İstanbul'a döndüğümüz vakit on üç yaşındaydım. Serez'den ayrılırken beni en çok sevindiren şey istediğim kitaplara kavuşma olanağının artık gerçekleşmesiydi. Gündemdekilerden başka babamdan kopardığım bütün paraları Babıâli Caddesi'ndeki Kitapçı Kirkor Efendi'ye verirdim. O bana Ahmet Mithat Efendi'nin bütün eserlerini sattı. Benim de bir kitaplığım olmuştu. Ciltsiz durumlarıyla birbirlerine dargın gibi dizilmeleri pek zor olan bizim Türkçe kitapları, kitaplığımın boş raflarına âşıkça bir özenle dizip karşılarına geçer, mutlulukla kendimden geçercesine uzun uzun seyrederdim. Rafların boş tarafları içime derin bir sıkıntı verirdi. Kitapların irili ufaklı, düzensizliğine de üzülürdüm. Beyazıt'ta Mürekkepçiler Çarşısı'ndaki Ciltçi Sait Efendi, kırmızı meşin üzerine yaldızlı en iyi ciltleri gerçi beş kuruşa yapıyordu ama hem kitap alabilme hem onları ciltlemek küçük bir öğrencinin dar bütçesi için çözülmesi en güç sorundu. Bu parçanın yazarı hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
İstanbul'a ilk defa gelmektedir.
Hedefi, Ahmet Mithat Efendi'nin romanlarını okumaktır.
Yazar olmak istemektedir.
Babıali caddesindeki azınlıklardan kitap almayı tercih etmektedir.
Harçlıklarının tamamını kitap almak için kullanmaktadır