Uygarlıklar, ateşin bulunmasıyla başlar, denir ama aslında gerçek başlangıç, yazının bulunmasıyladır. Ömrün geçiciliğini kavrayan insanlığın, kendi yaratıcı gücünü ispatlamaya kalkışması, geçen zamana hâkim olmak istemesi ve bedenen ölse de manen yaşama düşüncesiyle yazıyı icat etmesi, sanıldığından da önemli bir olaydır. İnsan, aklı ve hayal gücü tükenmez bir hazinedir. Bilginler ve dâhi sanatçılar, bu hazineyi gereğince kullanmasını bilirler. Bugünkü uygarlıkların parlak bir seviyeye ulaşması hep onların çalışması sayesindedir. Ama nasıl bir çalışma? Acaba bir buluşu, bir gerçeği, parlak bir düşünceyi yazıyla ifade etme olanağı olmasaydı insanlık böylesine ileri gidebilir miydi? Şüphesiz, hayır... İfade ve ifadeyi kayıt yani yazma veya bir eser meydana getirme, sürekli bir ilerleme ve manen ölümsüzlük demektir. Ne kadar kuvvetli ve dâhiyane olursa olsun, yalnız hafızaya hapsedilen düşünce veya fikir, sonunda sönmeye, unutulmaya mahkûmdur. İnsanlar ölür, düşünceler zamanla hafızadan silinir ama eserler ölmez. Aşağıdaki yargılardan hangisi metinden çıkarılamaz?
Medeniyetler, bilim insanları ve sanatçılar sayesinde günümüzdeki seviyesine ulaşmıştır.
Ateşin icadı, bilim insanlarınca yazının bulunmasından daha fazla önemsenmiştir.
Yazıya geçirilmeyen ve kayda alınmayan fikirler eninde sonunda yok olur.
Ateşin bulunması sayesinde uygarlıkların başladığını söylemek bir yanılgıdır.