Edebiyatın Kalesi: Hisarcılar Kimdir? Geleneksel Şiirin Son Savunucuları
Hisarcılar Edebiyat Topluluğu: Gelenekten Geleceğe Köprü Kurmak
Merhaba gençler, bugün edebiyatımızın en ‘dik duran’ ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı topluluklarından birini, Hisarcıları konuşuyoruz. Bu ekip, 1950’li yıllarda edebiyatın hızla değiştiği bir dönemde ortaya çıktı ve tam 30 yıl boyunca bayrağı yere düşürmedi. Onlar, Batı taklitçiliğine ve şiirdeki kural tanımazlığa karşı çıkan, milli kültürü ve arı Türkçeyi merkeze alan sanatçılardı.
Hisarcılar, 1950’li yıllarda Ankara’da yayımlanan *Hisar* dergisi etrafında toplanan, geleneksel şiir anlayışını (ölçü, uyak) ve milli-manevi değerleri savunan bir edebiyat topluluğudur. Temel amaçları, Batı taklitçiliğinden uzak durmak ve öz Türkçe ile yazılmış, milli değerlere bağlı, sanatın estetik yönünü öne çıkaran bir anlayışı canlandırmaktır. Onlar, hem Garipçilere hem de İkinci Yeni’ye karşı çıkan yegâne ses olmuştur.
Hisarcılar Neden Ortaya Çıktı? Edebi Kavgaların Ortasında
Bir düşünün, 1950’li yıllar Türk edebiyatında tam bir kargaşa dönemi. Bir yanda Orhan Veli’nin başını çektiği Garipçiler, şiirde ölçüyü, kafiyeyi, her şeyi çöpe atmış; diğer yanda ise İkinci Yeni şairleri, şiiri anlaşılmaz, kapalı, imgelerle dolu bir hale getirmiş. İşte tam bu ortamda, “Durun bakalım, bizim köklerimiz var!” diyen bir grup sanatçı ortaya çıktı: Hisarcılar.
Hisarcılar, bu iki büyük akıma da karşı çıktılar. Onların tepkisi şuydu:
- Garipçilere Tepki: Şiiri şiirlikten çıkardılar, sokağa indirdiler. Şiirde estetik kayboldu.
- İkinci Yeni’ye Tepki: Şiiri o kadar kapalı hale getirdiler ki, okuyucu hiçbir şey anlamıyor. Sanat, milletten kopuk olamaz.
Hisarcılar, bu akımların Türk şiirini yozlaştırdığını ve Batı’nın kötü bir taklidi haline getirdiğini savundu. Onlar için sanat, milli olmalıydı. Yani bizim değerlerimizi, bizim dilimizi ve bizim kültürümüzü yansıtmalıydı. Bu yüzden *Hisar* dergisi, geleneksel Türk şiirinin son kalesi haline geldi.
Hisarcıların Temel İlkeleri ve Manifestoları
Hisarcıların edebi anlayışını özetleyen birkaç temel ilke var. Bu ilkeler, onların edebiyat dünyasındaki duruşunu net bir şekilde gösterir. Bu ilkeleri bilirsek, Hisarcıların eserlerini de daha iyi anlarız:
1. Milli Edebiyat Ruhunu Yaşatmak
Hisarcılar, temelde Milli Edebiyat akımının (Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin) ruhunu devam ettirmek istediler. Onlara göre edebiyat, milli kaynaklardan beslenmeli, Anadolu insanının değerlerini yansıtmalıydı. Batı’dan etkilenmeye kapalı değillerdi, ama Batı’yı taklit etmeye kesinlikle karşıydılar. Onların meşhur sözü şuydu: “Sanat ne yerli ne yabancı, sadece Türk olmalıdır!”
2. Dilde Özleştirme Çabalarına Karşı Çıkış
Bu nokta çok önemli! Hisarcılar, o dönemde hız kazanan dildeki aşırı özleştirme (yani Arapça ve Farsça kökenli kelimeleri dilden tamamen çıkarma) hareketine karşı çıktılar. Onlara göre, dilimiz binlerce yıllık birikimle oluşmuştu ve dildeki her kelime bizim mirasımızdı. Gereksiz yere kelime atmak, dili fakirleştirmekti. Bu yüzden dildeki doğal akışı ve zenginliği savundular.
3. Şiirde Geleneksel Formlara Dönüş
Garipçilerin serbest şiirine inat, Hisarcılar şiirde ölçüyü (hece veya aruz) ve kafiyeyi (uyak) geri getirmeyi hedefledi. Onlar için şiir, ritim ve ahenkle var olurdu. Geleneksel nazım biçimlerini (örneğin gazel, koşma) modern temalarla birleştirmeyi denediler.
4. Sanat Sanat İçindir Anlayışı
Toplumsal gerçekçilik akımının (Orhan Kemal, Fakir Baykurt gibi yazarların) aksine, Hisarcılar sanatı ideolojinin aracı olarak görmediler. Sanatın temel amacının estetik haz vermek olduğunu savundular. Onlar için bir eser, öncelikle güzel olmalıydı; toplumsal mesaj ikinci plandaydı.
Hisarcılar Topluluğunun Kadrosu ve Önemli Eserleri
Hisarcılar, daha çok şairleriyle tanınan bir topluluktur. Onların edebi kalesi olan *Hisar* dergisi, 1950’den 1980’e kadar yayın hayatını sürdürdü ve birçok genç yeteneğe kapı açtı. Topluluğun kurucu isimleri ve en bilinen eserleri, edebiyat tarihi için çok değerlidir. Şimdi bu önemli isimlere ve eserlerine yakından bakalım:
| Sanatçı Adı | Edebi Türü | Öne Çıkan Özelliği | Temsil Ettiği Önemli Eserler |
|---|---|---|---|
| Mehmet Çınarlı | Şiir, Deneme | Hisar dergisinin kurucusu ve akımın lideri. Geleneksel şiir savunucusu. | Güneş Rengi Kadehler, Gerçek Hayali Aşan |
| İlhan Geçer | Şiir | Hisarcıların en istikrarlı şairlerinden. Sade dil ve hece ölçüsü. | Büyüyen Eller, Yeşil Çağ |
| Mustafa Necati Karaer | Şiir | Anadolu temalarını, milli ve manevi duyguları işledi. | Sevmek Vakti, Kuşlar ve İnsanlar |
| Munis Faik Ozansoy | Şiir | Aruz ölçüsünü kullanan son şairlerdendir. Yüksek lirizm. | Büyük Rüya, Kaybolmuş Cennet |
| Nevzat Yalçın | Şiir | Topluluğun önemli şairlerinden olup, daha sonra Kıbrıs’a odaklanmıştır. | Aşk ve Barış |
Hisarcılar ve Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı Kavramı
Biz bu döneme “Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı” diyoruz, değil mi? Peki, Hisarcılar Batı etkisine karşı mıydı? Evet, bir anlamda karşıydı, ama bu biraz karmaşık bir durum.
Unutmayın ki, Tanzimat’tan beri edebiyatımız Batı’yı (özellikle Fransa’yı) örnek alıyordu. Batı’dan roman, hikaye, tiyatro gibi türleri aldık, ama Hisarcılar şunu dedi: “Tamam, türleri alalım ama içeriği ve ruhu bize ait olsun.”
Onlar, Batı’dan gelen modernizm, sürrealizm, post-modernizm gibi akımların Türk kültürüne yabancı olduğunu düşünüyordu. Onların tepkisi, Batı’dan gelen *yabancılaşmaya* karşı bir duruştu. Yani Batı’nın kendisinden çok, Batı’yı körü körüne taklit eden, kendi milli kimliğini unutan sanatçılara tepki gösteriyorlardı. Bu yüzden Hisarcılar, Batı etkisine bir nevi “milli filtre” koymaya çalışmıştır.
Hisarcıların Dildeki Hassasiyeti: Arı Türkçe Sevdası
Sevgili arkadaşlar, Hisarcıların belki de en çok tartıştığı konu dildi. 1950’ler ve 60’larda “Öz Türkçe” akımı çok güçlüydü. Ama Hisarcılar bu akıma, yani dildeki kelimeleri zorla değiştirmeye karşı çıktı. Onlar için dil, yaşayan bir varlıktı.
Hisarcılar, dildeki değişimin doğal yollarla olmasını savundu. Eğer bir kelime (Arapça, Farsça, hatta Fransızca kökenli olsa bile) halkın diline yerleşmişse, o kelime artık Türkçedir ve dilden atılmamalıdır. Bu tavırlarıyla, dildeki aşırı sadeleşme çabalarına karşı çıkan önemli bir direniş noktası oldular.
Özetle, Hisarcılar dili bir laboratuvar gibi görmektense, tarihsel bir miras olarak gördüler. Onlar için dilin zenginliği, farklı kökenlerden gelen ve halk tarafından benimsenmiş kelimelerin bir arada yaşamasından geliyordu. Bu da onların edebiyatımızın dil bilinci açısından ne kadar donanımlı olduğunu gösterir.
Neden Hisarcılar Akılda Kalıcıdır?
Peki, Hisarcılar modern edebiyatı reddetmiş olabilirler, ama neden hala onları derslerde işliyoruz?
- Süreklilik: Hisar dergisi, tam 30 yıl boyunca istikrarlı bir şekilde yayınlanarak Türk edebiyatında bir rekor kırmıştır. Bu süreklilik, onların ciddiyetini gösterir.
- Muhalefet Ruhu: Edebiyatta her zaman bir ana akım vardır. Hisarcılar, bu ana akıma (Garip ve İkinci Yeni) karşı çıkarak, edebiyat ortamının tek sesli olmasını engellemiştir. Sanatta farklı görüşlerin var olması çok önemlidir.
- Gelenek Bağlantısı: Geleneksel şiirimizin (Divan ve Halk) tamamen unutulmasını engellemiş, ölçü ve uyak gibi estetik unsurların değerini hatırlatmışlardır.
- Dil Bilinci: Dildeki aşırı özleştirme çabalarına karşı duruşları, günümüzde de dilin zenginliği üzerine yapılan tartışmalara ışık tutmaktadır.
Gördüğünüz gibi gençler, Hisarcılar sadece geçmişi taklit eden bir grup değildi. Onlar, geçmişin değerlerini geleceğe taşımak isteyen, edebiyatı bir denge unsuru olarak gören, samimi ve ilkeli sanatçılardı. Onların eserlerini okurken, hem milli ruhu hem de şiirin estetik gücünü aynı anda hissedeceksiniz. Şimdi bu konuyla ilgili aklınıza takılabilecek birkaç can alıcı soruyu yanıtlayalım.







