9. Sınıf Kelime Bilgisi Konu Anlatımı
Bu dersimizde 9. Sınıf Kelime Bilgisi konusunu oldukça detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Bu konuyu tam olarak anlayabilmek için yaklaşık sadece 2 saatinizi teoriyi anlamak için ayırmanızı öneriyorum. Bu konu ile ilgili olarak dikkat etmeniz gereken bir husus şudur ki; aşağıda yer alan kavram bağlamı sizin mevcut ders müfredatından farklı olsa da ancak sitemizin anlatımımız daha kapsayıcı olduğunu anlayacaksınız.
9. Sınıf Kelime Bilgisi konusunun sonunda aşağıdaki kazanımları elde edecek ve aşağıda yer alan soruların cevaplarına ulaşmanızı hedeflemekteyiz.
- Kelimede anlam nedir? Kelimede Kavram nedir?
- Somut anlam nedir? Soyut anlam nedir? Somut anlamlı sözcükler nelerdir? Soyut anlamlı sözcükler nelerdir? Somut ve soyut anlamlı sözcüklere örnekler nelerdir?
- Somut anlamlı sözcüklerin soyut anlamda kullanılmasına örnek nelerdir? Sözcükler farklı anlamlarda nasıl kullanılır?
- Temel Anlam nedir? Yan Anlam nedir? Mecaz Anlam nedir? Terim anlam nedir? Bu türlere gösterilecek örnekler nelerdir?
- Anlam İlişkilerine göre sözcükler nelerdir?
- Sözcük grupları nelerdir? Deyimler nasıl oluşmuştur?
- İkilemeler için örnek kelimeler nelerdir? Atasözleri nasıl oluşmuştur? Kalıplaşmış sözcük grupları nelerdir?
- Yapı bakımından sözcük grupları nelerdir?
- Kelimede yapı konu içeriği nedir? Kelime kökü nedir?
- Ekler nelerdir? Ek çeşitleri nelerdir?
- Yapısına göre sözcükler nelerdir? Türemiş sözcüklere örnekler nelerdir?
9. Sınıf Kelime konusunun aşağıda yer akan başlıklar altında incelenecektir. Dikkatlice sırayla ve özen göstererek çalışmalısınız. Dilerseniz sayfayı kopyalarak word ya da pdf ortamına aktarıp çıktı alabilir ve çalışma kağıdı olarak da kullanabilirsiniz.
Kelimede (Sözcük) Anlam ve Kavram
9. Sınıf Kelime Bilgisi konusuna ilgili kavramların tanımı ile başlıyoruz. Kelime, dilin anlamlı en küçük birimidir. Kelimeler çevremizde gördüğümüz varlık, olay olgu ve durumları karşılar. Kelimelerin bir ses, bir de anlam yönü vardır. “Eylül yaklaştı.” cümlesinde eylül sözcüğü e-y-l-ü-l seslerinin birleşmesiyle meydana gelen iki heceli; yaklaştı sözcüğü de y-a-k-l-a-ş-t-ı seslerinden meydana gelen üç heceli bir sözcüktür. Yani sözcüğü oluşturan sesler bir araya gelerek bir kavram, bir olay, olgu ya da durumu karşılar. Bu bakımdan sözcükler, karşıladıkları varlıkların bir simgesidirler.
Somut, soyut nesnelerin ya da hareketlerin zihinde aldığı bir şekil vardır. Örneğin; dağ, bulut, deniz, martı, gemi denildiği zaman zihnimizde hemen bir varlık canlanır. Aşk, sevgi, kıskançlık, hayal, mutluluk vb. denildiği zaman da soyut bir olgu gözümüzün önüne gelir. Ağlıyor, uyumuş, döküldü sözcükleriyle bir hareketi düşünürüz. İşte nesnelerin bu şekilde zihinde aldığı biçime kavram denir. Kavramı şöyle örneklendirebiliriz:
Sözcüklerin hiçbiri birer kalıp değildir. Her sözcüğe zihinde bir anlam verilir. Zihin kendi dışındaki somut varlıkları anlamlı hâle getirdiği gibi hayal olarak meydana getirdiği soyut varlıkları da anlamlı hâle getirir. Örneğin oda denildiği zaman farklı gruplardan kişilerin zihinlerinde farklı oda tipleri canlanır. Kimisi çalışma odasını, kimisi toplantı odasını kimisi de misafir odasını düşünür. Balık sözcüğü de kişilerde farklı balık türlerini çağrıştırabilir. Kimisi hamsi, kimisi istavrit, kimisi çipura, kimisi de levrek düşünebilir.
Konuşma ya da yazma sırasında sözler art arda sıralanır. Konuşmanın akışı içerisinde konuya uygun sözcükler, kavramlar peş peşe mantıksal bir düzen içerisinde ifade edilir. Cümle içerisinde her bir sözcüğün bir anlamı vardır. Anlamdaş sözcükler dahi olsa değiştirilen sözcüğün anlam değerini tutmaz. Örneğin ak ile beyaz aynı anlamda sözcüklerdir. Ancak cümlede “beyaz peynir” yerine “ak peynir” diyemeyiz. Aynı şekilde kara ile siyah anlamdaş sözcüklerdir. “İhtiyar, kara talihinden yakınıyor.” cümlesinde kara yerine siyah diyemeyiz. Her bir sözcük cümlede kullanıldığı yere göre anlam kazanır.
Somut ve Soyut Sözcükler
Sözcüklerin bir kısmı maddi, bir kısmı da manevi varlıkları, olayları, olguları ya da durumları karşılar. Maddi varlıkları (beş duyuyla algılanabilen) karşılayan sözcüklere somut sözcükler (deniz, bulut, ağaç, çiçek, dağ, yayla, taş, ev, cadde, sokak, araba, vapur, martı, ekmek, su, hava, rüzgâr vb.); beş duyuyla algılanmayan manevi varlıkları karşılayana da soyut sözcükler (sevgi, aşk, korku, nefret, hırs, vefa, ayrılık, hüzün, duygu, düşünce, hürriyet, barış, dostluk, iyilik, rüya, hayal vb.) denir.
Soyut sözcüklerden oluşan kavramlar (Bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımı.) felsefede; imgeler (Bir uyaran söz konusu olmaksızın bilinçte beliren nesne ve olaylar.) sanatta, terimler (Bir bilim, sanat, meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan kelimeler.) de bilim alanında daha çok kullanılır.
Sözcüklerin Farklı Anlamlarda Kullanımı
Sözcükler-kavramlar varlıkların zihinde oluşan görüntüleridir. Her sözcüğün insan zihninde aldığı bir biçimi vardır. Bazı sözcükler tek bir varlığı karşılar. Bu şekilde tek adı, tek kavramı karşılayan sözcüklere tek anlamlı sözcükler denir. Dilimizde kullanılan zeytin, kiraz, incir, mısır, tuğla, kiremit vb. sözcükler çevremizdeki tek varlıkların adı durumundadır. Ancak bütün sözcükler tek anlamlı değildir. İlk zamanlarda ilk anlamda olan sözcükler zamanla başka anlamlar da kazanır. Başlangıçta organ adları, vücutla ilgili sözcükler mecazlarla, deyimlerle başka anlamlar kazanır. Bir neşenin adı onunla li- gili, onunla var olan başka nesnelere de ad olur. Bir sözcüğün temel anlamı yanında mecaz, yan, terim anlamlar kazanmasına çok anlamlılık denir.
Temel Anlam (İlk Anlam)
Sözcüğün, söylendiğinde akla gelen ilk anlamıdır. Buna, sözcüğün gerçek anlamı veya sözlük anlamı da denir.
İhtiyarın gözlerinde yaşlar birikmişti.
Dalgıçlar okyanusun en derin yerlerine korkusuzca iniyor.
Mangal ateşi etleri kısa sürede pişirmişti.
Çam ormanlarının havasını solumak, hepimize çok iyi gelmişti.
Bu cümlelerde; “göz” sözcüğü, görme organı; “derin” sözcüğü, dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan; “pişmek” sözcüğü, ateşte, fırında, kaynar suda veya yağda ısı etkisiyle yenilebilir duruma gelmek; “hava” sözcüğü, “bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz gaz karışımı” anlamlarında kullanılmıştır. Bu sözcükler, yukarıdaki cümlelerde ilk ve asıl anlamlarında kullanıldığından, temel anlamlıdır.
Yan Anlam
Bir sözcüğün temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla kazandığı değişik anlamlardır. Sözcüğün temel (gerçek) anlamının dışında ancak temel anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır. Örneğin “göz” dendiğinde akla ilk gelen, kelimenin temel anlamı olan “görme organı”dır. Ama “iğnenin gözü”, “çantanın gözü”, masanın gözü” söz gruplarında “göz” sözcüğünün yüklendiği anlamlar, sözcüğün temel anlamıyla olan ilişkisi korunarak yakıştırma yoluyla kazandırılmış yeni anlamlar, yani yan anlamlardır.
İskeledeki bilet kuyruğu caddeye kadar uzanıyordu.
Dünkü selde köprünün ahşap ayakları zarar gördü.
El yazması kitapların yaprakları iyice eskimişti.
Karşıki dağların başından kar eksik olmazdı.
Bu cümlelerde; temel anlamı “hayvanların çoğunda gövdenin sonunda bulunan, omurganın uzantısı olan uzun ve esnek organ” olan “kuyruk” sözcüğü, “bu organa benzeyen uzantı”; temel anlamı “bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü” olan “ayak” sözcüğü, “birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri”; temel anlamı “bitkilerde solunum, karbon özümlenmesi, terleme vb. olayların oluştuğu, çoğu klorofilli, yeşil ve türlü biçimdeki bölümler” olan “yaprak” sözcüğü, “kitap, defter vb. şeylerde ön ve arka yüzü oluşturan kâğıtlardan her biri”; temel anlamı “İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm” olan “baş” sözcüğü, “arazide en yüksek nokta” anlamlarında kullanılmıştır.
Bu sözcükler, şekil ve işlev benzerliğinden dolayı, başka bir varlığa ad olduğu için, yan anlam kazanmıştır.
Mecaz Anlam
Bir sözcüğün gerçek anlamından uzaklaşarak, bütünüyle başka bir anlamda kullanılmasıdır. Yani bir sözcüğün, temel anlamından tamamen uzaklaşarak kazandığı yeni anlamdır.
Olaylara bir de bu gözle bakmayı dene.
Yoksullara karşı derin bir sevgi vardı yüreğinde.
Mesleğinde kısa sürede pişmiş ve usta olmuştu artık.
Burada herkes kendi havasında, kimse kimseyle ilgilenmiyor.
Bu cümlelerde; “göz” sözcüğü, bakış ve görüş; “derin” sözcüğü, içten gelen; “pişmek” sözcüğü, işe alışıp beceri ve ustalık kazanmak; “hava” sözcüğü keyif, âlem anlamlarında kullanılmıştır.
Bu sözcükler, temel (ilk) anlamlarından bütünüyle uzaklaştığı için mecaz anlam kazanmıştır.
Terim Anlam
Belirli kavramları karşılayan, bilim ve sanat alanlarıyla ilgili sözcüklerdir. Terimler günlük ve genel dilin ortak sözcükleri değildir. Kullanımları bilim, sanat ve teknik alanlarla sınırlıdır.
Garip şiirinin temsilcileri, şiirlerinde ölçü kullanmamıştır.
Oyunun son perdesinde acılarla sınanan âşıklar birbirine kavuştu.Bu cümlelerde “ölçü” sözcüğü “bir şiirdeki dizelerin hece ve durak bakımından denk oluşu, vezin” anlamına gelerek edebiyat terimi; “perde” sözcüğü “bir sahne eserinin büyük bölümlerinin her biri” anlamına gelerek tiyatro terimi olarak kullanılmıştır.
Anlam İlişkilerine Göre Sözcükler
Eş Anlamlı (Anlamdaş) Sözcükler
Bir dilde yazılışları ve okunuşları farklı, anlamları aynı olan sözcüklere eş anlamlı sözcükler denir. Eş anlamlı sözcükler ulusların kültürel ilişkileri sonucu dile giren birimlerdir.
Dilerseniz; “Eş Anlamlı Kelimeler” listesine ya da tablosuna da göz gezdirmek isteyebilirsiniz.
kelime-sözcük, eser-yapıt, edebiyat-yazın, mana-anlam, siyah-kara, beyaz- ak, anne-valide, hatıra-anı, eleştiri-tenkit, öykü-hikâye, hatırlamak-anımsamak, inkâr etmek-yadsımak, sual-soru, cevap-yanıt…
Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler
Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan sözcüklere eş sesli (sesteş) sözcükler denir. Eş sesli sözcüklere özellikle atasözlerinde, deyimlerde ve cinaslı manilerde sıkça rastlanır.
Dün akşama kadar yüz soru çözdüm. (sayı)
Bu yüz, bana çok tanıdık geldi. (sima, çehre)
Şair, en duygusal şiirlerini bu kentte yazdı. (yazmak eylemi)
Öğrencilerin en çok sevdiği mevsim yazdı. (mevsim)
Sen bahçemde açan en güzel gülsün. (çiçek adı)
Ağlama artık ne olur, yüzün hep gülsün. (gülmek eylemi)
Köşedeki kıraathanede bir çay içelim. (içecek adı)
Köyün ortasından bir çay akıyordu. (küçük akarsu)
Yukarıdaki ikili cümlelerde belirtilen altı çizili sözcükler, yazılışları ve okunuşları aynı olmasına rağmen ayraç içinde verilen farklı anlamlara sahip olduğundan eş seslidir.
Zıt (Karşıt) Anlamlı Sözcükler
Anlam bakımından birbirinin zıddı (karşıtı) olan sözcüklere zıt anlamlı sözcükler denir.
büyük-küçük, dolu-boş, açık-kapalı, ucuz-pahah, uzun-kısa, gülmek-ağ- lamak, dost-düşman, zengin-fakir, aşağı-yukarı, ileri-geri, yeni-eski, iyi- kötü, sıcak-soğuk, tembel-çahşkan, güzel-çirkin, aydınlık-karanlık…
Sözcüklerin olumsuzluk durumu zıt anlamlısı demek değildir.
“Bebek gülüyor.” cümlesi olumludur. Bu cümlenin olumsuz hâli, “Bebek gülmüyor.”dur. Yani gülmek ile gülmemek sözcükleri zıt anlamlı değildir. Gülmek sözcüğünün olumsuzu “gülmemek”, zıt anlamı ise “ağlamak”tır.
Fiiller -ma / -me ekiyle olumsuz hâle getirilir.
buldu – bulmadı
söyledi – söylemedi
kaybettim – kaybetmedim
aramış – aramamış
üşüyor – üşümüyor
İsimler -sız / -siz ekiyle olumsuz hâle getirilir.
sulu – susuz
bilgili – bilgisiz
tuzlu – tuzsuz
süslü – süssüz
görgülü – görgüsüz
Yakın Anlamlı Sözcükler
Eş anlamlı görünmelerine rağmen aralarında az çok anlam farkı bulunan sözcüklere yakın anlamlı sözcükler denir. Dilimizde kullanılan bazı sözcükler arasında anlam bakımından bir yakınlık vardır. Yakın anlamlı sözcükler dile bir canlılık ve zenginlik katar. Yakın anlamlı sözcüklerden bazıları yabancı dillerden dilimize girmiş ve yerleşmiştir.
seçmek / ayırmak
Ben bu kitabı seçtim.
Biz sizi başkanlığa seçtik.
Elmayı dörde ayırdım.
Çocuklara pastadan biraz ayırdım.
seyretmek / izlemek
seyretmek: Bir şeyin durumunu, oluşumunu gözlemek, bakmak.
İhtiyar, güneşin batışını hayranlıkla seyrediyordu.
izlemek: Birinin veya bir şeyin arkasından gitmek, takip etmek.
Akşam Bolu Yedigöller Millî Parkını anlatan bir belgesel izledim.
doğru / dürüst
doğru: Gerçek, yalan olmayan. Akla, mantığa, gerçeğe uygun.
Söyledikleri son derece doğru şeylerdi bence.
dürüst: Sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan.
Senin ne kadar dürüst olduğunu hepimiz biliyoruz.
Sözcüklerde Anlam Değişmeleri
Dil canlı bir varlıktır. Toplumsal değişme ve gelişmelerle birlikte dilde de değişmeler olur. Kullanılmayan sözcükler unutulur. Bilimsel ve teknolojik gelişmelerle yeni sözcük ve kavramlar türetilir. Bazı alanlarda kullanılan sözcükler eski anlamları yanında yeni anlamlar kazanır. Bir sözcüğün anlattığı kavramdan az çok uzaklaşması, onunla uzak yakın ilgisi bulunan ya da hiç ilgisi bulunmayan yeni bir kavramı yansıtır duruma gelmesine anlam değişmesi denir. Anlam değişmesi, dilde değişik şekillerde karşımıza çıkar:
Anlam Genişlemesi
Bir varlığın bir türünü ya da bölümünü anlatan sözcüğün zamanla o varlığın bütün türlerini birden anlatır duruma gelmesine anlam genişlemesi denir. Anlam genişlemesi edebî eserlerde, mecazlı sözlerde çokça görülür.
“Alan” sözcüğü “düz, açık ve geniş yer” anlamında kullanılırken günümüzde, bu anlamının yanında “meslek, iş, araştırma-inceleme alanı vb.” anlamlarında da kullanılmaktadır.
“Yıldız” sözcüğü “ışıklı gök cisimlerinden her biri” anlamının yanında “herkesçe çok sevilen, mesleğinde parlayan sinema, tiyatro veya müzik sanatçısı, star” anlamlarında da kullanılmaktadır.
“Araba” sözcüğü eskiden sadece “atlı araba”yı karşılarken günümüzde “tekerlekli, motorlu veya motorsuz her türlü kara taşıtı” olarak genel bir anlam kazanmıştır.
“Ödül” sözcüğü eskiden sadece “güreşlerde kazananlara verilen bir mükâfat” anlamında kullanılırken günümüzde “her türden yarışma sonunda verilen mükâfat” için kullanılmaktadır.
Anlam Daralması
Bir sözcüğün eskiden anlattığı durumun, eylemin veya nesnenin bir bölümünü, bir türünü anlatır duruma gelmesidir.
“Yemiş” sözcüğü eskiden “her türlü meyve” anlamında geniş bir anlama sahipken günümüzde bu sözcük “incir” anlamında kullanılır olmuştur. Dolayısıyla “incir” sözcüğünde anlam daralması söz konusudur.
“Davar” sözcüğü eskiden her türlü “mal, mülk ve varhk”ı karşılarken günümüzde yalnızca “koyun veya keçi sürüsü” anlamında kullanılmaktadır. Dolayısıyla “davar” sözcüğünde anlam daralması söz konusudur.
“Oğlan/oğul” sözcüğü eskiden “kız evlat, erkek evlat” anlamını karşılarken günümüzde sadece “erkek evlat” anlamında kullanımaktadır. Dolayısıyla “oğlan/oğul” sözcüğünde anlam daralması söz konusudur.
“Savcı” sözcüğü eskiden “sözcü, elçi, peygamber” anlamlarını karşılarken günümüzde sadece “sanıkları kovuşturan hukuk adamı” anlamında kullanımaktadır. Dolayısıyla “savcı” sözcüğünde anlam daralması söz konusudur.
Başka Anlama Geçiş
Herhangi bir anlamda kullanılan sözcüğün sonradan, bambaşka bir anlamda kullanılmasıdır.
Geçmişte “kırmak, kesmek” anlamında kullanılan “üzmek” sözcüğü, zamanla başka bir anlama geçerek günümüzde “üzüntü vermek” anlamında kullanılır hale gelmiştir.
Geçmişte “kolay, değersiz, hakir” anlamında kullanılan “ucuz” sözcüğü, zamanla başka bir anlama geçerek günümüzde “pahalı karşıtı, düşük fiyatlı” anlamında kullanılır hale gelmiştir.
Geçmişte “duman” anlamında kullanılan “tütün” sözcüğü, zamanla başka bir anlama geçerek günümüzde “birleşiminde nikotin bulunan, otsu bir bitki” anlamında kullanılır hale gelmiştir.
Geçmişte “yavuz” sözcüğü “kötü, hırsız” anlamını taşırken daha sonra “yiğit, kahraman” anlamını karşılar duruma gelmiştir.
Geçmişte “emek” sözcüğü “acı, eziyet” anlamlarını içerirken günümüzde “bir işin yapılması için harcanan beden gücü” anlamını yüklenmiştir.
Anlam Aktarmaları
Deyim Aktarması
İnsandan Doğaya Aktarma
İnsana özgü niteliklerin insan dışındaki varlıklara aktarılmasıdır.
Ay suda bestelerken en güzel şarkısını
Küreklerim de suya en derin şiiri yazdı
Bu dizelerde; “ay”a, “en güzel şarkısını suda bestelerken” sözüyle; “kürekler”e de “suya en derin şiiri yazdı” sözüyle insana ait özellikler kazandırılmıştır.
Aşağıdaki cümlelerde insandan doğaya aktarmalar yapılmıştır.
Yorgun bir gemi dert yanıyordu taş limana.
Üzgün ağaçlar rüzgârla konuşuyordu.
Sonbahar vedalaşıyordu bağlar ve bahçelerle.
Göçmen kuşlar hüzünlü şarkılar söylüyordu.
Doğadan İnsana Aktarma
Doğadaki özelliklerin insana aktarılmasıdır. Özellikle istiare sanatında (Sözlük anlamı olarak istiare, ödünç alma demektir. Bir varlığı ya da kavramı anlatmak amacıyla, ona benzetilen başka bir varlığın ya da kavramın adını, geçici bir süre için kullanmaktır.) karşımıza çıkar.
Şimdi çok uzaklarda çiçeğim solmaktadır günbegün
Ayrılık aldı yürüdü, mevsim sonbahardır
Bu dizelerde “sevgili” doğada bir varlık olan “çiçek”e benzetilmiş ve çiçeğin solma özelliği sevgiliye aktarılmıştır. Doğadan insana aktarma yoluyla sevgilinin ayrılıktan dolayı günden güne eridiği anlatılmaya çalışılmıştır.
Aşağıdaki cümlelerde doğadan insana aktarmalar yapılmıştır.
İhtiyar adam, yıllardır dalgalanmış sonunda durulmuştu.
Dün, edebiyatımızdan bir çınar daha devrildi.
Hakem kükremeye başlayınca kimse karara itiraz edemedi.
Bizim arslanlar, dün akşam sahada kıyasıya mücadele ettiler.
Doğadan Doğaya Aktarma
Doğada bulunan bir varlığın özelliğinin, doğadaki başka bir varlığa aktarılmasıdır.
Yangında ürken hayvanlar orman dışına akmaya başladı.
Bu cümlede, doğada bulunan bir varlık olan “su”yun “akma” özelliği, yine doğadaki varlıklar olan “hayvanlar” için kullanılarak doğadan doğaya aktarma yapılmıştır.
Aşağıdaki cümlelerde doğadan doğaya aktarmalar yapılmıştır.
Bunca yıldır kaptanım, denizin böyle kudurduğunu görmedim.
Kurumuş yapraklar son kez kanat çırpıyordu havada.
Tavuk, yavrularını korumak için kediye fena kükredi.
Duyudan Duyuya Aktarma
Bir duyuyla algılanabilen kavram ya da varlığın başka bir duyuyla algılanabilecek biçimde kullanılmasıdır.
Akşama doğru sahili keskin bir yosun kokusu kapladı.
Bu cümlede “dokunma duyusu” ile algılanabilen “keskinlik” kavramı, yosun kokusunun çok ağır ve yoğun olduğunu anlatabilmek için “koklama duyusu”na aktarılmıştır.
Aşağıdaki cümlelerde duyudan duyuya aktarmalar yapılmıştır.
Ünlü müzisyen, sıcak tavırlarıyla hepimizi etkilemişti.
Eski arkadaşlarla üniversitenin kantininde toplanıp tatlı tatlı konuştuk.
Babası, arkadaşlarıyla kavga eden çocuğa sert konuştu.
Bir tatlı gülümseme bütün kırgınlıkları ortadan kaldırmaya yeter.
Soyuttan Somuta Aktarma
Soyut anlamlı sözcüklerin kullanıldıkları cümleye göre somut anlam kazanmasıdır.
Kardeşim küçükken çok afacan bir çocuktu.
Sınıfın en afacanı, yine okul bahçesindeki ağacın tepesine çıkmıştı.
Birinci cümlede “zeki ve yaramaz” anlamına gelerek soyut anlamıyla kullanılan “afacan” sözcüğü, ikinci cümlede “çocuk, öğrenci” anlamını karşılayarak somut anlam kazanmıştır.
Aşağıdaki cümlelerde soyuttan somuta aktarmalar yapılmıştır.
Annesinin güzeli mışıl mışıl uyuyordu beşikte.
İyilerin ömrü az olur, derler.
Cesurlar savaş meydanından kaçmaz.
Somuttan Soyuta Aktarma
Somut anlamlı sözcüklerin kullanıldıkları cümleye göre soyut anlam kazanmasıdır.
Maçta ters bir hareket yapınca bileğim incindi.
Arkadaşım, bileğine çok güvenen biriydi.
Birinci cümlede “elle kolun birleştiği bölüm” anlamına gelerek somut anlamıyla kullanılan “bilek” sözcüğü; ikinci cümlede “güç, kuvvet” anlamına gelerek soyut anlam kazanmıştır.
Aşağıdaki cümlelerde somuttan soyuta aktarmalar yapılmıştır.
Hangi yüzle hâlimi sormaya geldin?
Onun ne kadar yürekli biri olduğunu herkes bilirdi.
Başarının anahtarı çalışmaktır.
Bu işte onun parmağının olduğuna inanıyorum.
Ad Aktarması (Mecaz-I Mürsel)
Bir sözcüğü, çeşitli ilgilerle ve benzetme amacı gütmeksizin, başka bir sözcüğün yerine kullanmaktır. Bu, “iç-dış, parça-bütün, sebep-sonuç, yazar-ya- pıt” gibi ilgilerle sağlanır.
Futbolcular, öyle susamış ki şişeleri bir dikişte içiverdiler.
Bu cümlede iç-dış ilgisi kurularak “şişe” sözcüğü, şişenin içindeki “su” yerine kullanılmıştır.
Aşağıdaki cümlelerde ad aktarmalarına yer verilmiştir.
Olimpiyatlarda sınıfımız madalyaya doymuyor. (öğrenciler)
Uçağımız birazdan Kars’a iniş yapacak. (havaalanı)
Evraklarınızı yan masaya teslim ediniz. (görevli)
Olimpiyat gecesi İstanbul, stada akın etti. (İstanbul halkı)
Hafta sonları gazeteye hiç uğrayamıyorum. (bina)
Söylediğin romanın birinci hamur baskısı yokmuş, (kâğıt)
Dolaylama
Anlatıma çekicilik katmak için, bir sözcükle belirtilebilecek bir kavram ya da varlığın birden fazla sözcükle anlatılmasıdır.
Millilerimiz, ülkemizi ata sporumuzda başarıyla temsil ettiler.
Bu cümlede “ata sporu” sözüyle “güreş” anlatılmak istendiğinden, dolaylama yapılmıştır.
Aşağıda dolaylama örneklerine yer verilmiştir.
turizm bacasız sanayi
tüfek delikli demir
top meşin yuvarlak
balık derya kuzusu
aslan ormanlar kralı
Kelime (Sözcük) Grupları
Bir varlığı, bir kavramı, bir niteliği veya bir durumu karşılamak üzere belli kurallar içerisinde oluşturulan sözcükler topluluğuna sözcük grupları denir. Tek sözcükle karşılanamayan durum, olay, olgu veya nitelikler sözcük grupları ile karşılanır. Sözcük gruplarında, sözcükler belli bir düzen içerisinde yan yana geldiği için yapısında ve anlamında bir bütünlük vardır. Sözcük gruplarında önce yardımcı öğeler, sonra da temel öğeler yer alır. 9. Sınıf Kelime Bilgisi konusunun önemli başlıklarından biri olan sözcük gruplarını 2 ayrı alt başlıkta inceleriz. 1. Yapı bakımından kelime grupları 2 anlam bakımından kelime grupları.
Anlam Bakımından Kelime Grupları
Deyimler
Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbekleridir. Deyimler kısa ve özlü anlatım aracıdır, sözün etki gücü de özlü oluşundan gelir. Bir kavramı, bir durumu anlatmak için kullanılır. En ince benzetmelere, mecazlara ve ince hayallere yer verilir. Çoğu mecaz anlamlı sözler olmakla beraber gerçek anlamlı deyimler de vardır.
Deyimler, genellikle mecaz anlamlıdır.
ağzı kulaklarına varmak: çok sevinmek
etekleri tutuşmak: çok telaşlanmak
îpe un sermek: geçersiz birtakım nedenler ileri sürerek istenilen işi yapmaktan kaçınmak
diş gıcırdatmak: öfkesini davranışlarıyla göstermek
yüzüne bakmaya kıyamamak: biri çok güzel olmak
saçı değirmende ağartmamak: deneyimli olmak
bir baltaya sap olamamak: belli bir iş sahibi olamamak
tereyağından kıl çeker gibi: bir işi kolayca yaparak, becerikli bir biçimde ekmeğini taştan çıkarmak: geçimini sağlamakta çok becerikli olmak, en zor koşullarda bile kazancını sağlamak
yüzünün derisi kalın: utanması, arlanması olmayan
yer bakır gök demir kesilmek: tamamen tükenmek, bitmek, yoksul duruma düşmek
taş atıp kolu yorulmamak: bir kazancı hiç yorulmadan sağlamak
akla karayı seçmek: bir işi başarıncaya değin çok sıkıntı çekmek, güçlüklerle karşılaşmak
bin dereden su getirmek: birini kandırmak için birçok sebep ileri sürmek, dil dökmek
burnu sürtülmek: sıkıntı çektikten sonra daha önce beğenmediği bir durumu kabul etmek, gururundan vazgeçmek
göz açtırmamak: başka bir iş yapmasına vakit veya imkân vermemek
Bazı deyimler gerçek anlamlıdır.
ismi var cismi yok: sözü edilen ancak gerçekte var olmayan
kimi kimsesi olmamak: yakını, koruyucusu bulunmamak
yükte hafif pahada ağır: taşınması kolay olan değerli (eşya)
iyi gün dostu olmak: sadece iyi günlerde görünmek
nerede akşam, orada sabah: bir kimsenin gece kalacak belli bir yeri olmadığını, rastgele bir yerde kalabileceğini anlatan bir söz
özrü kabahatinden büyük: bir suç veya kabahat için özür dilerken daha büyük suç işleyen kimseler için söylenen bir söz
hem suçlu hem güçlü: gerçek suçlu kendi olduğu hâlde başkalarını suçlayan anlamında kullanılan bir söz
yeri yurdu belirsiz olmak: belli bir yeri olmamak
âdet olduğu üzere: alışıldığı gibi
Bazı deyimler, aynı veya yakın anlamı karşılar.
baltayı taşa vurmak = çam devirmek = pot kırmak
farkında olmayarak birine dokunacak sözler söylemek
dünya başına yıkılmak = dünya gözüne zindan olmak
büyük bir karamsarlık ve umutsuzluk içinde olmak
oyuna gelmek = tuzağa düşmek
birileri tarafından hazırlanan kötü bir duruma uğramak
pişmiş aşa (soğuk) su katmak = bir çuval inciri berbat etmek
düzelmekte olan bir durumu yersiz, yanlış davranışlarla bozmak
Az da olsa yargı halinde bulunan deyimler vardır.
dostlar alışverişte görsün: gösteriş olsun, iş görüyor densin (diye) anlamında kullanılan bir söz
Halep ordaysa arşın burda: bir iddia veya söz abartılı bulunduğunda kanıtını istemek için kullanılan bir söz
al kiraz üstüne kar yağmış: düşünülmeyen, beklenilmeyen şeylerin de olabileceğini anlatan bir söz
elini veren kolunu alamaz: kendisine iyilik yapıldığında devamını fazlasıyla isteyen kimseler için kullanılan bir söz
ayıkla pirincin taşını: bir işin pek karışık ve içinden çıkılmaz durumda olduğunu anlatmak için kullanılan bir söz
armut piş ağzıma düş: bir işe emek harcamaksızın onun kendiliğinden olmasını bekleyenlerin durumunu anlatan bir söz
vur abalıya: bütün özverinin yumuşak huylu kişiye yüklenmesi, sessiz, güçsüz kişinin hırpalanması, hakkının çiğnenmesi durumunda söylenen bir söz.
Dilimizde yer sekiz binden fazla deyimin anlamlarını inceleyen deyimler sözlüğümüzü denediniz mi? TDK sözlüğüne yakın sayıda deyimlerin anlamları deyimler sözlüğümüzde.
İkilemeler
Anlamı pekiştirmek, güzelleştirmek, çeşitli anlam ilgileri kurmak için oluşturulmuş söz gruplarıdır. Türkçede ikilemeler arasına noktalama işareti konmaz. ikilemeler değişik yöntemlerle oluşturulur:
Aynı sözcüğün tekrar edilmesiyle (yineleme):
yavaş yavaş, ince ince, ağlaya ağlaya, birer birer, ağır ağır, sıra sıra, tek tek, koşa koşa, yeşil yeşil, usul usul, kapı kapı, çıtır çıtır…
Ramazan davulcusu kapı kapı dolaşıp bahşiş topluyordu.
Kahvaltıda çayın yanında çıtır çıtır simit mutlaka olurdu.
Yalnız benim için bak yeşil yeşil.
Yolun iki tarafında da sıra sıra ağaçlar diziliydi.
Anlamdaş (eş anlamlı) sözcükler yan yana getirilmesiyle:
ses seda, kılık kıyafet, şan şöhret, sorgu sual, sağlık sıhhat…
Çocuklar ders çalıştığından, sınıftan ses seda çıkmıyordu.
Arkadaşım kılık kıyafetine özen gösterirdi.
Edebiyatçıların şan şöhret peşinde koşmalarından hazzetmezdi.
Yakın anlamlı sözcüklerin yan yana getirilmesiyle:
sağ salim, eş dost, derli toplu, börek çörek, doğru dürüst, delik deşik, çalı çırpı, ar namus, yalan yanlış…
Uzun bir yolculuktan sonra sağ salim köye varmıştık.
Çocuğun derli toplu bir odası vardı.
Etraftan biraz çalı çırpı toplayıp mangalı yaktık.
Yalan yanlış konuşup canımı sıkma benim.
Karşıt (zıt) anlamlı sözcüklerin yan yana getirilmesiyle:
aşağı yukarı, dost düşman, az çok, er geç, iyi kötü, bata çıka, düşe kalka, alt üst (olmak), içli dışlı, irili ufaklı…
Olanları az çok tahmin edebiliyorum.
Seninle görüşmeyeli aşağı yukarı yirmi yıl olmuştur.
Arabamız çamurlu yolda bata çıka ilerliyordu.
Dağın eteklerinde irili ufaklı evler vardı.
Biri anlamlı, biri anlamsız sözcüklerin yan yana getirilmesiyle:
eski püskü, yırtık pırtık, eğri büğrü, bölük pörçük, ufak tefek…
İhtiyarın üzerinde eski püskü bir palto vardı.
İnsanların ufak tefek kusurlarını hoş görmelisin.
Buraya gelirken eğri büğrü yollardan geçtik.
Anlamlı bir sözcükle uyaklı başka bir sözcüğün yan yana getirilmesiyle: kitap mitap, ağaç mağaç, para mara, uzak muzak, tablo mablo…
Ben uzak muzak anlamam, hep beraber oraya gideceğiz.
Adam, eski kitapları bize verdi para mara istemedi.
Akşam çarşıya inelim, hem salona birkaç tablo mablo alırız.
Anlamsız sözcüklerin yan yana getirilmesiyle:
ıvır zıvır, eciş bücüş, abur cubur, abuk sabuk, eften püften…
Evdeki bütün ıvır zıvır eşyayı eskiciye verdik.
Öyle abur cubur yemeye devam edersen hastalanırsın.
Eften püften meselelerle insanları meşgul etme.
Yansıma sözcüklerin yan yana getirilmesiyle:
şırıl şırıl, cızır cızır, gacır gucur, fokur fokur, küt küt, tık tık…
Şırıl şırıl akan bir derenin yanında pikniğimizi yaptık.
Mangalda cızır cızır pişen etlerin kokusu herkesi acıktırmıştı.
Kozalaklarla yaktığımız semaver fokur fokur kaynıyordu.
Durum eki almış sözcüklerin yan yana getirilmesiyle:
baş başa, yüz yüze, elde avuçta, yıldan yıla, nesilden nesile…
Bu konuyu onunla yüz yüze görüştük.
İhtiyar elinde avucunda ne varsa satmıştı.
Türkülerimiz nesilden nesile aktarılarak varlığını sürdürüyor.
Atasözleri
Uzun deneyim ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş, genellikle mecaz anlamlı, kalıplaşmış, yargı bildiren özlü sözlerdir. Atasözleri, geniş halk yığınlarının yüzyıllar boyunca geçirdikleri deneyimlerden ve bunlara dayanan düşüncelerden doğmuştur. Ulusun ortak düşünce ve tutumunu belirtir, bize yol gösterir. Bir atasözüyle belgelendirilen tutumun doğruluğu herkesçe kabul edilir. Her atasözü bir genel kural, bir düstur niteliğindedir.
Atasözleri, genellikle mecaz anlamlıdır.
Gülü seven dikenine katlanır: İnsan sevdiği kimse veya sevdiği iş yüzünden gelecek sıkıntılara katlanır.
Allah dağına göre kar verir: Allah herkese dayanabileceği ölçüde yük ve sıkıntı verir.
Ateş düştüğü yeri yakar: Bir acıyı onu çekenden başkası tam anlayamaz veya aynı ölçüde üzülemez.
Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer: Bir olaydan gerekli dersi alan, sonra uyanık davranır.
Irmaktan geçerken at değiştirilmez: Bir yöntemden başka bir yönteme geçiş tehlikeli bir durum veya zamanda yapılmamalıdır.
Yuvarlanan taş yosun tutmaz: Sürekli olarak iş değiştiren bir kimse başarı kazanamaz.
İşleyen demir pas tutmaz: Tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini yitirir; çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.
Akıllı köprü arayıncaya dek deli suyu geçer: Atak kişi tehlikeyi göze alarak işe girişir ve çabuk sonuç alır.
Deniz kenarında dalga eksik olmaz: İçinde çeşitli olayların geçmesi doğal olan bir ortamda bazen sert çatışmaların, fırtınaların çıkması da olasıdır.
El için kuyu kazan, evvela kendisi düşer: Başkasına tuzak hazırlayan kimse, bu tuzağa ondan önce kendisi düşer.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az: Anlayışlı kimseleri en küçük bir söz bile etkiler oysa anlayışsız kimselere ne söylense yararsızdır.
Bazı atasözleri gerçek anlamlıdır.
Allah sabırlı kulunu sever.
Aç doymam, tok acıkmam sanır.
Bugünün işini yarına bırakma.
Son pişmanlık fayda vermez.
Dost bin ise az, düşman bir ise çoktur.
Akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır.
Zaman sana uymazsa sen zamana uy.
Dost ile ye iç, alışveriş etme.
Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.
Güvenme varlığa, düşersin darlığa.
Bazı atasözleri aynı veya yakın anlamı karşılar.
Hazıra dağlar dayanmaz. = Sıcağa kar mı dayanır?
Sürekli harcama, en büyük birikimleri bile eritir.
Körle yatan şaşı kalkar. = Topalla gezen, aksamak öğrenir.
Değersiz, kötü kimselerle ilişki kuranlar kötü huylar edinirler.
Yalnız taş, duvar olmaz. = Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
insan tek başına önemli bir işi başaramaz, başkalarıyla ilişki kurmak, iş birliği yapmak zorundadır.
Suçu gelin etmişler, kimse güveyi girmemiş. = Kabahat samur kürk olsa kimse sırtına almaz. insanlar suçu kabul etmek istemez.
Dilimizde yer iki binden fazla atasözünün anlamlarını inceleyen atasözleri sözlüğümüzü denediniz mi? TDK sözlüğüne yakın sayıda atasözlerimizin anlamları atasözleri sözlüğümüzde.
Atasözlerimizin daha detaylı incelemelerin yapıldığı kardeş sitemiz olan atasözlerimiz ve anlamları sitesini de ziyaret etmek isteyebilirsiniz.
Kalıplaşmamış Sözcük Grupları (Söz Yorumu)
Birden çok sözcükten oluşan ve anlamca bir durumu, kavramı, nesneyi yansıtan her söz birliği, bir sözcük grubudur. Bir yazar, kalıplaşmış sözcük gruplarının (ikileme, deyim, atasözü) dışında kendisi de sözcüklere farklı anlamlar yükleyerek yeni sözcük grupları oluşturabilir. Bunların dilde bilinen kalıplaşmış kullanımları yoktur. Yaygınlaşmamış bu sözler, kullanıldıkları metinde özel bir anlamı karşılayarak yazarın iletmek istediği yargıyı aktarır.
Şimdi aşağıdaki cümlelerde belirtilen kalıplaşmamış sözcük gruplarını anlam bakımından inceleyip bu sözlerle anlatılmak istenenleri görelim;
Ardahan Kalesi’nin yanı başındaki bu eski mahalle, kentin tarihsel çekirdeğini oluşturuyor.
Bu tip söz gruplarında ana kavramları bulmak ve bunların karşılığını içeren anlamları tespit etmek gerekir. Bu cümlede ana kavramlar “tarihsel” ve “çekirdek” sözcükleridir. “Tarihsel”sözcüğü “geçmiş”, “çekirdek” sözcüğü, “kaynaklık etmek” sözcükleriyle karşılanabilir. Dolayısıyla bu cümlede altı çizili sözle, sözü edilen eski mahallenin Ardahan’ın geçmişine kaynaklık ettiği anlatılmak istenmektedir.
Usta sanatçı, anılarıyla yaşıyordu fakat anılarının altında ezilip günüyle arasındaki bağlarını kesmiyordu.
Bu cümledeki altı çizili sözle, sözü edilen sanatçının, geçmişte yaşadıklarının etkisinde kalıp yaşadığı dönemden kopmadığı anlatılmak istenmiştir.
Bir yazınsal yapıtın değeri, ne anlattığından çok, nasıl anlattığıyla ölçülür; bu da dilin, el değmemiş bölgelerinden yeni tatlar devşirmeye, anlatım olanaklarını ustaca kullanmaya bağlıdır.
Bu cümledeki altı çizili sözle, bir yapıtın değerli olabilmesi için, daha önce denenmemiş anlatım biçimleriyle oluşturulmasının bir gereklilik olduğu anlatılmak istenmiştir.
Bu romanda yazarın sesinin çok çıkması, okurun romanda kendini görmesini engellediğinden; roman, okurlardan beklenen ilgiyi görmedi.
Bu cümledeki altı çizili sözle, sözü edilen romanda, yazarın, sürekli kendi düşünce ve duygularından söz ettiği anlatılmak istenmiştir.
Gençlik yıllarımdan beri hayranı olduğum ünlü şairin son kitabındaki şiirlerinin başka şiirlerle söyleyiş akrabalığı taşıdığını görünce kelimenin tam anlamıyla yıkılmıştım.
Bu cümledeki altı çizili sözle, sözü edilen şiirlerin, başka şiirlere benzeyen anlatım özellikleri taşıdığı, dolayısıyla özgün anlatımdan yoksun olduğu anlatılmak istenmiştir.
Yapı Bakımından Kelime Grupları
Tamlamalar
İki ya da daha çok sözcüğün birbirini değişik ilgilerle tamamladığı söz gruplarıdır. Tamlamalarda birinci sözcük tamlayan, ikinci sözcük tamlanan adını alır. Tamlamalarda temel öge olan tamlanan; belirtilen, anlamı tamamlanan, nitelenen, amaç alınan isimdir. Türkçede tamlamalar, “sıfat tamlaması” ve “isim tamlaması” olmak üzere ikiye ayrılır:
Sıfat Tamlaması
Bir sıfatın, kendisinden sonra gelen bir isimle oluşturduğu söz grubuna “sıfat tamlaması” denir. Bu tamlamalarda sıfat, ismi niteler ya da çeşitli yönlerden belirtir.
masmavi okyanus
yetmiş kilometre
Yukarıdaki örneklerde, “masmavi” sıfatı “okyanus” ismini niteleyerek, “yetmiş” sözcüğü “kilometre” ismini sayı yönünden belirterek sıfat tamlamaları oluşturmuştur.
İsim Tamlaması
En az iki ismin değişik ilgilerle birbirini tamamlayarak oluşturduğu sözcük gruplarıdır. İsim tamlamalarında birinci sözcüğe “tamlayan”, ikinci sözcüğe “tamlanan” denir. Tamlayanın aldığı ek, “tamlayan eki”, tamlananın aldığı ek ise “tamlanan eki”dir.
Tamlayan Eki: Sözcükler arasında tamlama yoluyla ilgi kuran eklerdir.
“-ın, -in, -un, -ün, -nın, -nin, -nun, -nün”
Tamlanan Eki: isimlere gelerek aitlik anlamı veren iyelik ekleridir.
“-ı, -i, -u, -ü, -sı, -si, -su, -sü -m, -n, -miz, -niz, -leri”
bahçe duvar-ı
isim isim
(tamlayan) (tamlanan)
bahçe-nin duvar-ı
isim isim
(tamlayan) (tamlanan)
Yukarıdaki örneklerde, “bahçe” ve “duvar” arasında aitlik ilgisi kurulmuş; ilkinde sadece tamlanan eki kullanılarak, İkincisinde hem tamlayan eki hem tamlanan eki kullanılarak isim tamlamaları oluşturulmuştur.
isim tamlamaları oluşturulmalarına göre dört başlıkta incelenebilir:
Belirtili İsim Tamlaması
Tamlayanın ve tamlananın ek (tamlama ekleri) aldığı ad tamlamalarıdır. Bu tamlamada belirtili, sınırlı, kesin ve belli bir kavram bağlantısı vardır. Bu tür tamlamada tamlayan -m/in, tamlanan 3. kişi iyelik ekini alır.
Ahmet’in evi
güllerin kokusu
ağacın dalları
onun arabası
senin fotoğrafın
şunun şurası
suyun tadı
neyin nesi
Belirtisiz İsim Tamlaması
Sadece tamlananın ek aldığı (iyelik eki) isim tamlamalarıdır. Belirtisiz isim tamlamaları, nesnenin türünü ya da neden yapıldığını gösterir
akşam yemeği
yük gemisi
yolcu otobüsü
masa örtüsü
vişne hoşafı
turunç reçeli
bülbül sesi
oturma odası
Takısız İsim Tamlaması
Tamlayan ve tamlananın ek almadığı isim tamlamalarıdır. Anlam bakımından birbirini bütünleyen isimlerden oluşan tamlamadır. Bu tür tamlamalar; ya tamlananın “ne(y)den yapıldığım” (hammaddesini), ya da benzerlik ilgisi kurarak tamlananın neye benzediğini belirtir.
Tamlananın neyden yapıldığını bildirir:
tahta köprü, gümüş kolye, çelik kasa, yün çorap…
Tamlananının neye benzediğini bildirir:
elma yanak, zeytin gözler, taş kalp, yufka yürek…
Zincirleme İsim Tamlaması
En az üç ismin aitlik ilgisiyle birbirine bağlandığı, yani tamlayanı veya tamlananı kendi içinde isim tamlaması olduğu sözcük grubudur.
dağ manzarasının güzelliği
onun kardeşinin ismi
öğrencilerin sınav heyecanı
kış mevsiminin güçlükleri
deniz otobüsü iskelesi
Edat (İlgeç) Grubu
Bir isimle “ile, için, kadar, göre, rağmen, karşı, doğru, gibi, dolayı…” gibi, cümle içinde tek başına kullanılamayan ilgeçlerin, bazen bir ek yardımıyla bazen de eksiz olarak oluşturduğu sözcük gruplarıdır.
En güzeli, oraya vapur ile gitmek bence.
Bebek, sabaha kadar annesini sayıkladı.
Çocuğun elma gibi yanakları vardı.
Annesinin dediğine göre arkadaşım dün de eve gitmemiş.
Çocuklar gürültüye rağmen sınava kilitlenmişti.
Bu güzel hediyeyi arkadaşı için almış.
Feribotumuz rüzgâra karşı güçlükle ilerliyordu.
Yol yapım çalışmalarından dolayı trafik ağır akıyordu.
Bunları senden başka hiç kimseye söylemedim.
Bağlama Grubu
Bağlaçlarla birbirine bağlanmış iki veya daha fazla sözcüğün oluşturduğu sözcük gruplarıdır.
Kışın daha çok, mandalina ve portakal yenir.
Okyanus ile gemi imgelerini çok kullanırdı şiirlerinde.
Bu kıyı kasabasında hem orman hem deniz harikaydı.
Siparişleriniz sabah veya akşam size ulaşır.
Buraya ister kışın ister yazın rahatlıkla gelebilirsin.
Ne arayan ne soran var, yalnızlık aldı yürüdü.
Gerek yakın çeversine gerek uzak çevresine hep yardımcı olurdu.
Ha sen ha ben almışım hediyeyi, ne fark eder ki?
Seni soran ihtiyar yetmiş yaşında ya var ya yoktu.
Ünlem Grubu
Sevinme, coşma, kızma, acıma, şaşma, korkma gibi duyguları anlatan; seslenme, buyruk gibi durumları bildiren ya da doğa seslerini yansıtan sözcüklerin, bir isimle birleşerek oluşturduğu sözcük gruplarıdır.
Sensiz harabeye döndü gönül sarayım ey sevgili!
Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?
Hadi canım bekletme daha fazla!
Ha gayret, çoğu gitti azı kaldı!
Yine dalgalandın ah gönlüm!
Vay canına, adamlar ne kadar yüksekten atlıyor!
Bak her yere bahar geldi a canım!
Unvan Grubu
Kişi adıyla bir unvan sıfatının veya akrabalık adının bir araya gelerek oluşturduğu sözcük grubudur. Bu sözcük grubunda unvan veya akrabalık adı, kişi adından sonra gelir.
Ahmet Kaptan, yarın uzun bir sefere çıkıyormuş.
Halil Usta, arabanın tamirinin uzun süreceğini söyledi.
Bölükte Rıfat Teğmen’i herkes sever ve sayardı.
Murat Doktor, hastalarına çok nazik davranıyordu.
Kemal amcanın arası çocuklarla çok iyiydi.
Torunları Fatih dedenin yanından ayrılmıyordu.
Eylemsi Grubu
Bir eylemsi ve ona bağlı bir ya da birkaç sözcükten oluşan sözcük grubuna “eylemsi grubu” denir. Eylemsi grupları, grubun sonunda bulunan eylemsinin türüne göre “isim-fiil grubu”, “sıfat-fiil grubu” ve “bağ-fiil grubu” diye adlandırılır. Cümle içinde değişik görevlerde kullanılır.
Müzik dinlemek beni hep rahatlatmıştır. (isim-fiil grubu)
Yamaçtan paraşütle atlayış çok heyecanlı. (isim-fiil grubu)
Bahçedeki çöpleri toplama yordu bizi. (isim-fiil grubu)
Görevli, yüksek sesle konuşan öğrenciyi uyardı, (sıfat-fiil grubu)
Son kullanma tarihi yaklaşmış gıdaları almayın. (sıfat-fiil grubu)
Yarın sona erecek festival için hazırlıklar tamam, (sıfat-fiil grubu)
Dünya döndükçe sanma unuturum seni. (zarf-fiil grubu)
Buraya taşınalı tam kırk beş yıl olmuş. (zarf-fiil grubu)
Yolcular, trenden iner inmez metrobüse koştu. (zarf-fiil grubu)
Kısaltma Grubu
Bazı sözcük gruplarındaki sözcüklerin söylenmemesiyle meydana gelen sözcük gruplarına kısaltma grubu denir. Kısaltma grubu genellikle eylemsi gruplarındaki eylemsinin ortadan kalkmasıyla meydana gelir.
Hatıra defterinin arasında rengi soluk (olan) bir fotoğraf buldum.
Yetimler, yardım derneği sayesinde karnı tok (olarak) uyuyorlar.
Yarın ilk işin, üniversite giriş sınavına müracaat (etmek) olsun.
Aittik Grubu
Aitlik (sıfat yapım) eki olan “-ki” ya da ilgi zamiri olan “-ki” ile oluşturulan, cümlede zamir veya sıfat görevinde kullanılan sözcük gruplarıdır.
Onunla deniz kıyısındaki bir bankta oturup konuşmuştuk.
Yarın sabahki gezi programı ertelenmiş.
Sahiliniz oldukça temizmiş, bizim şehrinki çok kirli.
Sayı Grubu
İki ve daha fazla basamaklı sayıları ifade eden sayı isimleri topluluğuna sayı grubu denir. Sayı grubunda, küçük sayı sonda bulunurken sıfat tamlamasında başta bulunur ve sondaki sayının adedini gösterir.
Dün akşama kadar yüz yirmi yedi soru çözdüm.
Şehir merkezine daha seksen bir kilometre var.
Bu fabrikada bin yüz işçi çalışıyordu.
Sınava iki milyon yetmiş dört kişi girmiş.
Tekrar (Yineleme) Grubu
Anlamı pekiştirmek için eş anlamlı, yakın anlamlı, karşıt anlamlı sözcüklerin bir araya gelmesiyle ya da aynı sözcüğün yinelenmesiyle oluşturulan sözcük gruplarıdır. Cümlede sıfat, zarf, isim ya da adlaşmış sıfat görevinde kullanılır.
Mayıs yaklaşırken öbek öbek erguvanlar Boğaz’ı donatmıştı.
Güneş, ağır ağır yükseliyordu karşı dağların ardından.
Düğüne konu komşu herkesi davet ettik.
Bodrumda ne kadar ıvır zıvır varsa eskiciye verdim.
Birleşik Eylem
Birden fazla sözcüğün bir araya gelerek oluşturduğu eylemlerdir. Bileşik eylemler yapı özelliği olarak üçe ayrılır:
Yardımcı Eylemle Yapılan Birleşik Eylem
İsim soylu bir sözcüğün yardımcı bir eylemle bir araya gelerek oluşturduğu birleşik eylemlerdir. İsim soylu sözcüklerle bir araya gelip birleşik eylem kuran yardımcı eylemler, şunlardır: olmak, etmek, eylemek, kılmak, buyurmak. Günümüzde en çok kullanılan yardımcı eylemler “etmek” ve “olmak” sözcükleridir.
İhtiyar öğretmen, eski öğrencilerini görünce çok mutlu olmuştu.
Yurt dışına gidecek arkadaşımı dün akşam yolcu ettik.
Boş zamanlarında babasına dükkânda yardım ederdi.
Bazı yabancı asıllı sözcüklerle bu tür birleşik eylem yapıldığında ses düşmesi veya ses türemesi görülür. Bu birleşik eylemler bitişik yazılır.
emir et- emret- (ses düşmesi)
seyir et- seyret- (ses düşmesi)
kayıp ol- kaybol- (ses düşmesi)
his et- hisset- (ses türemesi)
af et- affet- (ses türemesi)
Bazı cümlelerde “olmak” ve “etmek” sözcükleri bazen yardımcı eylem değil, I asıl eylem olarak kullanılır.
Bu araba sence ne kadar eder?
Bahçedeki domatesler daha olmamış.
Kurallı Birleşik Eylem
İki eylemin belli kurallarla bir araya gelmesiyle oluşur. Bu eylemlerden İkincisi kalıplaşmış şekilde kullanılır. Kurallı birleşik eylemler, oluşumuna göre dört bölümde incelenebilir: ;
Yeterlik Eylemi: Eylemlere, kalıplaşmış ikinci bir fiil olan ebilmek getirilerek oluşturulur. Cümleye “yapabilme, gücü yetebilme” anlamı katar.
Bu bavulların hepsini tek başıma taşıyabilirim.
Bu bavulların hepsini tek başıma taşıyamam. (olumsuzu)
Tezlik Eylemi: Bir işin gerçekleşmesindeki tezliği, çabukluğu ifade eder. İkinci eylemi -ivermek olan bileşik eylemlerdir.
Şu çiçekleri vazoya koyuver.
Annemler markete kadar gidiverdi.
Kahvaltı hazır, çocukları uyandırıver.
Sürerlik Eylemi: İkinci eylemi -ekalmak, -edurmak, -egelmek olan bileşik eylemlerdir. Eylemin bir süre devam ettiğini belirtir.
İskeleden uzaklaşan gemiye öylece bakakaldım.
Siz mangal için çalı çırpı toplayadurun.
Bu türküler yüzyıllardır böyle söylenegelmiş.
Yaklaşma Eylemi: İkinci eylemi -eyazmak olan birleşik eylemlerdir. Bir I işin gerçekleşmeye yaklaştığını ama gerçekleşmediğini ifade eder, yani cüm- ; leye az kalsın, neredeyse anlamı katar.
Şiddetli rüzgârdan yelkenlimiz devrileyazdı.
Masadan düşen cam vazo kırılayazdı.
Arabamız virajı alamayınca yoldan çıkayazdı.
Anlamca Kaynaşmış Birleşik Eylem: Bir veya birden fazla ad soylu sözcüğün bir eylemle birleşmesiyle oluşan eylemlerdir. Bu birleşik eylemlerde i geçen eylemler gerçek anlamından uzaklaşır, diğer sözcüklerle kaynaşarak yeni bir eylemi karşılar. Deyimler de bu eylem grubuna girer.
Üyelerden biri yöneticiden söz istedi.
Kardeşim, yan masadaki konuşmalara kulak kabartmıştı.
Vapuru kaçırınca eve gitmekten vazgeçtim.
Yeni gelen öğretmene hemen kanımız kaynadı.
Kelimede Yapı
Kök
Bir sözcüğün anlamı ve yapısı bozulmadan parçalanamayan en küçük parçasına kök denir. Köklerde yapım eki bulunmaz, ancak çekim eki bulunabilir. Ayrıca sözcüğün köküyle, ek aldıktan sonraki hali arasında mutlaka bir anlam ilgisi olmasının gerektiği de unutulmamalıdır. Örneğin “balıkçı” sözcüğünün kökü “bal” değil; balıktır. Çünkü “balıkçı” sözcüğüyle “bal” sözcüğü arasında hiçbir anlam ilgisi yoktur. Türkçede “isim kökü” ve “fiil kökü” olmak üzere iki çeşit kök vardır:
İsim (Ad) Kökü
Varlık, kavram, nitelik, ilgi ve duyguları karşılayan sözcüklerdir. Bu sözcükler tek başlarına kullanılabilir. İsim kökleri cümle içinde “isim, zamir, zarf, sıfat, edat, bağlaç ve ünlem” göreviyle kullanılabilir.
kuş, dağ, ev, göz, su, balık, kelebek, iyi, kötü, ben, sen, biz, ile, için, ya, ey, of, vah, tüh…
Fiil (Eylem) Kökü
İş, oluş, hareket ve durum bildiren köklerdir. Fiil kökleri, isim kökleri gibi tek başlarına kullanılamaz. Mastar durumundaki fiil köklerinin sonuna ya kısa çizgi (-) konur ya da “-mak, -mek” mastar eki getirilir. Fiilin sonuna konan kısa çizgi (-), “mak, mek” diye okunur.
gel-, bak-, çık-, otur-, kork-, yırt-, yürü-…
gelmek, bakmak, çıkmak, oturmak, korkmak, yırtmak, yürümek…
Ek
Ekler sözcükleri cümle içinde anlamlı bir biçimde kullanabilmek, onlara cüm- i le içinde değişik görevler yüklemek ve yeni sözcükler türetmek amacıyla söz- i cüklere eklenen ses ya da hecelerdir. Ekler, işlevleri bakımından “çekim eki” I ve “yapım eki” olmak üzere iki bölümde incelenebilir:
Çekim Ekleri
Sözcüklerin çekimlenerek değişik görevlerde kullanılmasını sağlayan eklerdir. Bu ekler, cümledeki sözcüklerin birbirleriyle bağ kurmasını, cümlede değişik görevler almasını sağlar. Şimdi bir örnekle, çekim eklerinin cümledeki işlevini görmeye çalışalım:
“Dedemden, amcamın evinin adresini öğrendim.” cümlesinden altı çizili ekleri çıkardığımızda cümlenin; “Dede amca ev adres öğren.” biçiminde aralarında anlamca birliktelik olamayan sözcükler topluluğuna dönüştüğünü görüyoruz, işte çekim ekleri, bu örnekte olduğu gibi, sözcüklerin değişik anlam ilgileriyle cümle içinde anlamlı bir bütün oluşturmasını sağlar.
İsim Çekim Ekleri
İsimlere gelerek onların anlamlarını değiştirmeden cümle içinde kullanılma- i sini sağlayan eklerdir.
Durum (Hal) Ekleri
Yaklaşma Durumu Eki (-e, -a): Cümleye asıl olarak “yaklaşma ve yönel- ; me” anlamı katar.
İhtiyar, rıhtımdan ayrılan gemiye bakıyordu.
Aksama buradan ayrılacağız. (zaman anlamı)
Bu paket babama gelmiş. (aitlik anlamı)
Bulunma Durumu Eki (-de, -da, -te, -ta): Cümleye asıl olarak “bir yerde bulunma, durma, var olma” anlamı katar.
Öğrenciler, durakta otobüsün gelmesini bekliyordu.
Okullar, haziranda kapanacak. (zaman anlamı)
Sanatçı, dakikalarca ayakta alkışlandı. (durum anlamı)
Ayrılma Durumu Eki (-den, -dan, -ten, -tan): Cümleye asıl olarak “bir yerden ayrılma, çıkma, uzaklaşma” anlamı katar.
Okuldan çıkan çocuklar servis araçlarına biniyordu.
Piknik hazırlıklarına akşamdan başlarız. (zaman anlamı)
Çocuğun elleri soğuktan çatlamıştı. (sebep anlamı)
Doktor, hastalarıyla yakından ilgileniyordu. (durum anlamı)
Belirtme Durumu Eki (-1, -i, -u, -ü): Fiildeki işten, hareketten, oluştan etkilenen varlığı belirtir. Yükleme sorulan “neyi, kimi” sorularının cevabı olan sözcüklerde bu eki görebiliriz.
Dün aldığım kitabı bulamıyorum. (Neyi?) İçerideki herkes seni bekliyor. (Kimi?)
İyelik (Tamlanan) Eki (-m, -n, -i, -miz, -niz, -leri)
Adlara gelerek onlara aitlik anlamı katan, yani onların kime, neye ait olduklarını gösteren eklerdir.
şarkı – m 1. tekil kişi iyelik eki
şarkı – n 2. tekil kişi iyelik eki
şarkı – (s) – ı 3. tekil kişi iyelik eki
şarkı – mız 1. çoğul kişi iyelik eki
şarkı – nız 2. çoğul kişi iyelik eki
şarkı – ları 3. çoğul kişi iyelik eki
Tamlayan Eki (-ın, -in, -un, -ün)
Ad soylu sözcükleri birbirlerine bağlayarak tamlama kurmaya yarar. Birinci tekil kişi (ben) ve birinci çoğul kişi (biz) için “-im” (ben-im, biz-im) şeklindedir.
deniz – in rengi
araba – nın sileceği
ben – im dolabım
biz – im hikayemiz
Çoğul Eki (-lar, -ler)
Cümleye asıl olarak “çokluk” anlamı katar.
kuşlar, çiçekler, gemiler, yıllar, çocuklar…
Hasta ateşler içinde yanıyor. (abartma anlamı)
Beyefendiler yarın gelecekler. (saygı anlamı)
Şeyh Galipler kolay yetişmiyor, (benzerleri anlamı) Macarlar bu maçı alacak gibi. (topluluk anlamı)
Eşitlik Eki (-ca, -ce, -ça, -çe)
Cümleye değişik anlam ilgileri katar.
Yeni basketçi boyca diğer oyunculardan uzundu, (bakımından) Dün sınıfça Topkapı Sarayı’nı gezmeye gittik. (birliktelik) Bu roman, eleştirmenlerce çok beğenildi. (tarafından)
Vasıta Eki (-le, -la)
Cümleye “vasıta, araç” anlamının dışında değişik anlamlar da katar.
Yarın ilk uçakla Çin’e gideceğim. (araç, vasıta)
Testteki soruları rahatlıkla çözmüş. (durum)
Arkadaşlarıyla balığa çıkmış. (birliktelik)
Son düdüğün çalmasıyla maç bitti. (zaman)
Ek Eylem (i – di, i – miş, i – se, -dir)
İsim soylu kelimelerin sonuna gelerek onların yüklem olmasını sağlayan, ek halindeki fiildir.
Deniz kenarı çok soğuktu. (soğuk+i+di)
Burası çok güzelmiş. (güzel+i+miş)
En sevdiğim ay temmuzdur. (temmuz+dur)
Bugün biraz rahatsızım. (rahatsız+ım)
Hastaysan doktora götürelim. (hasta+i+sen)
Soru Eki (mi, mı, mu, mü)
Cümleye asıl olarak soru anlamı katmakla birlikte başka anlamlar da katar. Bu çiçekleri getiren sen misin?
Telefondaki Haşan mıydı?
Sarı mı san yapraklarla kaplıydı her yer. (pekiştirme anlamı)
Sen de mi bana inanmayacaktın! (şaşırma anlamı)
Fiil Çekim Ekleri
Kip Ekleri
Eylemlere değişik zaman ve anlam ilgileri katan eklerdir.
gel – i – yor şimdiki zaman kipi
gel – ecek gelecek zaman kipi
gel – di görülen geçmiş zaman kipi
gel – miş öğrenilen geçmiş zaman kipi
gel – ir geniş zaman kipi
gel – meli gereklilik kipi
gel – se dilek-şart kipi
gel – e istek kipi
gel – sin emir kipi
Kişi (Şahıs) Ekleri
Fiil kip eklerinden sonra gelerek eylemi kimin yaptığını gösteren eklerdir.
geldi – m gelmiş – im 1. tekil kişi eki
geldi – n gelmiş – sin 2. tekil kişi eki
geldi – gelmiş – 3. tekil kişi eki
geldi – k gelmiş – iz 1. çoğul kişi eki
geldi – niz gelmiş – siniz 2. çoğul kişi eki
geldi – ler gelmiş – ler 3. çoğul kişi eki
Ek Eylem
Ek eylem, bir kip eki almış eylemlere gelerek onların birleşik çekimli olmasını sağlar.
gel – ir i – di geniş zamanın hikayesi
gel(i) – yor i – miş şimdiki zamanın rivayeti
gel – ecek i – se gelecek zamanın şartı
gel – miş i – di miş’li geçmiş zamanın hikâyesi
gel – di i – di di’li geçmiş zamanın hikâyesi
gel – se i – miş şart kipinin rivayeti
gel – e i – di istek kipinin hikâyesi
gel – meli i – miş gereklilik kipinin rivayeti
Soru Eki
Cümleye asıl olarak soru anlamı katmakla birlikte başka anlamlar da katar.
Yemeği bahçede yiyelim mi?
Sen de bizimle gelecek misin?
Bu ilacı içtin mi ağrın biraz diner herhalde. (şart anlamı)
Çocuk, birden arabanın önüne çıkmasın mı! (şaşırma anlamı)
Eylül yaklaştı mı kimsecikler kalmaz burada. (zaman anlamı)
Yapım Ekleri
Sözcüklere gelerek onların anlamlarını değiştirip onlardan yeni sözcük türeten eklerdir. Bu ekler, isim ve fiillerin kök veya gövdelerine gelerek onlardan başka isim ya da fiil türetmeye yarar.
Gövde: Bir sözcüğün yapım eki aldıktan sonraki haline gövde denir. Bir sözcük birden çok yapım eki alabilir; bu durumda, ilk yapım eki “kök”e diğerleri “gövde”ye eklenmiş olur. Örneğin “balıkçılık” sözcüğünde -çı ekini kök olan “balık” sözcüğülık ekini gövde olan “balıkçı” sözcüğü almıştır.
İşlevlerine göre yapım ekleri dört bölümde incelenebilir:
İsimden İsim Yapım Ekleri
-ci oduncu, gözcü, fırıncı, yolcu, tüpçü, dişçi, aşçı, uykucu…
-ce Türkçe, İngilizce, Çamlıca, Sapanca, karaca, karınca, atmaca…
-cik bademcik, kızılcık, elmacık, gelincik, kitapçık, Çınarcık, Gölcük…
-cil bencil, ölümcül, balıkçıl, evcil, otçul, etçil…
-li tuzlu, kültürlü, gizli, akıllı, tutumlu, köylü, evli, sözlü…
-lik kömürlük, çöplük, tuzluk, valilik, aylık, günlük, haftalık…
-siz tatsız, tuzsuz, acısız, plansız, sevgisiz, huzursuz…
-daş çağdaş, yurttaş, meslektaş, sesteş, sırdaş…
-er birer, ikişer, üçer, beşer, yedişer, ellişer…
–msi ekşimsi, acımsı, mavimsi, kırmızımsı…
-mtırak ekşimtırak, acımtırak, sarımtırak, yeşilimtırak…
–sal duygusal, sayısal, kurumsal, bireysel, geleneksel…
-gil baklagil, turunçgil, dayımgil, Ahmetgil…
İsimden Fiil Yapım Ekleri
-len canlan-, diklen-, yaşlan-, evlen-, yıllan-, akıllan-, uslan-…
-le akla-, avla-, bağla-, başla-, noktala-, suçla-, ispatla-…
-leş bollaş-, güzelleş-, iyileş-, karşılaş-, paslaş-, selâmlaş…
-al yönel-, körel-, daral-, azal-, çoğal-, boşal-…
-I durul-, kısal-, yükse(k)l-, alça(k)l-, sivril-…
-mse benimse-, özümse-, azımsa-, küçü(k)mse-…
-se susa-, umursa-, garipse-, önemse-…
-ar başar-, sar(ı)ar-, morar-, a(k)ğar-, ever-…
-ik ac(ç)ık-, birik-, gözük-, gecik-…
-a türe-, kana-, oy(u)na-, boşa-, yaşa-, ada-…
-da fısılda-, ışılda-, çatırda-, horulda-, vızılda-…
Fiilden İsim Yapım Ekleri
-gi sevgi, saygı, vergi, dergi, bitki, tutku, uy(u)ku, içki, bıçkı…
-gın kırgın, sürgün, yorgun, ölgün, suskun, bitkin, seçkin…
-(ı)m alım, satım, doğum, yıkım, ekim, döküm, verim…
-(ı)n basın, yayın, dizin, akın, yığın, tütün…
-ık çatık, kaçık, göçük, yıkık, bitik, yenik, ezik…
-k dilek, istek, ışık, ılık, soğuk, tarak, döşek…
-ak yatak, durak, kaçak, kayak, konak, ürkek…
-ar okur, yazar, çizer, gelir, gider, eder…
-ıcı alıcı, bakıcı, sürücü, yakıcı, soğutucu…
-(ı)t taşıt, yapıt, dikit, geçit, kesit, umut, gömüt…
-ı sayı, kazı, yazı, ölü, duyu, batı, doğu, ileti, soru…
-gan sürüngen, alıngan, üretken, çalışkan, doğurgan…
-gaç üşengeç, utangaç, süzgeç, kıskaç…
-gıç başlangıç, dalgıç, bilgiç, sorguç…
-ga dalga, bilge, önerge, bölge, süpürge…
-aç sayaç, kaldıraç, süreç, büyüteç, güleç…
-man danışman, öğretmen, sayman, seçmen…
-anak olanak, tutanak, gelenek, seçenek…
-amak basamak, kaçamak, tutamak…
-ç iğrenç, inanç, utanç, kıvanç, kıskanç…
-ca sakınca, düşünce, eğlence, güvence…
-(ı)ş gidiş, dönüş, bakış, duyuş, davranış…
-me okuma, bekleme, sulama, soruşturma, görüşme…
-mek açmak, ağlamak, kazmak, utanmak…
-meç demeç, almaç, yırtmaç, bulamaç…
-meçe bilmece, bulmaca, düzmece, kesmece…
-tı karartı, kızartı, belirti, ayırtı…
-ağan durağan, süreğen, olağan, gezegen…
Fiilden Fiil Yapım Ekleri
-l atıl-, yazıl-, boğul-, sevil-, gönderil-, biçil-
-n dövün-, giyin-, yıkan-, sevin-, taran-, alın-
-ş bakış-, kaçış-, görüş-, buluş-, dövüş-, itiş-
-tır sordur-, çizdir-, yaptır-, aldır-, bildir-, andır-, kaptır-…
-t istet-, beklet-, söylet-, arat-, tarat-, üret-, boyat-, kurut-…
-(i)r bitir-, pişir-, doğur-, aşır-, geçir-, artır-
-ar çıkar-, kızar-, kopar-, gider-…
-ala kovala-, eşele-, durala-, silkele-, itele-…
Sözcük Yapısı
Basit Sözcük
Yapım eki almamış sözcüktür. Basit sözcükler çekim eki alabilir. Çünkü çekim ekleri, sözcüğün yapısını ve anlamını değiştirmez.
Basit İsim: göz, gözü, gözün, gözler, gözden, gözlerin, gözlerinin…
Basit Sıfat: sığ, bol, dar, ağır, hafif, çok, az, zor, boş, kuru, iri, hoş…
Basit Fiil: ver-, al-, sev-, yaz-, oku-, gez-, gör-, tat-, yaşa-, çürü-, yürü-…
Türemiş Sözcük
Yapım eki almış sözcüktür. Türemiş sözcüklerde yapım eklerinin yanında çekim ekleri de bulunabilir. Türemiş sözcükler, cümledeki görevlerine göre türemiş isim, türemiş sıfat, türemiş fiil gibi adlar alır.
Türemiş İsim: gözlük, gözlükçü, gözlemek, gözsüz, gözcü, gözcülük… Türemiş Sıfat: durgun, hüzünlü, korkunç, geçimsiz, büyük, soğuk…
Türemiş Fiil: sevin-, tanıt-, görüş-, seçil-, koştur-, batır-, kovala-…
Birleşik Sözcük
Sözcüklerin bir araya gelerek oluşturduğu yeni sözcüklerdir.
Birleşik İsim: Sözcüklerin birleşerek oluşturduğu isim görevindeki sözcüklerdir. Birleşik isimler değişik şekillerde oluşur.
iki ismin birleşmesiyle aslanağzı, gökyüzü, buzdolabı, hanımeli…
Sıfat ve ismin birleşmesiyle: akciğer, karasinek, alageyik, başhekim… İsim ve fiilin birleşmesiyle: gecekondu, varyemez, ateşkes, mirasyedi… İki fiilin birleşmesiyle örtbas, uyurgezer, gelgit, çekyat, biçerdöver… isim ve fiilimsinin birleşmesiyle: yurtsever, kardelen, cankurtaran…
Birleşik Sıfat: Sözcüklerin birleşmesiyle oluşan ve sıfat görevinde kullanılan sözcüklerdir.
açıkgöz çocuk, gülkurusu gömlek, birtakım insanlar, biraz zaman…
Sözcüklerin belli kurallarla bir araya gelerek oluşturduğu sıfat grubuna “kurallı birleşik sıfat” denir. Bu sıfatlar aşağıdaki biçimlerde oluşturulur:
Sıfat ve takısız ad tamlamalarına “-lı, -lık, -sız” eki getirilmesiyle: iri yapılı adam, yufka yürekli kadın, bir günlük yol, beş parasız adam…
Sıfat ve takısız ad tamlamalarında tamlayanla tamlanan yer değiştirilip tamlanana iyelik eki getirilmesiyle:
kapısı açık ev, köprüsü ahşap köy, sahili temiz kasaba…
Birleşik Fiil: Bu konu, yukarıda yer alan “Yapı Bakımından Kelime Grupları” başlığı altında anlatılmıştır.
Sevgili öğrencilerim; 9. Sınıf Kelime Bilgisi konu anlatımı şimdilik bu kadar. 9. Sınıf Kelime Bilgisi konusu hakkında tüm yanlış ve varsa eksiklikleri lütfen iletişim formu ile bize bildirin. Bu konu ile ilgili çıkmış soruları da içeren test çözmek isterseniz Türkçeci Mobil Uygulamasını denemek isteyebilirsiniz.
Türkçeci mobil uygulaması hakkında daha geniş bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.