Dudaklarında hep o suçlu gülümseme, yorgun gözlerinde hep o dalgın bakışlar vardı. Kunduraları çok eskimiş, paltosunun sağ cebi sökülüp sarkmıştı." Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki anlatım biçimiyle yazılmıştır?
Kirli beyaz şalvarın altında çarık, sırtlarında yıkana yıkana sararıp solmuş bir mintan, arkalarında da yerli bezinden büzgülü torbalar... Torbanın da üstünde dürülmüş bir pösteki...
Birçoğu arkalarında pazara odun getirir, ellerine de ya yumurta sepeti alırlardı ya da yoğurt bakracı. Kurtuluş Savaşı yıllarında hemen hemen köylerden tek bir erkek bile inmezdi pazara.
Buraya niçin mi geldim? İnsandan, toplumdan yıldığım, korktuğum, kaçtığım için değil. Tükendiğime inandığım için hiç değil. Belki de yeniden başlamak, yeniden doğup yaşamak, büyüyüp yaşlanmak için...
Adapazarı'na gitmek zorundayım." dedim. "Şu kadar yıldır bugünü bekledim. Ağabeyimin gönderdiği harçlıkla okudum yatılı okullarda. Bu yaştan sonra ondan bir kuruş bile isteyemem."
Bir memlekete düşman girdi mi, millet yediden yetmişe ayaklanır. Bu bakımdan vatan kurtarmak kolay! Zor olan hür yaşamak... Bolluk içinde...