Kaşları çatılmıştı. İçi içine sığmıyordu. Kocaman, sarı tahta bavulunun üstüne oturmuştu. Yerinde duramıyordu. Sırtını duvara vermişti. Şapkası, şalvarı, mintanı, ceketi, ayakkabısı yepyeni, pırıl pırıldı. Fabrikadan şimdi çıkmış gibi... Mintanı sarı çizgiliydi. Göze batıyordu. Kalabalık gidip geliyordu. Kalabalık telaşlı. Gözlerini uzayıp giden demir yoluna dikmişti. Bu parçada geçen aşağıdaki deyimlerin hangisinin açıklaması yanlış verilmiştir?
Yerinde duramamak: Sürekli kıpırdanmak
Kaşı (kaşları) çatılmak: Öfkelenmek, kızmak
Göze batmak: Davranış ve yetenekleriyle ilgi ve önem kazanmak
İçi içine sığmamak: Telaş, sabırsızlık, coşkunluk göstermekten kendini alamamak
Gözünü (gözlerini) (bir şeye) dikmek: Gözünü ayırmadan bir yere veya bir kimseye dikkatle bakmak