9. Sınıf Edebiyat Edebiyat Tarihi
|

Edebiyat Tarihi Yolculuğu: Sınavlara Hazırlık İçin Dönemlerin Şifreleri

Türk Edebiyatı Tarihi Nedir ve Neden Önemlidir?

Edebiyat Tarihi, bir milletin duygu, düşünce ve sanat serüvenini, ortaya koyduğu eserler üzerinden inceleyen bilim dalıdır. Tıpkı bir zaman makinesi gibi, bizi geçmişteki şair ve yazarların dünyasına götürür. Türk Edebiyatı, coğrafi değişimler, dinî ve kültürel etkileşimler sonucunda üç büyük ana dönemde incelenir. Bu yolculuk, bizim kim olduğumuzu ve bugünkü dilimizi nasıl kullandığımızı anlamamız için çok önemlidir.

Merhaba gençler, edebiyatın o kocaman ve biraz da korkutucu görünen tarihini bugün masaya yatırıyoruz. Biliyorum, isimler, tarihler, akımlar… Hepsi birbirine karışıyor gibi geliyor. Ama merak etmeyin, ben size bu dönemleri, sanki bir bilgisayar oyunu seviyesiymiş gibi, kolayca geçebileceğiniz anahtarlarla anlatacağım. Hadi bakalım, kemerleri bağlayın, Türk Edebiyatı Tarihi macerasına başlıyoruz!

Türk Edebiyatı’nın Üç Ana Durağı: Dönemlere Genel Bakış

Bizim edebiyat tarihimiz, büyük kırılma noktalarına göre üç temel başlıkta incelenir. Bu kırılma noktalarının en büyüğü din değiştirmemiz (İslamiyet’e geçiş) ve yönümüzü Batı’ya (Avrupa’ya) çevirmemizdir. Gelin bu üç ana durağı hızlıca görelim:

1. İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı (Başlangıçtan 11. Yüzyıla Kadar)

Bu dönem, Orta Asya’da yaşadığımız, henüz yazının çok yaygınlaşmadığı zamanlardır. Edebiyatımızda en önemli unsur, tabii ki sözlü gelenek. Ozanlarımız, kamlarımız, şamanlarımız; kopuz eşliğinde destanları, saguları (ağıtları) ve koşukları (şiirleri) anlatırdı.

  • Sözlü Dönem: Av partilerinde (Şölen), yas törenlerinde (Sagu) ve dinî törenlerde (Yuğ) ortaya çıkan ürünlerdir. Dilimiz tertemiz, yabancı etkilerden uzaktır.
  • Yazılı Dönem: Bu dönemin elimizdeki en büyük kanıtı, 8. yüzyılda dikilen ve bize devlet adamlarımızın seslendiği Orhun Abideleri‘dir (Göktürk Yazıtları).

2. İslamiyet Etkisindeki Türk Edebiyatı (11. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Ortası)

Karahanlılarla birlikte İslamiyet’i kabul ettik ve edebiyatımız bambaşka bir yola girdi. Arapça ve Farsça kelimeler dilimize akın etti. Bu dönemde iki farklı koldan ilerleyen bir edebiyat görüyoruz:

A. Divan Edebiyatı (Saray Edebiyatı): Sarayda, medresede eğitim görmüş, aydın kesimin oluşturduğu edebiyattır. Dili çok ağırdır, sanat için sanat yapılır. Şairler, şiirlerini “Divan” adı verilen kitaplarda toplar. Gazel, kaside, mesnevi gibi nazım şekilleri kullanılır. (Fuzuli, Baki, Nedim)

B. Halk Edebiyatı: Halkın kendi arasında oluşturduğu, saz eşliğinde söylenen, sade dilli edebiyattır. Şiirde hece ölçüsü, nazım birimi olarak dörtlük kullanılır. (Aşık Veysel, Karacaoğlan, Yunus Emre)

3. Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı (19. Yüzyıl Ortası – Günümüz)

19. yüzyılda, Tanzimat Fermanı ile birlikte, Osmanlı yüzünü Batı’ya döndü. Bizim edebiyatımız da bu büyük değişimden nasibini aldı. Roman, hikâye, makale gibi Batı’dan aldığımız türler hayatımıza girdi. Bu dönem, sürekli yenilenme ve akımlar savaşıyla geçer. (Tanzimat, Servet-i Fünun, Milli Edebiyat, Cumhuriyet Dönemi)

Dönemleri Akılda Tutma Rehberi: Temel Farklar

Sınavlarda en çok karıştırılan noktalar, dönemlerin temel özellikleridir. İşte size Divan, Halk ve Batı etkisindeki edebiyatın en can alıcı farklarını gösteren bir özet tablo:

ÖzellikDivan EdebiyatıHalk EdebiyatıBatı Etkisindeki Edebiyat (Tanzimat)
Temel DilAğır Osmanlıca (Arapça-Farsça tamlamalarla dolu)Sade Türkçe (Halkın konuştuğu dil)Sadeleşme çabası var ama tam başarılamaz.
ÖlçüAruz Ölçüsü (Hecelerin uzunluğuna dayalı)Hece Ölçüsü (Parmak hesabı)Başlangıçta aruz, sonra heceye geçiş.
Konu/İçerikAşk, şarap, dinî konular, soyut güzellik. “Sanat için sanat.”Doğa, aşk, yiğitlik, toplumsal sorunlar.Vatan, hürriyet, adalet, toplumsal fayda. “Toplum için sanat.”
Nazım BirimiBeyit (İki dize)DörtlükBeyit, bent, dize. (Batı’dan alınan soneler, terzarimler)

Batılılaşma Döneminin Kilit Akımları (1860-1923)

Tanzimat’la başlayan Batı yolculuğumuz, Osmanlı’nın son demlerini kapsar. Bu dönemde her akım, bir öncekine tepki olarak doğmuştur. Tıpkı sizin arkadaşlarınızla kurduğunuz gruplar gibi, edebiyatçılar da kendi ekollerini yaratmıştır.

Tanzimat Edebiyatı (Yenilik Rüzgârı ve İlkler Dönemi)

Tanzimat, bizim için “ilklerin” dönemidir. Roman, tiyatro, makale gibi türler ilk kez bu dönemde edebiyatımıza girer. Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi isimler, Batı’dan öğrendikleriyle toplumu eğitmek isterler.

Namık Kemal’in o meşhur eseri İntibah (Uyanış), ilk edebî romanımızdır. Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası ise ilk realist (gerçekçi) romanımız sayılır. Gençler, unutmayın, Tanzimat sanatçıları içerikte yenilikçi (vatan, hürriyet) olsa da, dilde hâlâ Divan Edebiyatı’nın ağırlığından tam kurtulamazlar. Bu dönemde amaç, topluma faydalı olmaktır.

Servet-i Fünun Edebiyatı (Sanat İçin Sanat ve Kaçış)

Tanzimat’ın ikinci kuşağının başarısız olması ve siyasi baskılar sonucunda, sanatçılar toplumsal konulardan uzaklaşır. Tıpkı bir odaya kapanıp kendi dünyalarını yaratmaları gibi, Servet-i Fünun (Edebiyat-ı Cedide) topluluğu da sanatı her şeyin üstünde tutar. Tevfik Fikret ve Halit Ziya Uşaklıgil bu dönemin devleridir.

Peki, bu dönemin şifresi ne? Ağır dil ve melankoli!

  • Dil, Divan Edebiyatı’ndan bile daha süslü, daha ağırdır.
  • Şiirde müzikalite önemlidir (Parnasizm ve Sembolizm akımları).
  • Konular genellikle hayal-hakikat çatışması, karamsarlık ve doğaya sığınmadır (kaçış).
  • Halit Ziya, Mai ve Siyah ve Aşk-ı Memnu gibi eserlerle modern Türk romanının temellerini atmıştır.

Milli Edebiyat Akımı (1911-1923): Öze Dönüş

Servet-i Fünun’un o ağır ve anlaşılmaz diline bir tepki olarak doğan Milli Edebiyat, “Yeter artık, kendi dilimizle, kendi kültürümüzü anlatalım!” der. Bu akım, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına giden yolda millî bilinci uyandırmada çok etkilidir.

Şifre: İstanbul Türkçesi ve Anadolu!

Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem’in Selanik’te çıkardığı Genç Kalemler Dergisi bu akımın başlangıç noktasıdır. En önemli ilkesi, dilde sadeleşmedir. Yabancı dillerden gelen dil bilgisi kurallarını atıp, İstanbul Türkçesi’ni esas alırlar. Artık konular sadece İstanbul’dan değil, Anadolu’dan da seçilir. (Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

Cumhuriyet ve Modernizm (1923 – Günümüz)

Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte edebiyatımız, yepyeni bir kimlik kazanır. Artık ulusal değerler, halkın eğitimi ve modernleşme çabası ön plandadır. Edebiyat, ülkenin her köşesine ulaşır.

Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının Genel Özellikleri

Cumhuriyet dönemi, çok sesli ve zengin bir dönemdir. Tek bir akım yerine, birçok farklı eğilim bir arada yaşar. Ancak ortak noktalar şunlardır:

1. Sanat, Anadolu’ya açılmıştır. Köy ve kasaba gerçekleri eserlere yansır.

2. Dil tamamen sadeleşmiş, okur-yazar ayrımı azalmıştır.

3. Roman ve öyküde gözlem, realizm ve toplumsal gerçekçilik hâkimdir. (Orhan Kemal, Yaşar Kemal)

4. Şiirde ise büyük bir devrim yaşanır ve geleneksel kurallar tamamen yıkılır.

Garip ve İkinci Yeni: Şiirde Devrim

Cumhuriyet döneminin şiirde yarattığı iki büyük patlama vardır:

A. Garip Akımı (Birinci Yeni)

Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rifat (Omo) tarafından kurulan bu akım, şiirde her türlü kuralı, ölçüyü ve kafiyeyi reddeder. Şiiri “sokağa” indirirler. Sıradan konular (vapur, nasır, bilet) şiire girer. Amaçları, şiiri soylu bir sanat olmaktan çıkarıp, herkesin anlayabileceği bir hale getirmektir. Düşünün, şiirde şairaneliği öldürüyorlar!

B. İkinci Yeni Akımı

Garip’in aşırı sadeliğine tepki olarak doğmuştur. İkinci Yeni şairleri (Cemal Süreya, Edip Cansever, Ece Ayhan, İlhan Berk), şiiri yeniden zorlaştırır. Onlar için şiir, anlamdan çok imge ve çağrışımdır. Şiir okuyucuyu şaşırtmalı, sarsmalı ve ona yeni bir dünya sunmalıdır. Bu yüzden şiirleri bazen “anlaşılmaz” olarak etiketlenir. (Örneğin, “Üvercinka” gibi kelimelerle kendi dillerini yaratırlar.)

Günümüz Edebiyatı (Yaşayan Miras)

Günümüz Türk edebiyatı, modernizmin ve postmodernizmin etkilerini taşıyan, çok renkli bir alandır. Artık yazarlarımız sadece ulusal değil, uluslararası alanda da tanınıyor. Orhan Pamuk’un Nobel ödülü alması bunun en büyük kanıtıdır.

Roman türü, günümüzde de en popüler tür olmaya devam ediyor. Yazarlarımız geçmişle hesaplaşma, kimlik arayışı, bireyin yalnızlığı ve küreselleşmenin etkileri gibi temaları işliyor. Elif Şafak, Ahmet Ümit gibi isimler, farklı anlatım tekniklerini kullanarak okuyucuyu hem eğlendiriyor hem de düşündürüyor. Türk edebiyatı, hem gelenekten besleniyor hem de dünyadaki en son edebi akımları takip ederek sürekli gelişiyor.

Benzer Dersler