I) Bir gün evvel civar bahçelerden birinde ince sesli bir çocuğun türkü söylediğini işitmiştim. Bu ses öyle tatlı, burada işittiğim seslerden o kadar başka idi ki başımı pencereye dayayarak gözlerimi kapamış, birkaç dakika kendimi başka yerlerde sanmıştım. II) Bir ağacın dibine çöktüm. Heybenin gözünden barımı çıkardım, ağaca yaslanıp üflemeye başladım. Çaldığım çoban havası derenin içinde yankılananda Cemo'nun türküsü kesildi. Başını kaldırıp benden yana baktı. III) Yerli, misafr; sekiz, on avcı idik. Hepimizin kılığı başka şekildeydi. Bacaklarımızda aba pantolonlar, sırtlarımızda beli kemerli, önü ilikli, deri ceketler vardı. Boyunlarımıza tüylü atkılar dolamıştık. Yalnız gözlerimiz, burnumuz üşüyordu. IV) Alt kata bıraktığı paltosunu ve şapkasını giyerken aynaya bir göz attı. Berberde saçlarını kestirmek için bu sabah evde tıraş olmamıştı. Kaşları gözlerinin üstüne düşmüştü. Açık gri gözlerinin her zamanki aydınlığı azalmıştı. Yukarıdakilerin hangisinde farklı bir bakış açısı kullanılmıştır?
I
II
III
IV