1. Bir an sokağın iki ucuna ve karşıya bakındıktan sonra ses sahibinin belki de ısınmak için yürüyüp gitmiş olacağı kanısına vardı çünkü görünürlerde iri yarı bir delikanlıdan başka kimse yoktu. Delikanlı, evin önündeki parmaklığın üstüne tünemiş, tereyağlı ekmek yemekteydi. 2. Nihayet rastgele bir kapıyı araladım ve içeride Raif Efendi'yi gördüm. Onu evvelden tanımıyordum. Buna rağmen masasının başına eğilmiş gördüğüm bu adamın başkası olamayacağını derhal hissettim. 3. Halam, babamın yeryüzündeki tek akrabası idi. Belki de bu yüzden birbirlerine huy, mizaç hatta sıhhat itibarıyla taban tabana zıttılar. Babam kanlı canlı, taş yese öğütür cinsten bir adamdı. Kâinat onun için harman gibi savrulacak bir şeydi. Halam ise zayıf ve içine kapanıktı. 4. Havuz, dökülmüş yaprak tabakaları altında görülmez olmuştu. Sonbahar denen mevsim ne hazin bir mevsimmiş! Bu, âdeta yazın çürüyüşü, parça parça çürüyüp dökülüşü gibi bir şeydi. 5. Annesi ve babası ona bir Doğulu alışkanlığı vermişti. Fakat İstanbul'a yerleştikten sonra bilhassa dayısının ailesinden aldığı tesirler bambaşkadır. Tahsilini Avrupa'da bitiren dayısı ve kızları, Neriman'da Batı hayatına karşı cazibe uyandırmıştı. Yukarıdaki parçalardan hangisi kültürel bir çatışmayı dile getirmektedir?
1
2
3
4
5