İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı: Destanlar, Şamanlar ve İlk Yazıtlarımız
İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Nedir?
İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı, Türklerin henüz İslamiyet’i kabul etmeden önceki dönemde, yani yaklaşık 6. yüzyıla kadar olan süreçte ürettiği edebi eserlerin tamamıdır. Bu dönem, genellikle göçebe yaşam tarzının etkisiyle büyük oranda sözlü geleneğe dayanır. Kahramanlık, doğa sevgisi, avcılık ve ölüm temaları bu dönemin temelini oluşturur ve ilk yazılı izler Göktürk Yazıtları ile ortaya çıkar.
Edebiyatın Kökleri: Sözlü Dönemin Temel Özellikleri
Merhaba gençler! Bugün edebiyatın taa en köklerine iniyoruz. Düşünün ki henüz matbaa yok, kağıt pahalı, hatta yazı bile yaygın değil. Bizim atalarımız, tüm duygularını, tarihlerini ve inançlarını sadece dilleriyle, yani sözlü olarak aktarıyorlardı. Bu dönemi anlamak için üç anahtar kelimeyi cebimize koyalım: Tören, Müzik ve Topluluk.
Sözlü Dönemin Ortamı ve Şartları
Bu dönemdeki ürünler, öyle kütüphanelerde yazılmazdı. Onlar, toplu törenlerde, eğlencelerde veya savaş öncesi ritüellerde doğardı. Eserlerin temel özellikleri şunlardı:
- Anonim Olması: Şiirlerin kimin tarafından söylendiği genellikle belli değildir. Çünkü herkesin ortak malıdır, topluluğun duygularını yansıtır.
- Halkın Ortak Duygusu: Bireysel dertlerden çok, milletin kahramanlıkları, av başarıları, yasları ve doğa sevgisi işlenir.
- Dörtlük Birimi: Şiirler genellikle dört dizelik birimlerle söylenir.
- Yarım Uyak (Kafiye): Ses benzerliği tam değil, genellikle sadece tek bir sesin benzeşmesi yeterli olurdu. (Örneğin: Gelir / Ölür)
- Hece Ölçüsü: Şiirlerin ritmi, günümüzdeki gibi hece sayısıyla (7’li, 8’li, 11’li) belirlenirdi.
- Sade Dil: Henüz Arapça ve Farsçanın etkisi başlamadığı için Öz Türkçe, yani sade bir dille yazılmıştır.
Sözlü Dönemin Dört Muhteşem Ürünü
Sözlü dönemde karşımıza çıkan edebi ürünler, günümüzdeki edebi türlerin de temelini oluşturur. Bunlar, bizim edebiyatımızın dört temel direğidir: Koşuk, Sagu, Sav ve Destan.
Koşuk: Aşk, Doğa ve Şenlik
Koşuk, günümüzdeki “koşma” veya “türkü”lerin atasıdır diyebiliriz. Adından da anlaşılacağı gibi, coşkuyla söylenen şiirlerdir.
- Konu: Aşk, doğanın güzellikleri, bahar sevinci, yiğitlik ve av sahneleri.
- Tören: Genellikle “Sığır” adı verilen av törenlerinde ve şenliklerde söylenirdi.
- Ölçü: Çoğunlukla 7’li veya 11’li hece ölçüsü kullanılır.
- Örnek Cümle: “Yaz geldi, dağlar yeşerdi, yârim geldi, gönlüm coştu!” temalı şiirler Koşuk’tur.
Sagu: Yürek Yakan Ağıtlar
Sagu, bir kişinin ölümü üzerine duyulan acıyı ve ölen kişinin erdemlerini anlatan şiirlerdir. Yani bir nevi ağıttır, yas şiiridir.
- Konu: Ölüm, acı, kahramanlık, yiğidin ardından duyulan özlem.
- Tören: “Yuğ” adı verilen yas törenlerinde söylenirdi.
- Örnek Cümle: Alp Er Tunga Sagusu, bu türün en bilinen ve günümüze ulaşan en önemli örneğidir. (Divan-ı Lügatit Türk’te geçiyor, unutmayalım!)
Sav: Atalar Sözü, Hayat Dersleri
Sav, bugünkü atasözlerinin ta kendisidir. Toplumun deneyimlerinden süzülmüş, kısa, özlü ve yol gösterici sözlerdir.
- İşlevi: Öğüt vermek, hayatın gerçeklerini kısa bir cümleyle özetlemek.
- Örnek Sav: “Aç ne yemes, tok ne demez.” (Aç insan her şeyi yer, tok insan her şeyi söyler.)
Destanlar: Milletin Hafızası ve Kimliği
Destanlar, sözlü dönemin en görkemli, en uzun soluklu ürünleridir. Bir milletin kuruluşunu, savaşlarını, göçlerini, felaketlerini ve yeniden doğuşunu anlatan devasa hikayelerdir.
Destanlar, genellikle doğal afetler, büyük göçler, savaşlar gibi milleti derinden etkileyen olaylar sonrasında ortaya çıkar ve nesilden nesile aktarılarak büyür.
| Destan | Millet (Köken) | Ana Konu ve Kahraman |
|---|---|---|
| Alp Er Tunga Destanı | Sakalar | İranlılarla yapılan savaşlar ve kahraman Alp Er Tunga’nın yiğitliği. |
| Şu Destanı | Sakalar | İskender’in Türk topraklarına gelişi ve Saka Hükümdarı Şu’nun mücadelesi. |
| Oğuz Kağan Destanı | Hunlar | Mete Han’ın hayatı (Oğuz Kağan), doğuşu, tahta çıkışı ve dünyayı fethetme arzusu. |
| Ergenekon Destanı | Göktürkler | Türklerin düşmanları tarafından yenilip dar bir vadiye (Ergenekon) sığınmaları ve 400 yıl sonra demir dağı eriterek oradan çıkışları. |
| Türeyiş ve Göç Destanları | Uygurlar | Tanrı tarafından gönderilen kurt (Böri) ile evlenme ve kutsal taşın Çinlilere verilmesi sonucu yaşanan göç felaketi. |
Sözlü Edebiyatın Kahramanları: Ozan, Kam, Baksı
Bu sözlü eserleri kimler oluşturuyordu peki? Onlar sadece şair değildi, aynı zamanda toplumun ruhani liderleri, hekimleri ve tarihçileriydi. Bu kişilere verilen isimler bölgeden bölgeye değişirdi, ama işlevleri aynıydı:
- Ozan / Şaman / Kam / Baksı: Bunların hepsi aynı kişinin farklı adlarıdır. Müzikle (Kopuz eşliğinde), şiirle ve ritüellerle toplumun dertlerine deva arayan, törenleri yöneten kişidir.
- Kopuz: Ozanların şiirlerini söylerken kullandığı telli çalgıdır. Şiir ve müzik bu dönemde birbirinden ayrılmaz bir bütündür.
- Şölen: Toplu ziyafet ve eğlence anlamında kullanılır. Koşukların söylendiği ortamdır.
- Yuğ: Yas töreni. Saguların söylendiği ortamdır.
Yazılı Edebiyata Geçiş: Taşlara Yazılan Tarih
Türkler, 8. yüzyıldan itibaren sözlü geleneğin yanına yazıyı da eklemeye başladılar. Bu, bizim için çok önemli bir dönüm noktasıdır, çünkü artık geçmişimizi ve dilimizi taşlara kazıyarak kalıcı hale getiriyoruz.
Göktürk Yazıtları (Orhun Abideleri)
Türk dilinin ve edebiyatının ilk yazılı örnekleri, Göktürk alfabesiyle taşlara kazınan bu anıtlardır. 732-735 yılları arasında dikilmişlerdir.
Bu yazıtlar, sadece edebi eser değil, aynı zamanda tarih, siyaset ve hitabet sanatının da en güzel örnekleridir.
- Kimler Adına Dikildi? Vezir Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan.
- Yazarı: Yolluğ Tigin (Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarının yazarıdır).
- İçerik: Kağanların millete hesap vermesi, Çin entrikalarına karşı uyarılar, savaşlar ve devletin kuruluşu anlatılır.
- Dil: Çok güçlü bir hitabet dili kullanılmıştır. “Ey Türk Milleti, titre ve kendine dön!” gibi uyarılar içerir.
Uygur Dönemi Eserleri
Uygurlar, Göktürklerden sonra yerleşik hayata geçen ilk Türk topluluğudur. Yerleşik hayatla birlikte dinleri de değişti (Maniheizm ve Budizm). Bu değişim, edebiyata da yansıdı.
Uygur döneminde artık dini metinler, masallar ve hikayeler ön plana çıktı.
- Özellik: Dini içerikli hikayeler (çoğu çeviri), Maniheist ve Budist inançların izlerini taşır.
- Eserler: Altun Yaruk (Altın Işık), Sekiz Yükmek (Sekiz Tomar) gibi Budist hikayeleri içeren eserler önemlidir.
- Yazı: Göktürk alfabesinin yanında Uygur alfabesi de kullanılmaya başlanmıştır.
Neden Bu Dönemi Öğrenmeliyiz?
Sevgili gençler, İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı sadece sınavda karşınıza çıkacak birkaç bilgi yığını değildir. Bu dönem, bizim kimliğimizin, dilimizin ve dünya görüşümüzün temelini oluşturur.
Bugün kullandığımız birçok kelimenin kökeni, destanlarımızdaki kahramanlık ruhu, atasözlerimizdeki bilgelik hep bu dönemden süzülüp gelmiştir. Unutmayın, geleceğe sağlam adımlarla yürümek için geçmişimizi çok iyi bilmeliyiz. Edebiyatımız, bizim zaman tünelimizdir!







