuk ile=> çocukla

Araba ile=> arabayla

 

3 –ne ile, kiminle” sorularına cevap verir.

 

Örnek:

 

Sözünüzü balla kesiyorum. (araç)

Yar ile sohbet ne güzel. (birliktelik)

 

Not:ile” kelimesi “ve” gibi kullanılırsa bağlaç olur.

 

Örnek:

 

Bir kola ile simit aldım. (kola ve simit)

 

Soyut bir kelimeyle öbekleşirse edat değil “durum zarfı” olur.

 

Örnek:

 

Öfkeyle kalkan zararla oturur. (nasıl, öfkeli ve zararlı)

Sevinçle boynuma sarıldı. (nasıl, sevinçli bir hâlde, durum zarfı)

 

 

“GİBİ”

 

Benzetme edatlarındandır.

Yalın hâldeki kelimelerle birlikte kullanılır.

Benzetme, eşitlik anlamları katar.

 

1 – Birlikte kullanıldığı kelime ile birlikte sıfat, zarf ve isim olabilir.

 

Örnek:

 

Adamın demir gibi bileği vardı. (sıfat, benzetme)

Kurşunlar, yağmur gibi yağıyordu. (zarf, benzetme)

Uyandığı gibi yataktan fırladı. (zarf, anında, zaman anlamı katmış)

 

2 – İsim veya zarf gibi kullanıldığında cümle öğeleri oluşturur. Bu durumda ek alabilir.

 

Örnek:

 

O anda utançtan ölecek gibiydi. (isim, yüklem)

Onun gibisi nerede bulunur? (isim, özne)

 

Bu edatın yerini bazı ekler alabilir:

 

Örnek:

 

Şöyle garip bencileyin. (benim gibi)

Kadınsı bir gülüşü vardır onun. (kadın gibi)

 

 

“SANKİ”

 

Benzetme edatıdır.

san” ve “ki”nin birleşiminden oluşmuştur.

Bu edatı bulunduran cümlelerde “sanmak, zannetmek” anlamları vardır.

benzetme, uyarı, sözüm ona, sözde, inanmama” anlamları katar.

 

Örnek:

 

Sanki gece olmuş. Gibi, öyle zannedersin

Biri kapıyı çalıyor sanki.  gibi, öyle zannediliyor

Sanki bütün kabahat benim.  sözde, inanmama, öyle zannediliyor

Aldın da ne kazandın sanki?  uyarı, ne kazandığını sanıyorsun?

Gelseydi ne olurdu sanki?  ne olacağını sanıyordu ki?

Sanki bu da mı güzel?  Öyle mi sanıyorsun?

Kısa öyküde daha başarılı sanki öyle gibi.

 

sanki” edatıyla “gibi” edatı bir arada kullanılırsa anlatım bozukluğu ortaya çıkar:

 

Örnek:

 

Sanki beni dövecek gibiydi. (yanlış)

“Beni dövecek gibiydi.” ya da “Sanki beni dövecekti.”

 

 

“KADAR, -E KADAR”

 

Benzetme edatlarındandır.

Yalın hâldeki veya –e yönelme eki almış kelimelerle kullanılır.

kadar” şeklinde kullanıldığında üzerine ek alabilir.

 

1 –Karşılaştırma, benzerlik, eşitlik, yaklaşıklık, ölçü” anlamları katar.

 

Örnek:

 

Biz de onlar kadar başarılıyız. (eşitlik, benzerlik, ölçüsünde)

Gül kadar güzelsin (bilgi yelpazesi.net). (benzerlik)

Mektubu okuyunca köyünü görmüş kadar sevindi. (gibi)

Bir ton kadar kömür almış (ölçü, aşağı yukarı)

Yüz kadar asker evin önünden geçti. (ölçü, aşağı yukarı)

 

2 – Birlikte kullanıldığı kelimeyle isim, sıfat ya da zarf oluşturur.

 

Örnek:

 

Biz bu kadarına da alışığız.  (isim)

İçmiş kadar olduk.  (zarf)

Ne kadar güçlü bir adam… (zarf)

Evin deniz kadar havuzu var. (sıfat)

 

3 – Ad tamlamasında ad (tamlanan) olarak da kullanılabilir.

 

Örnek:

 

Vefasızlığın bu kadarını da görmemiştim. (isim, ad tamlamasında tamlanan)

 

4 –kadar” kelimesi zarf tümleci de yapar, edat tümleci de:

 

Örnek:

 

Dershaneye kadar gidelim. (edat tümleci)

Akşama kadar çalıştık. (değin anlamında, zarf tümleci)

 

 

“İÇİN”

 

Amaç, neden, özgülük, görelik, karşılık” bildirir.

Hakkında, nedeniyle, yüzünden, maksadıyla” anlamlarını ifade eder.

Yalın hâldeki ya da iyelik eki almış kelimelerle birlikte kullanılır.

İsim olarak kullanıldığında üzerine ek alabilir.

 

1 – Bu edatla kurulan söz öbekleri, cümlede genellikle edat tümleci olarak kullanılır.

 

Örnek:

 

Çalışmak için başvurdu. (amacıyla, başvurunun amacı, sebebi)

Sınavı kazanmak için çalışmak gerekir. (sınavı kazanmanın şartı)

Sıkıldığı için dışarı çıktı. (neden, dışarıya çıkmanın sebebi)

Bu ayakkabıyı babam için aldım (özgülük)

Bu iş için kaç lira ödedin? (karşılık)

Senin için sorun yok tabi. (görelik)

Bizim için ne diyorlar?  (hakkımızda)

Sizin için üç kişilik yer ayrıldı. (aitlik)

Tüm bu hazırlıklar bizim içindi. (isim, yüklem)

Vatan için ölenler yüreğimizde yaşarlar. (amaç, özne)

 

2 –-e” yönelme hâl eki ve “üzere”, “-e göre”, “diye” edatları bazı durumlarda bu edatın yerini tutabilir:

 

Örnek:

 

Bu ayakkabıyı babam için aldım =>  babama aldım.

Uyumak için odasına çekildi=> uyumak üzere

Senin için iyi bir gündü=> sana göre

Ne için söyledin sanki?=> ne diye

 

 

“ÜZERE, ÜZRE”

 

1 –Amaç, koşul, zamanda yakınlık, gibilik” anlamları katar.

 

Örnek:

 

Sorunu halletmek üzere gidiyorum. (amaç, için)

Kitabı yarın vermek üzere alabilirsin. (şartıyla, koşul)

On dakika konuşmak üzere kürsüye çıktı. (için, amaç)

Acele edin, güneş batmak üzere. (zamanda yakınlık)

Konuştuğumuz üzere yarın buluşacağım. (gibilik)

 

2 – Bu edatın üzerine ek gelebilir:

 

Örnek:

 

Tam da yola çıkmak üzereydik.

 

 

“-E GÖRE”

 

Yönelme hâl ekiyle birlikte kullanılır, yani bu eki almış kelimelerden sonra gelir.

 

Kendi üzerine de ek alabilir.

 

1 –Görelik, uygunluk, yönünden, bakımından ve karşılaştırma” anlamları katar.

 

Örnek:

 

Başbakana göre enflâsyon düşük. (açısından)

Ayağını yorganına göre uzat. (bakarak, ölçüsünde, uygunluk, kadar)

Allah dağına göre kış verir.  (uygunluk)

Anlatılanlara göre ikisi de suçluymuş. (bakılırsa, yönünden)

Siz bana göre daha gençsiniz. (karşılaştırma)

Kemal, Hasan’a göre daha uzundu. (karşılaştırma)

Bana göre ayakkabınız var mı? (uygunluk)

 

2 –-ce” eki bu edatın yerini tutabilir.

 

Örnek:

 

Bence bu iş burada biter. (bana göre)

 

 

“KARŞI”

 

1 –-e” yönelme hâl ekiyle kullanılarak “için, hakkında, yönelme, ilgili olma” anlamları katar.

 

Örnek:

 

Edebiyata karşı ilgim vardı.  (hakkında, yönelik)

Denize karşı bir balkonu var.  (yönelik)

 

2 – Zaman bildiren kelimelere eklenip “doğru, sularında” anlamları katar ve zarf öbeği oluşturur.

 

Örnek:

 

Yağmur sabaha karşı yeniden başlamıştı. (doğru)

Sabaha karşı uyuyabildim. (zarf öbeği)

 

Not:karşı” kelimesi isim ve sıfat olarak kullanılabilir; birleşik fiil yapabilir.

 

Örnek:

 

Karşı köyde akrabaları vardı. (sıfat)

Derenin karşısına geçtik. (ad)

Her söylenene karşı çıkıyor.  (birleşik fiil)

 

 

“DİYE”

 

Amaç ve neden ilgileri kurar.

 

Örnek:

 

Terfi edeyim diye yağcılık yapıyor. (amaç)

Yağmur yağıyor diye dışarı çıkmadı. (neden)

 

 

“DOĞRU”

 

1 – Yönelme eki ile birlikte kullanılarak yön bildirir.

 

Örnek:

 

Ormana doğru yürüdük.

Bana doğru bakıyor.

 

2 – Zamanda yakınlık bildirerek zarf öbeği de oluşturur.

 

Örnek:

Akşama doğru geldiler. (zarf öbeği)

3 – Ad, sıfat ve zarf da olabilir. Bu durumlarda edat değildir.

Örnek:

Bana doğruyu söyle.  isim

Doğru söze ne denir?  sıfat

Lütfen doğru oturun.  zarf

“DOLAYI, ÖTÜRÜ”

1 – Ayrılma hâl ekiyle birlikte neden ilgisi kurar.

 

Örnek:

Zayıflıktan dolayı sık sık hastalanıyor.

Çalışmadığından ötürü canı sıkılıyor.

 

2 –-den” ekiyle de aynı anlam sağlanır.

 

Örnek:

Sıkıldığımdan dışarı çıktım.

 

“KARŞIN, RAĞMEN “

 

Yönelme ekiyle birlikte karşıtlık ilgisi kurar.

Örnek:

Çok uğraşmama karşın başaramadım.

Tanımamasına rağmen onu takdir ediyordu.

 

“BERİ”

1 – “-den” ayrılma hâl ekiyle birlikte eylemin başlangıç yerini ve zamanını belirler.

Örnek:

Dün akşamdan beri görülmedi.

Okuldan beri hiç susmadı.

Yıllardan beri bu köyde yaşamaktalar.

Kar, sabahtan beri yağıyor.

2 –beri” kelimesi ad, sıfat, zarf da olabilir. Bu durumda edat değildir.

 Örnek:

Beride bir adam duruyor.

Beri taraf oldukça dikenli.

Biraz beri gel.

“YALNIZ”

İsim, sıfat, zarf ve bağlaç olarak kullanılabilen bu kelime “sadece, bir tek” anlamına gelmek şartıyla edat  olarak da kullanılabilir. Bu yönüyle diğer kelime türlerinden ayırt edilebilir.

Örnek: 

Bir ömür boyu yalnız yaşadı. (tek başına, zarf)

Biz bu dünyada hep yalnızız. (tek başına, isim)

Parkta oturan yalnız adam onun babasıydı. (tek, sıfat)

Meyveler güzel, yalnız biraz renksiz. (ama, bağlaç)

Örnek:

Cebinde yalnız yol parası vardı. (sadece, edat)

Beni yalnız sen anlarsın.  (sadece, bir tek, edat)

“ANCAK”

yalnız, sadece, özgülük, sınırlandırma, olsa olsa” anlamları katar.

Örnek: 

Seni ancak ebediyyetler eder istiab (sadece)

Onu ancak para ilgilendirir.  (sadece, bir tek)

Bu işten ancak Hasan Usta anlar. (sadece)

Bu kömür ancak üç ay yeter. (en fazla, olsa olsa)

Sabah çıktılarsa akşama ancak gelirler. (belki, ihtimal)

 

“DEĞİL”

İsim cümlelerinin yüklemini olumsuzlaştırır.

Yolumu kesen bu değildi.

Olumsuz eylem cümlelerini olumlu; olumluları da olumsuz yapar:

 Örnek:

 Bu haberi duymamış değiliz.       Sonuç=>duymuşuz

Bu haberi duymuş değiliz.           Sonuç=>duymamışız

 

 

“Mİ” SORU EDATI

Soru edatıdır.

Farklı anlam ilgileri kurar.

Ek alabilir.

Örnek:

Babanız İstanbul’dan döndü ?  soru

Buraya gelir misiniz? soru (ek almış)

Onu gördüm sinirleniyorum.  zaman

Sıcak sıcak bir havaydı.  pekiştirme

Çalıştın her şeyi başarırsın.  koşul

BAĞLAÇ

Yalnız başlarına anlamları yoktur.

*Cümleleri birbirlerine bağlarlar. (eş görevli sözcük öbeklerini, öğeleri birbirlerine bağlarlar.

Anlam yönüyle birbirlerine bağlı cümleleri birbirlerine bağlarlar.

Cümleden çıkarıldıklarında genelde cümlenin anlamında bozulma, eksilme olmaz.

Bağlaçlar kaldırılıp yerlerine virgül veya noktalı virgül konabilir.

*Cümleler arasında anlamca ve biçimce (bilgi yelpazesi.net) bağlantı kurarlar.

Çok sayıda bağlaç vardır: “ve, de, ki, öyle ki, ama, ancak, ise, ne…ne, ne de, hem…hem de, ne var ki, oysa, çünkü…”

*Bağlaçlar cümleleri birbirlerine bağladıkları için ayrı ayrı ve uzun uzun cümleler yazmamızı gerektirmezler, İŞİMİZİ KOLAYLAŞTIRIRLAR.

Cümleleri veya aynı görevdeki sözcükleri birbirine bağlayarak aralarında anlam ilgisi kuran sözcüklere denir. 

“İLE” –  “VE”  BAĞLAÇLARI

Aynı görevdeki sözcükleri birbirine bağlar.

– Evin ve bahçenin kapısı açıktı.(Tamlayan)

– Bu radyo Adana’da ve Mersin’de yayın yapıyor.(D.T)

– Akşam arkadaşıma gideceğim ve her şeyi anlatacağım.

– Cehennemle cenneti bu dünyada yaşadık.(Nesne)

– Evle okul arasında mekik dokuyor.(Tamlayan)

– Annesiyle babası yarın bize gelecek.(Özne)

Uyarı: Biri bağlaç diğeri edat olan iki çeşit “ile” vardır. Bir cümlede “ile”nin  yerine “ve”yi getirebiliyorsak bağlaç, getiremiyorsak edattır.

– “Bazen yandık bazen menekşelerle söyleştik.(Edat)

– “Kazaklarla ceketi parayla aldım.(B-E)

 “DE” BAĞLACI

*Eşitlik, gibilik anlamı katar.

– O filmi ben de seyrettim.

– Bence Aslı da bu işten anlamıyor.

*Abartma anlamı katar.

– Çocuğun okuduğu şiir de şiirdi hani.

– Aldıkları araba da araba yani.

*Küçümseme anlamı katar.

– Sen sınavı kazanacaksın da ben göreceğim.

– Sanki bu işten anlıyorsun da konuşuyorsun.

– Büyüyecek de adam olacak da bize bakacak.

*Sitem anlamı katar.

– Okula kadar geldin de bir selam vermedin.

– İzmir’e kadar geldin de yanıma uğramadın.

*Şaşma,inat,sebep, korkutma anlamı katar.

– Kardeşin de mi bizimle gelecek?(Şaşma)

– Ufaklık, kalemi vermem de vermem,diyor.(İnat)

– Ailesiyle kavga etti de evi terk etti.(Sebep)

– Dışarı çık da göreyim.

*Ama, fakat  anlamında kullanılır.

– Pansiyona kaydını yaptı da yerleşmedi.

– Bize gelmiş de fazla kalmamış.”

Uyarı: Türkçede biri bağlaç diğeri hal eki olan iki çeşit “de” vardır. “De”yi cümleden çıkardığımızda cümlenin yapısı bozulursa ektir bitişik yazılır, bozulmazsa bağlaçtır ayrı yazılır.

– Bakkalda sebze de satılıyormuş.

– Ayşe de okulda kalmış.

 “AMA” , “FAKAT” BAĞLACI

*Karşıt anlamlı iki cümleyi birbirine bağlar.

– Sınava çok iyi hazırlandı ama üniversiteyi kazanamadı.

– Her sabah spor yapıyor ama zayıflayamıyordu.

*Koşul, pekiştirme anlamı katar.

– Dışarı çıkabilirsin ama eve erken döneceksin.

– Seninle sinemaya gelirim ama işim olmazsa.

– Bu kitabı sana alacağım ama okuyacaksın.

– Dışarıda soğuk ama çok soğuk bir hava var.

– Büyük ama çok büyük bir bahçesi vardı.

 “ANCAK” ,“YALNIZ”  BAĞLACI

Yalnız sözcüğü;

*Ama, fakat  anlamında kullanılıyorsa bağlaç,

* Bir tek, sadece anlamında kullanılıyorsa edat,

* Önündeki ismi niteliyorsa sıfat,

* Fiili (bilgi yelpazesi.net) niteliyorsa zarftır.

– Geziye yalnız bizim sınıf katıldı. (edat)

– Bu adam evde yalnız yaşıyor. (zarf)

– Yalnız insanlar hayata karamsar bakarlar. (sıfat)

– Onunla konuşurum yalnız fikrim yine de değişmez.(bağ)

– Bu işin üstesinden ancak sen gelirsin. (edat)

– Yoğun trafikte işe ancak yetişebildim. (zarf)

– Bütün gün evde yalnızdım. (adaşmış sıfat)

– Filmi seyredebilirsin ancak yarın erken kalkmalısın.(b.)

 “Kİ”  BAĞLACI

*Özneyi pekiştirir.

– Ben ki yedi iklimin  padişahıyım.

– Sen ki Fransa eyaletinin valisisin.

*Neden-sonuç  vardır.

– Günü kötü geçmiş ki çok kızgın görünüyor.

– Sana değer veriyorum ki seninle konuşuyorum.

*Kuşku,yakınma,şaşma,amaç-sonuç, tahmin

– Beni tanımıyorsun ki…(Yakınma)

– Kafamı bir kaldırdım ki onu karşımda gördüm.(Şaşma,)

– Arabayı o çizmiş olabilir mi ki?(Kuşku)

– Sana iş buldum ki kimseye muhtaç olmayasın.(A-S)

– Geç saatlere kadar çalışmış olmalı ki sabah uyanamamış. (tahmin)

“HEM…HEM”  BAĞLACI   

Karşılaştırılan iki unsurun hepsi anlamını vermektedir.Eş görevli sözcükleri bağlar.

– Hem arabayı hem evi üzerine alacakmış.(Nesne)

– Hem ucuz hem kaliteli ayakkabı satıyor.(Sıfat)

– Hem çalışıyor hem üniversite okuyor.(Cümle)

NE…NE BAĞLACI

Cümleyi anlamca olumsuz yapar. Karşılaştırılan iki unsurun hiçbiri  anlamını verir.

*Sallanmaz o kalkışta ne bir mendil ne bir kol.(Özne)

*Adam kızını ne arıyor ne soruyor. (yüklem)

*Ne kızı veriyor ne dünürü küstürüyor. (cümle)

*Bu konu ne seni ne beni ilgilendirir. (nesneyi)

NOT: İki karşıt sıfatı birbirine bağlarsa “ikisinin arası, ortası”  anlamı verir.

– Kız ne zayıf ne şişman biriydi.

– Konuşan adam ne uzun ne kısaydı.

 YA… YA   BAĞLACI:

Karşılaştırılan unsurlardan birini ifade etmek için kullanılır.

– Ya bu deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin. (cümleleri)

– Aynayı ya Ayşe ya Özlem kırmıştır. (özne)

– Ya salonun ya mutfağın penceresi kırıldı. (tamlayan)

– Takıma ya beni ya onu alacaksın (nesneyi)

DİĞER  BAĞLAÇLAR

– Ogün okula gelemedim çünkü çok hastaydım. (sebep)

– Bu maçı  kazanacağız  hatta  şampiyon olacağız.(pekiştirme)

– Mademki söz verdin, sözünü tutacaksın.

– Bu mağazada elbiseler çok güzel üstelik çok ucuz.

– Sanki dağları sen yarattın.

– Meğer bütün evi o dağıtmış.

– Eğer kardeşine uğrarsan selamımı söyle.

– Çok geç kaldılar; yoksa kaza yaptılar.

– Ders çalışmıyor; üstelik yaramazlık yapıyor.

– Önce bunlardan yani çok iyi bildiğiniz sorulardan başlayın.

– Bizde yahut sizde çalışabiliriz.

– İster yazarsın ister yazmazsın.

ÜNLEM

Korku, acıma, şaşırma, sevinme, kızma gibi ansızın beliren (bilgi yelpazesi.net) duyguları anlatmaya yarayan cümlelere, anlamları yönünden ünlem cümlesi denir.

Örnekler:

*Ah, elim yandı!

*Kapıyı açtım ki bir de ne göreyim!

*Oh, okul bitti, rahat bir nefes alalım!

*O… kimler gelmiş, kimleri görüyorum!

*Elimi cebime attım ki cüzdan yok!

*Hadi be!

*Düşeceksin!

*Eyvah, ne yer ne yar kaldı!

*Neydi o  güzellik öyle!

*Süper bir iş buldum!

( ! ): Ünlem Cümleleri Şu Şekillerde Karşımıza Çıkar:

  1. Sevinç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi duyguları anlatan cümlelerin sonuna konur:

Örnek:

Ne mutlu Türk’üm diyene!

Gurbet o kadar acı

Ki ne varsa içimde

Hepsi bana yabancı

Hepsi başka biçimde!

(Kemalettin Kâmi Kamu)

Hava ne kadar da sıcak!

Aşkolsun!

Ne kadar akıllı adamlar var!

  1. Seslenme, hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur:

Örnek: Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!(Mustafa Kemal Atatürk)

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.   (Mustafa Kemal Atatürk)

Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!   (Yahya Kemal Beyatlı)

Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar,

Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!

(Faruk Nafiz Çamlıbel)

Dur, yolcu! Bilmeden gelip bastığın

Bu toprak bir devrin battığı yerdir.

(Necmettin Halil Onan)

Ünlem işareti, seslenme ve hitap sözlerinden hemen sonra konulabileceği gibi cümlenin sonuna da konabilir:

Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken

Sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz!

(Faruk Nafiz Çamlıbel)

  1. Bir söze alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırmak için ayraç içinde ünlem işareti kullanılır:

Örnek:

İsteseymiş bir günde bitirirmiş (!) ama ne yazık ki vakti yokmuş (!)

Adam, akıllı (!) olduğunu söylüyor.

Yazıyı Değerlendir
[Toplam: 0 Ortalama: 0]

Bir cevap yazın