İstanbul’un Kayıp Sesleri: Sait Faik Abasıyanık ve Seçme Hikayeleri İncelemesi
Merhaba gençler, bugün edebiyatımızın en samimi, en içten abisiyle tanışıyoruz: Sait Faik!
Onun hikayeleri, sadece okumak değil, İstanbul sokaklarında, Burgazada’nın rıhtımlarında gezinmek gibidir. Hazırsanız, omuz silkerek yürüyen, bazen neşeli bazen hüzünlü o ‘küçük adamların’ dünyasına dalıyoruz.
Sait Faik Abasıyanık’tan Seçme Hikayeler, Türk hikayeciliğinin önemli temsilcisi Sait Faik’in farklı dönemlerde yazdığı, genellikle İstanbul’un kenar mahallelerindeki sıradan insanların yaşamlarını, yalnızlıklarını ve doğayla kurdukları bağı işleyen öykülerden oluşur. Yazarın gözlem gücünü ve kendine has “durum hikayeciliği” tarzını en iyi yansıtan bu eser, okuyucuyu kentin derinliklerine çeken lirik bir dille yazılmıştır.
Sait Faik Abasıyanık Kimdir? (Hikayeciliğin Gülen Yüzü)
Sait Faik, 20. yüzyıl Türk edebiyatının en özgün seslerinden biri. Onu diğer yazarlardan ayıran en önemli özellik, hayatı ve insanı olduğu gibi kabul etmesi, yargılamamasıdır. Eğer bir yazarın eserini okurken yazarın kendisiyle kahve içiyormuş gibi hissediyorsanız, bilin ki o yazar büyük ihtimalle Sait Faik’tir.
O, hikayecilikte büyük bir çığır açtı. Bizim edebiyatımızda hikayeler genellikle bir olaya odaklanır (olay hikayeciliği). Sait Faik ise dedi ki: “Hayır, hayat sadece büyük olaylardan ibaret değil. Bir vapurun camına yansıyan yüzün hüznü, bir balıkçının sessizliği de hikayedir.” İşte bu yüzden biz ona, durumu, anı ve ruh halini anlatan büyük usta diyoruz.
Neden Sait Faik Okumalıyız?
Özellikle siz ortaokul ve lise çağındaki genç arkadaşlarım için Sait Faik okumak, sadece ders çalışmak değil, hayatı anlamlandırmak demektir. Neden mi?
- Samimiyet: Onun dili yapmacık değildir. Sanki en yakın arkadaşınız size bir sırrını anlatıyormuş gibi hissedersiniz.
- Gözlem Yeteneği: Sait Faik, İstanbul’un arka sokaklarında gezer, balıkçılarla, işsizlerle konuşur ve onların en derin duygularını yakalar. Bu, size çevrenizdeki insanları daha dikkatli izlemeyi öğretir.
- Lirik Anlatım: Hikayelerinin içinde saklı şiirsellik vardır. Cümleleri ritmik, akıcı ve çok güzeldir. Okurken ruhunuz dinlenir.
- Yalnızlığın Dili: Hepimiz bazen kendimizi yalnız hissederiz. Sait Faik, bu yalnızlığın ne kadar doğal ve insani olduğunu bize gösterir.
Seçme Hikayeler Kitabının Özü: Durum Hikayeciliği
Sait Faik’in hikayelerinin temelini “durum” oluşturur. Peki, durum hikayesi ne demek? Bunu bir örnekle açıklayalım:
Olay Hikayesi (Maupassant Tarzı) vs. Durum Hikayesi (Çehov Tarzı)
Diyelim ki bir futbol maçı izliyorsunuz:
- Olay Hikayesi: Maçın sonucu, kimin gol attığı, kimin kazandığı önemlidir. (Bir olayın başlangıcı, gelişmesi ve kesin bir sonucu vardır.)
- Durum Hikayesi: Maçın sonucu önemli değildir. Önemli olan, gol kaçınca taraftarın yüzündeki hayal kırıklığı, antrenörün kenarda sigarasından çektiği duman, yedek kulübesindeki oyuncunun iç çekişidir. (Bir anlık ruh hali, yaşam kesiti veya duygu yoğundur. Sonuç genellikle belirsizdir.)
İşte Sait Faik tam olarak budur: O, bize hayatın fotoğraf karelerini sunar, filmin tamamını değil. Hikayenin sonunda “Ne oldu şimdi?” diye sorabilirsiniz, ama cevabı zaten hikayenin içindeki duyguda gizlidir.
Kitaptaki Ana Temalar ve Karakterler
Seçme Hikayeler, farklı kitaplardan derlenmiş olsa da, temalar hep aynı damardan beslenir: İnsan ve İstanbul.
İnsan Sevgisi ve Yalnızlık
Sait Faik, insanı çok sever. Ama bu sevgi, bazen büyük bir hayal kırıklığıyla karışır. Hikayelerinde sıkça gördüğümüz balıkçılar, meyhaneciler, işsizler ya da aylaklar, aslında yazarın kendisinden bir parçadır. Bu karakterler genellikle kalabalık içinde bile yalnızdır. Sait Faik, onların yalnızlıklarını romantize etmez, aksine, bu yalnızlığın ne kadar gerçek olduğunu gösterir.
İstanbul ve Deniz
İstanbul, Sait Faik’in hikayelerinde sadece bir dekor değildir; adeta yaşayan bir karakterdir. Özellikle deniz, martılar, balık kokusu ve adalar (Burgazada), onun vazgeçilmezleridir. Yazar için deniz, kaçış, özgürlük ve huzur demektir. Şehrin karmaşasından bunaldığında, hep denize sığınırız.
Yaşama Sevinci ve Melankoli (Hüzün)
Sait Faik’in metinleri genellikle hüzünlüdür ama bu hüzün asla karamsarlığa dönüşmez. Her zaman küçük bir umut ışığı, bir yaşama sevinci saklıdır. Tıpkı yağmurdan sonra açan güneş gibi.
Öne Çıkan Hikayelerden Kısa Kesitler
Seçme Hikayeler kitabında yazarın en meşhur eserlerinden bazıları yer alır. İşte o hikayelerin ruhu:
- Semaver: Bu hikaye, fabrika işçisi Ali’nin yaşam mücadelesini ve bir semaverin etrafında dönen küçük mutlulukları anlatır. Bir eşyanın bile bir insanın hayatındaki önemini ne kadar güzel anlatır, değil mi?
- Lüzumsuz Adam: Hikayenin ana karakteri, kendini toplumda gereksiz, işe yaramaz hisseden biridir. Bu, modern çağın en büyük sorunlarından biri olan yabancılaşmayı bize gösterir. Hepimiz bazen kendimizi ‘lüzumsuz’ hissedebiliriz. Sait Faik, bu duyguyu cesurca dile getirir.
- Havuz Başı: Daha lirik ve doğa odaklı bir hikayedir. Suyun sesi, doğanın dinginliği ve yazarın iç gözlemleri ön plandadır.
Sait Faik’in hikayeciliğini daha iyi kavramak için temel özelliklerini bir tabloda toplayalım. Bu tablo, sınav öncesi hızlı tekrar için harika bir özet olacak:
| Özellik | Açıklama | Edebiyatımızdaki Karşılığı |
|---|---|---|
| Durum Hikayesi | Olay örgüsünden çok, bir anlık duyguyu, ruh halini veya yaşam kesitini aktarır. Bir sonuca bağlanma zorunluluğu yoktur. | Çehov Tarzı |
| Lirik Dil | Şiirsellik ağır basar. Cümleler akıcıdır ve duygusal yoğunluk içerir. Dili, konuşma diline yakındır. | Şiire Yakınlık |
| Sıradan İnsanlar (Küçük Adam) | Balıkçılar, işsizler, garsonlar, küçük esnaf gibi toplumun “görünmez” insanlarına odaklanır. Onların iç dünyasını merkeze alır. | Toplumsal Gerçekçilik |
| Mekan Olarak İstanbul | İstanbul, özellikle Burgazada, deniz ve rıhtımlar hikayenin ana sahnesidir ve duygusal atmosferi belirler. | Yaşayan Şehir |
Sait Faik’in Dili: Samimiyetin Gücü
Sait Faik, Türkçeyi çok doğal kullanır. Onun cümle yapısı, bazen dil bilgisi kurallarını zorlar ama bu, anlatımı zayıflatmaz, aksine güçlendirir. Çünkü yazar, kalıplara sıkışmak yerine, hissettiği şeyi olduğu gibi kağıda dökmeyi tercih eder. Bu da okuyucuya büyük bir özgürlük hissi verir.
Bizim derslerde öğrendiğimiz o sıkı dil bilgisi kuralları var ya, Sait Faik bazen onlara şöyle bir omuz silkip geçer. Ama bunu bilerek, isteyerek yapar. Amacı, dilin resmiyetini kırıp, okuyucuya ulaşmaktır. Bu yüzden onun metinlerini okurken, kelimelerin yerini değiştirmiş veya devrik cümleler görmüş olabilirsiniz. Sakın şaşırmayın, bu onun imzasıdır!
Unutmayın, Sait Faik okumak, sadece bir edebiyat dersi konusu değil, aynı zamanda empati kurma dersidir. Onun hikayelerinde ne bir yargı, ne de bir ders verme kaygısı vardır. Sadece hayatın ta kendisi, tüm çıplaklığı ve samimiyetiyle karşımızdadır.
Şimdi yapacağımız şey basit: Kitabı elimize alıp, o İstanbul sokaklarında, Sait Faik’in rehberliğinde bir tur atmak. Emin olun, bu gezi sizi çok değiştirecek!







