Arşivlenen Konular

6.Sınıf Anlam Bilgisi Dersi Konu Anlatımı

6.Sınıf anlam bilgisi genel konusu oldukça geniş bir  konudur. Bu dersimizin amacı 6.Sınıf öğrencilerimiz için anlam bilgisi nedir sorusuna cevap olacak şekilde konu anlatımını gerçekleştirmektir.

SÖZCÜKTE ANLAM

Gerçek (Temel) Anlam

Gerçek anlam, bir kelimenin aklımıza ilk gelen anlamıdır. Kelimelerin, sözlükte yer alan ilk anlamları da gerçek anlamlarıdır. Bu yüzden gerçek anlama, sözlük anlamı da denir.

Örnek:

» Uyanır uyanmaz perdeyi açıp pencereden dışa baktım.

“Perde” kelimesini duyduğumuzda aklımıza ilk olarak “pencerelerin önüne takılıp ışığın girmesini engellemeye yarayan örtü” gelir.

(Bu cümlede “perde” sözcüğü aklımıza ilk gelen bu anlamıyla kullanıldığından gerçek anlam taşımaktadır.)

» Karabaş, bir şeyin kokusunu aldı.

(koku: Nesnelerden yayılan zerrelerin burunda uyandırdığı duygu)

» Kör adama kimse yardım etmedi.

(kör: Görme engeli)

» Kitaplarını boş bir kutuya yerleştirdi.

(boş: İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan)

Yan Anlam

Bir sözcüğün temel (gerçek) anlamından kopmadan kazandığı yeni anlamlara yan anlam denir. Sözcük, gerçek anlamından farklıdır; ancak gerçek anlamından tamamen kopmamıştır. Sözcüklerin yan anlam kazanmasında “gerçek anlamıyla görev, şekil (görünüş) benzerliği veya yakıştırması” etkilidir.

Örnek:

» Bu kokuyu, annem de kullanır.

(koku: Güzel kokmak için kullanılan esans)

» Kör makasla kumaşı kesmeye çalışıyor.

(kör: Keskinliği yeterli olmayan)

» Bugün boşum, hiç işim yok.

(boş: İşi olmayan, işsiz.)

Mecaz Anlam

Bir ilgi veya benzetme sonucu sözcüğün gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak kazandığı yeni anlamlara mecaz anlam denir. Mecaz anlamda kullanılan sözcükler genellikle soyut anlam kazanır.

Örnek:

» Çok zorlayınca kapının kolu kırıldı.

(“Kol” kelimesinin gerçek anlamı en genel ifadeyle “insan uzvu”dur. Gövdemizin iki kenarında bulunur ve hareket ettirebiliriz. “Kapı kolu” da kapı gövdesinin iki kenarında bulunur ve hareket ettirilebilir. Dolayısıyla “kapı kolu” şekil ve işlev olarak insan koluna benzediği için yan anlam kazanmıştır.)

» Ortalıkta savaş kokusu vardı.

(koku: Belirti, işaret)

» Olaylara karşı kör ve sağırdır.

(kör: Duyarlılığını yitirmiş)

» Boş sözlerle beni oyalamayın.

(boş: Bir işe yaramayan)

Tüm sınıflar (6. sınıf, 7. Sınıf, 8. Sınıf ve 9. Sınıf da dahil) için genel olarak sınıflandırılmış anlam bilgisi konu anlatımı başlıklarına ulaşmanız mümkün.

Terim Anlam

Bir sözcüğün bilim, sanat, spor ya da meslek alanına özgü kavramları karşılığında kazandığı anlama terim anlam adı verilir.

Bazı bilim, sanat ve meslek dalları ile ilgili terimler:

Örnek:

Matematik: Doğal sayılar, kare, polinom…

Tiyatro: Sahne, perde, kostüm…

Müzik: Nota, portre, sol anahtarı…

Coğrafya: Meridyen, ölçek, izohips, Dünya, boğaz…

Resim: Portre, palet, tuval…

Futbol: Taç, faul, gol…

⇒ Bir sözcüğün terim olup olmadığı kullanıldığı cümleye göre değişir.

Örnek:

» Camdan yansıyan ışık gözlerimi kamaştırdı. (Gerçek anlam)

» Sanatçımız, edebiyatımızın vazgeçilmez ışıklarından biridir. (Mecaz anlam)

» Bugünkü dersimizde ışık konusunu işleyeceğiz. (Terim anlam) » Doğru haber veren gazeteler de var. (Gerçek anlam)

» İki noktadan tek doğru geçer. (Terim anlam)

» Olaya bir de şu açıdan bakalım. (Mecaz anlam)

» İkizkenar üçgenin taban açıları eşittir. (Terim anlam)

⇒ Bir sözcük, birden fazla alanda terim oluşturabilir.

Örnek:

» Oyunun birinci perdesi bitti. (Tiyatro terimi) » Kaz, perde ayaklı bir hayvandır. (Biyoloji terimi)

Yakın Anlamlı Kelimeler

Yazılışı ve okunuşu farklı olan, anlamdaş gibi göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen tutamayan, yani aralarında anlam ayrıntısı bulunan kelimelerdir. Bunlar çoğunlukla Türkçe kelimelerdir.

Örnek:

» basmak – çiğnemek – ezmek
» tutmak – yakalamak

» korkak – çekingen
» saçmak – dağıtmak

» dargın – küskün – kırgın
» tanıdık – bildik

Örnek:

» Çiçeklere basmak.

» Çiçekleri çiğnemek.

» Çiçekleri ezmek.

Yakın anlamlılıkta çoğu zaman sözcüğün cümledeki kullanımı belirleyici olmaktadır.

Örnek:

“Yasaları çiğnemek” sözcük grubunda mecaz anlamda kullanılan çiğnemek sözcüğüyle basmak veya ezmek sözcüğü arasında yakın anlamlılıktan söz edilemez.

Zıt (Karşıt) Anlamlı Kelimeler

Anlamca birbirinin karşıtı olan, birbiriyle çelişen kelimelere zıt anlamlı kelimeler adı verilir. Türkçemizde her sözcüğün eş anlamlısı olmadığı gibi zıt anlamlısı da yoktur. Zıt anlamlı sözcükler genellikle nitelik veya nicelik bildiren sözcüklerde yani sıfat ve zarf özelliğindeki sözcüklerde bulunur.

Örnek:

» uzak ↔ yakın
» bulanık ↔ berrak
» kirli ↔ temiz
» ileri ↔ geri» güzel ↔ çirkin
» iç ↔ dış
» soğuk ↔ sıcak
» sık ↔ seyrek» iyimser ↔ kötümser
» inmek ↔ çıkmak
» sağ ↔ sol
» zengin ↔ fakir*Bir sözcüğün olumsuzu, o sözcüğün zıt anlamlısı değildir.

Örnek:

 » gelmek – gelmemek (olumsuzu)
» gelmek – gitmek (zıt anlamlısı) » kirli – kirsiz (olumsuzu)
» kirli – temiz (zıt anlamlısı)» almak – almamak (olumsuzu)
» almak – vermek (zıt anlamlısı)⇒ Sözcüklerin karşıt anlamlı olabilmesi için her ikisinin de gerçek ya da mecaz anlamlı olması gerekir.

Örnek:

» Dün akşam bize geldi. (gerçek anlam)
» Bu işin sonu nereye gider? (mecaz anlam)
Yukarıdaki cümlelerde gelmek ve gitmek birbirinin karşıtı değildir; çünkü gelmek gerçek anlamıyla, gitmek mecaz anlamıyla kullanılmıştır.

Eş Sesli (Sesteş) Kelimeler

Yazılış ve okunuşları aynı olan; ama anlamları birbirinden farklı olan sözcüklere eş sesli (sesteş) sözcükler denir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi ek almış hâlde de olabilirler.

Örnek:

Yol
» Bu yolu takip etmemiz gerek. (yol: Bir yerden bir yere ulaşmak için üzerinde yürüdüğümüz yer)» Kardeşimle birlikte bahçedeki otları yolduk. (yolmak: Çekip koparmak)Yüz
» Yüzü bana dönüktü. (yüz: Çehre, surat, sima)
» Düğününe yüz kişi gelmiş. (yüz: Doksan dokuzdan sonra gelen sayı)
» Kıyıda iki çocuk yüzüyordu. (yüzmek: Suda ilerlemek)
» Koyunun derisini yüzdüler. (yüzmek: Derisini çıkarmak, soymak)El
» Telefonu bütün gün elinden bırakmadı. (el: İnsanın tutmaya ve iş görmeye yarayan organı)
» Eller ne derse desin, önemli değil. (el: Yabancı) ⇒ Dilimizde düzeltme işareti ( ^ ) olan sözcüklerde okunuşları, yazılışları ve anlamları farklı olduğu için sesteşlik özelliği aranmaz.

Örnek:

» Hava soğuktu kar yağıyordu.» Bu seneki kârımız iyi.» ama – âma» hala – hâlâ» aşık – âşık» adet – âdet » yar – yâr ⇒ Bir sözcüğün temel anlamıyla yan anlamı arasında sesteşlik özelliği aranmaz. Çünkü bu tür sözcükler arasında anlam bağlantısı kopmamıştır.

Örnek:

» Karabatak suya daldı.
» Uzmanlığını hangi dalda tamamladı? Bu cümlelerde dal sözcükleri birbirinin sesteşi değildir; çünkü birinci cümlede dal sözcüğü gerçek anlamıyla, ikinci cümlede dal sözcüğü ağacın bir organı olan dal sözcüğünün yan anlamıyla kullanılmıştır.

⇒ Bir sözcüğün temel anlamıyla mecaz anlamı arasında sesteşlik özelliği aranmaz.

Örnek:

» Kuru otlar, bir kibrit değse tutuşuverecekti. (Temel anlam)
» Bu yazarın kuru bir anlatımı var. ( Mecaz anlam)

Genel ve Özel Anlamlı Kelimeler

Söylenişte tekil olmasına rağmen anlamca geniş kapsamlı olan sözcüklere genel anlamlı sözcükler; anlamca daha dar kapsamlı olan sözcüklere ise özel anlamlı sözcükler denir.

Örnek:

varlık – canlı – bitki – çiçek – papatya
GENEL  . . . . . .   ↔   . . . . .  ÖZEL
Yukarıdaki örnekte sözcükler genelden özele doğru sıralanmıştır. Buradaki sözcüklerin en genel anlamlısı “varlık”tır, en özel anlamlısı ise “papatya”dır. Yine bu örnekte “çiçek” sözcüğü, “bitki” sözcüğüne göre daha özel anlamlıdır; “çiçek” sözcüğü, “papatya” sözcüğüne göre daha genel anlamlıdır.

Somut Anlamlı Kelimeler

Beş duyu organımız olan göz, deri, kulak, dil ve burundan en az biriyle algılayabildiğimiz varlıkları karşılayan sözcüklere “somut anlamlı sözcükler” denir. Bir başka deyişle elle tutup gözle görebildiğimiz, koklayıp tadabildiğimiz veya koklayabildiğimiz varlıkları karşılayan kelimelerdir.

Örnek:

Rüzgâr, yağmur, soğuk, sıcak, ekşi, acı (tat), çiçek, gürültü, aydınlık, karanlık, mavi, koku, uzun, deniz…
Yukarıdaki kelimeler beş duyu organımızdan en az biriyle algılanabilir. Sıcak, soğuk, rüzgâr dokunmayla; gürültü işitmeyle; mavi, uzun, deniz, çiçek görmeyle algılanabilir. Bu yüzden bu sözcükler somuttur.

Soyut Anlamlı Kelimeler

Beş duyu organımızdan herhangi biriyle algılayamadığımız kavramları ifade eden sözcüklere “soyut anlamlı sözcükler” denir.

Örnek:

Kin, iyilik, kötülük, nefret, kıskançlık, ayrılık, özlem, aşk, sevgi, acı (üzüntü), mutluluk, vicdan, umut, sevinç, keder…
Yukarıdaki kelimelerin hiçbiri beş duyu organımızla algılanamaz. Örneğin “nefret” dokunulabilen, görülebilen, duyulabilen, koklanabilen veya tadılabilen bir varlık değildir. Bu yüzden soyuttur.» Somut anlamlı sözcüklerle soyut anlamlı sözcükler arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Ancak aktarmaların temeli sayılan “somutlaştırma” olayında somut-soyut ilişkisi kurulmaktadır.

Nicel Anlamlı Kelimeler

Kavramların sayılabilen, ölçülebilen, azalıp çoğalabilen özelliklerini gösteren sözcüklere nicel anlamlı sözcükler denir.

Örnek:

» Bu binadaki dairelerin oldukça geniş odaları var. » Ağacın uzun dallarını testereyle kestim.
» Okul, yüksek binaların arasında kalmış.
» Sırtında ağır bir çantayla güç bela yürüyordu.
» İşyerime yakın bir ev satın almak istiyorum.
Yukarıdaki örneklerde koyu yazılan sözcükler – odanın genişliği, dalların uzunluğu, binaların yüksekliği, çantanın ağırlığı, evin yakınlığı – ölçülebilir özellikleri gösterdiği için nicel anlamlıdır.

Nitel Anlamlı Kelimeler

Varlıkların nasıl olduğunu, niteliğini gösteren; sayılamayan, ölçülemeyen bir değeri, özelliği ifade eden sözcüklere “nitel anlamlı sözcükler” denir.

Örnek:

» Ekşi yoğurdu ayran yaparak değerlendirebilirsin.
» Annemin lezzetli yemekleri burnumda tütüyor.
» Güleç yüzüyle çevresine neşe saçıyordu.
» Cimri insanların kimseye hayrı dokunmaz.
» Okula yırtık ayakkabılarla gidiyordu.
Yukarıdaki örneklerde koyu yazılan sözcükler – yoğurdun ekşiliği, yemeklerin lezzetliliği, yüzün güleçliği, insanların cimriliği, ayakkabıların yırtıklığı – ölçülemeyen özellikleri, nitelikleri ifade ettiği için nitel anlamlıdır.

⇒ Sözcükler cümle içindeki kullanımına göre bazen nicel bazen de nitel anlamlı olabilir.

Örnek:

» Okul yıllarında onunla yakın arkadaştık. (nitel anlam)

» Stadyum evimize çok yakındı. (nicel anlam)

Birinci örnekteki “yakın” sözcüğü “içten, sıkı” anlamında kullanılmıştır. İki arkadaş arasındaki yakınlık belli bir ölçü aletiyle ölçülemez. Bu yüzden yakın sözcüğü nitel anlamlı bir sözcüktür. İkinci örnekteki “yakın” sözcüğü ise, ölçülebilir bir özellik olduğu için nicel anlamlıdır. Evin stadyuma olan uzaklığı metreyle ölçülebilir.

» Annesinin güzel gözleri vardı. (nitel anlam)
» Bu işten güzel para kazanmışlar. (nicel anlam)
Birinci örnekteki “güzel” sözcüğü, ölçülemeyen bir nitelik bildirdiği için nitel anlamlıdır. Gözlerin ne derece güzel olduğunu ölçen bir alet yoktur. İkinci örnekteki “güzel” sözcüğü ise “çok” anlamında kullanılmıştır. Paranın ne kadar kazanıldığı hesaplanabileceği için “güzel” sözcüğü nicel anlamlıdır.

 

CÜMLEDE ANLAM

Sebep-Sonuç (Neden-Sonuç) Cümleleri

Neden-sonuç cümleleri, bir eylemin hangi gerekçeyle veya hangi sebeple yapıldığını bildiren cümlelerdir. Bu cümlelerin yüklemine “niçin?” , “neden?” soruları sorulduğunda bu sorular cevapsız kalmaz. Neden-sonuç cümleleri iki bölümden oluşur: Birinci bölüm neden (sebep), ikinci bölüm ise sonuç bildirir. Genellikle “için, -den, -diğinden, ile” gibi ekler ve edatlar kullanılır.

Örnek

» Hasta olduğu için okula gelememiş. Yukarıdaki cümlede yükleme “neden gelememiş?” sorusunu yönelttiğimizde “hasta olduğu için” cevabını alıyoruz. Yüklemin yapılış sebebi bildirildiği için bu cümle sebep-sonuç cümlesidir.

» Okulların açılmasıyla masraflar arttı. » Seni uyandırmayalım diye radyoyu açmadık. » Yağmur yağınca maç iptal oldu. » Malzeme yetersizliğinden inşaat yarım kaldı.

Neden-sonuç ilişkisi bağımsız iki cümle ile de ifade edilebilir.

Örnek

» Çiçekleri gece sula; daha çabuk büyür. » Bir daha böyle konuşma; beni üzüyorsun.

Bu örneklerde birinci cümlede ifade edilen eylem, ikinci cümlede ifade edilen eylemin nedeni durumundadır. Buna “gerekçe” de denmektedir. Bu tür ifadelerde sebep cümlesi ile sonuç cümlesinin yerleri değiştirilebilir.

Neden-Sonuç Cümleleri ile Amaç-Sonuç Cümleleri Arasındaki Fark

Neden-sonuç ile amaç-sonuç cümleleri birbirine çok benzemekte bu yüzden sık sık karıştırılmaktadır. Sebep-sonuç cümleleri ile amaç-sonuç cümlelerini ayırt etmek için şu yolu izlemeliyiz:

Neden-sonuç ile amaç sonuç cümlelerinin karıştırılmasının en büyük sebebi iki tür cümlenin de “neden?” sorusuna cevap verebilmesidir. Eğer bir soruda birden fazla seçenekte “neden?” sorusuna cevap alabiliyorsak, öncelikle “hangi amaçla?” sorusunu sorup eleme yapmalıyız. “Hangi amaçla?” sorusunun cevabı bize amaç-sonuç cümlesini verecektir.

Amaç Sonuç Cümleleri

Eylemin hangi amaca bağlı olarak gerçekleştiğinin belirtildiği cümlelerdir. Amaç-sonuç cümleleri, eyleme sorulan “hangi amaçla?” sorusuna cevap verir. Bu tür cümlelerde de “için, diye, üzere” gibi edatlardan yararlanılır.

Örnek

» Sınavı kazanmak için çok çalışmış. Yukarıdaki cümlede yükleme “hangi amaçla çalışmış?” sorusunu yönelttiğimizde “sınavı kazanmak için” cevabını alıyoruz. Yüklemin yapılış sebebi bildirildiği için bu cümle sebep-sonuç cümlesidir.

» Bildiklerini anlatmak üzere karakola başvurdu. » Kilo vereyim diye spor yapıyor. » Yazar, eleştirmene şirin görünmek maksadıyla iki yüzlü davranıyor. » Ona sık sık öğüt verirdi; iyi bir insan olsun diye.

Amaç-Sonuç Cümleleri ile Neden-Sonuç Cümleleri Arasındaki Fark

Amaç-sonuç cümleleri, neden-sonuç cümleleri birbirine çok benzemekte bu yüzden sık sık karıştırılmaktadır. Amaç-sonuç cümleleri ile neden-sonuç cümlelerini ayırt etmek için şu yolu izlemeliyiz:

Amaç-sonuç ile neden-sonuç cümlelerinin karıştırılmasının en büyük sebebi amaç-sonuç cümlelerinin, neden-sonuç cümlelerini bulmak için kullandığımız “neden?” sorusuna da cevap verebilmeleridir. Bu yüzden amaç-sonuç cümlelerinin sorulduğu sorularda önce mutlaka “hangi amaçla?” sorusu sorulmalıdır. Eğer önce “neden?” sorusunu sorarsak neden-sonuç cümlesini amaç-sonuç sanarak yanılırız.

Koşul-Sonuç (Şart-Sonuç) Cümleleri

Bir olayın veya durumun gerçekleşmesinin, başka bir olayın veya duruma bağlı olduğunu belirten cümlelerdir. Bu tür cümlelerde birinci bölüm (yan yargı) koşul, ikinci bölüm ise o koşula bağlı olarak ortaya çıkan sonuçtur (temel yargı). Türkçede koşul anlamı asıl olarak “-se” şart ekiyle sağlanır. “ise”, “-ince”, “-dikçe”, “mi”, “ama”, “üzere”, “yeter ki” ile de koşul anlamı sağlanabilir.

Örnek

» Ödevini yaparsan oyun oynayabilirsin. Bu cümlede koyu renkle yazılmış bölüm, eylemin yapılabilmesinin bağlı olduğu koşulu belirtmektedir. (oyun oynayabilmesi hangi koşula bağlı? → ödevini yapmasına)

» Temiz bir dünya istiyorsan yerlere çöp atma. » Müzik dinleyebilirsin ama sesini fazla açmayacaksın. » Bizim buralara yağmur yağdıkça her yer toprak kokardı. » Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin. » Akşam baban gelsin, alışverişe çıkarız. » İstediğin her şeyi alırım, yeter ki sınıfını geç.

Cümleye istek, dilek anlamı katan –se, -sa ile koşul anlamı veren –se, -sa ekini karıştırmamak gerekir. İstek cümleleri de –se, -sa eki almasına rağmen, koşul anlamı taşımaz.

Örnek

» Otobüsle gelmese de trenle gelse.

Karşılaştırma Cümleleri

Birden fazla varlık, kavram ya da durumun karşılaştırıldığı cümlelerdir. Karşılaştırmada benzerlik, farklılık, üstünlük gibi değişik durumlar ifade edilir. Karşılaştırma ilgisi “gibi, kadar, en, daha, çok, göre, fazla” gibi sözcüklerle kurulur.

Örnek

» Kışın Sivas, İstanbul’dan daha soğuktur. » Televizyon da sinema kadar etkilidir. » Köyün en güzel çileği bahçemizde yetişir. » Yeni şiirler eski şiirlere göre daha anlaşılır bir dille yazılıyor. » Selim, gezmeyi çok sever, Elif ise kitap okumayı.

Öznel Yargılı Cümleler

Söyleyenin kendi düşüncesini, duygusunu veya beğenisini içeren cümlelerdir. Doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye göre değiştiği için öznel yargılar kanıtlanamaz.

Örnek

» Mavi en güzel renktir. Yukarıdaki cümle, söyleyenin kişisel düşüncesini yansıtmaktadır. Kanıtlanması olanaksızdır. Çünkü her insanın sevdiği renk farklıdır. Bu yüzden bu cümle, öznel yargı bildiren bir cümledir.

» İstanbul Boğazı’nın seyrine kimse doyamaz. » Evde mutlu olan başarılı olur. » Mavi elbise insanlara yakışıyor. » Duygusal şarkılar herkesi etkiler.

Nesnel Yargılı Cümleler

Söyleyenin duygu veya düşüncesini içermeyen; doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye göre değişiklik göstermeyen cümlelerdir. Nesnel yargılar, araştırma sonucu ulaşılabilecek, herkesçe kabul görmüş, kanıtlanabilir yargılardır.

Örnek

» Mavi ana renklerden biridir. Yukarıdaki cümlede söyleyenin kişisel düşüncesine yer verilmemiştir. Bu cümledeki yargı, araştırma sonucunda ulaşılabilir ile kanıtlanabilir bir yarı olduğundan bu cümle nesnel bir cümledir.

» Şairin en son kitabı 200 sayfadan oluşuyor. » Eser, dört bölüm halinde sinemaya uyarlanmış. » İstanbul 1453′te fethedildi. » Yazar, bu romanında aile bireyleri arasındaki sorunları anlatıyor.

Doğrudan Anlatımlı Cümleler

Başkasına ait bir sözün hiç değiştirilmeden aktarılmasına doğrudan anlatım denir. Olduğu gibi aktarılan söz genellikle tırnak işareti içerisinde yazılır. Tırnak işaretinin dışında virgül kullanılarak da aktarılabilir.

Örnek

» Atatürk: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” diyerek bir gerçeği dile getirmiştir. (Atatürk’e ait söz değiştirilmeden aktarılmış) » Atalarımız, kalem kılıçtan keskindir, der.

Dolaylı Anlatımlı Cümleler

Başkasından alınan sözün, cümledeki yargıyı değiştirmeden, kendi sözcüklerimizle aktarılmasına dolaylı anlatım denir. Dolaylı anlatımlı cümleler “söyledi, belirtti, açıkladı” gibi eylemlerle biter ya da yüklemleri öğrenilen geçmiş zamanla çekimlenir.

Örnek

» Atatürk hayatta en gerçek yol göstericinin ilim olduğunu söylemiştir. (Yazar kendi anlatımıyla Atatürk’e ait sözü değiştirerek aktarmış) » Doktor, babama ilaçları mutlaka içmesi gerektiğini tembih etti.

CÜMLE YORUMLAMA

CÜMLENİN KONUSU

Cümlede üzeride durulan kavramlar cümlenin konusunu verir. Sorularda bir cümle verilir ve bu cümlede neyin anlatıldığı, yani cümlenin konusu sorulur.

Yapılması gereken, verilen cümleyi yorumlayarak anlatılanı bir iki söz ile ifade etmektir. Bunun için cümleye “Bu cümle neyi anlatıyor?” sorusu sorulur ve sorunun cevabı aranır. Alınan cevap cümlenin konusu olacaktır.

Örnek

» Öğretmen bir toplumun yapı taşıdır.

Bu cümlede öğretmen, “yapı taşı”na benzetilmiş. Taştan yapılan binalarda temel malzeme taş olduğuna göre, bu malzeme olmadan bina yapılamaz. Öğretmen için toplumun yapı taşı dendiğine göre, toplumun ortaya çıkması için öğretmene ihtiyaç var demektir. Öyleyse toplumun oluşmasında öğretmen çok önemlidir. Yani bu cümlenin konusu, anlatmak istediği, “öğretmenin önemi”dir.

» Gelecek nesillere yaşanır bir dünya bırakmak için çevreyi korumalıyız.

Bu cümlede çevrenin korunması gelecek nesillere sağlıklı bir dünya bırakma gerekçesine bağlanıyor. Öyleyse bu cümlede “çevrenin korunmasının gerekliliğini” anlatıyor diyebiliriz.

CÜMLENİN ANA FİKRİ (ANA DÜŞÜNCESİ)

Bir cümlede asıl anlatılmak istenen fikir veya cümlede verilmek istenen mesaja ana fikir denmektedir.

Örnek

» Eğer bir romancı yazdığı eserlerin geniş kitleler tarafından okunmasını, beğenilmesini arzu ediyorsa yapacağı ilk iş seslendiği halkın anlayabileceği bir dil kullanmak olmalıdır.

Bu cümlede anlatılmak istenen düşünceyi “Yalın bir dil kullanan sanatçı, daha fazla okunur.” şeklinde öz olarak ifade edebiliriz. Bu da cümlenin ana düşüncesi olur.

» Gerçek şair; halkının dağlarını, çobanlarını, kuzularını, acı ve sevinçlerini anlatandır.

Bu cümlede anlatılmak isteneni ise “Şair, milletini anlatan kimsedir.” şeklinde belirtebiliriz.

CÜMLEDEN ÇIKARILABİLECEK YARGI

Bir cümle verilir ve bu cümlede anlatılmak istenenin veya cümleden çıkarılabilecek yargının ne olduğu sorulur.

Bu tip soruların çözümünde yapılması gereken, verilen cümleyi yorumlayarak cümlenin söyleniş sebebinin bulunmasıdır. Çünkü hiçbir cümle boş yere söylenmez, her cümlenin bir söyleniş amacı vardır. İşte bu tip sorularda bize düşen onu bulmaktır. Biz buna cümlenin ana düşüncesi de diyebiliriz.

“Bu cümlede yazar bize ne demek istedi?” sorusuyla anlatılmak isteneni bulabiliriz.

Örnek

» Yazar, eserlerinde günlük hayatta olan şeyleri olduğu gibi, hiçbir abartmaya gitmeden anlatmıştır.

Bu cümlede yazar, eserlerinde günlük hayatı olduğu gibi anlatmışsa toplumun yaşamını işlemiş demektir. Öyleyse bu cümlede anlatılmak isteneni “Yazar, eserlerinde içinde yaşadığı toplumu anlatmıştır.” şeklinde ifade edebiliriz.

» İnsan, bazı şeyleri söylemeyi seçtiği için değil; onları belli bir biçimde söylemeyi seçtiği için ‘yazar’dır.

Bu cümlede, “bazı şeyleri söyleme” sözüyle, konu; “belli bir biçimde söyleme” sözüyle, üslup kastedilmiştir. Bu sözlerden hareketle cümlede, bir insanı yazar yapan şeyin işlediği konunun değil, üslubunun olduğu anlatılmak istenmiştir. Dolayısıyla bu cümlede anlatılmak isteneni “Bir yazarın neyi söylediğinden çok, nasıl söylediği önemlidir.” şeklinde ifade edebiliriz.

CÜMLEDEN ÇIKARILAMAYACAK YARGI

Bir cümle verilir ve bu cümleden çıkarılamayan ya da cümlenin anlamıyla çelişen yargıları bulmamız istenir.

Yapılacak iş verilen cümleyi yorumlayarak cümleden çıkarılabilecek yargıları bulmaktır. Sorular dört seçenekten oluştuğuna göre, seçeneklerin üçündeki yargılar, verilen cümleden çıkarılabilecek niteliktedir. Dolayısıyla cümleden çıkarılabilecek yargılar belirlenince, cümleden çıkarılamayacak yargı kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Bu süreçte cümle çok iyi okunmalı, hangi ifadeden nasıl bir sonuç çıkarılabileceği iyi tespit edilmelidir.

Örnek

» Mehmet’in kardeşi dün de okula gitmedi.

Bu cümleden çıkarılabilecek ve çıkarılamayacak anlamları bulalım:

1. “Mehmet evin tek çocuğu değildir.” 2. “Mehmet ‘in kardeşi 0-6 yaş arasında değil.” 3. “Mehmet ‘in kardeşi bugün de okula gitmemiş.” 4. “Mehmet kardeşinden başarılıdır.”

Yukarıdaki cümlelere baktığımızda 1. cümle kardeş, 2. cümle okul, 3. cümle dün de sözcüklerinden çıkar. 4. cümleyi verilen cümleden çıkaramıyoruz.

CÜMLE TAMAMLAMA

Verilen cümlelerde veya karşılıklı konuşma metinlerinde boş bırakılan yerlerin anlam bütünlüğünü ve uyumunu sağlayacak şekilde doldurulmasıdır.

Yapılacak iş, cümlenin gelişinden çıkarılan anlam doğrultusunda boşlukları doldurmaktır. Bu yapılırken dil bilgisi kuralları göz önünde bulundurulmalıdır. Yani eklenecek sözcüklerin hem anlamca hem de yapıca cümleye uygunluk taşıması gerekir.

Tamamlanacak ve tamamlayacak cümleler ya da sözler arasında;

– Anlamsal ilişki doğru kurulmalıdır. – Zaman ve kişi yönünden uyum olmalıdır. – Cümleleri anlamca bağlamak için uygun bağlaçlar kullanılmalıdır.

Böyle sorular seçeneklerden gidilerek de çözülebilir.

Örnek

» Anneme Anneler Günü için bir ………………… aldım. Anneler Günü’nde çocuklar annelerine hediye alır. Öyleyse bu boşluğu “hediye” sözcüğüyle tamamlayabiliriz.

CÜMLE OLUŞTURMA

Sözcük ya da sözcük gruplarına ayrılmış olarak verilen cümlelerin genellikle anlamlı ve kurallı bir cümle haline getirilmesi istenir.

Yapılacak iş, öncelikle yüklemi belirlemek ve eğer kurallı bir cümle isteniyorsa yüklemi sona yerleştirmek, daha sonra varsa edat gruplarını, bağlaçları ve tamlamaları bulmaktır.

Örnek

1. aynı şeyleri 2. başkalarının düşüncelerini 3. dinleyerek de 4. okuyarak 5. yapabiliriz 6. nasıl öğreniyorsak

Yukarıdaki sözcük ve sözcük gruplarıyla anlamlı bir cümle oluşturmak için sıralama nasıl olmalıdır?

A) 2 – 6 – 3 – 1– 4– 5 B) 1 – 3 – 5 – 6– 4 – 2 C) 2 – 4 – 6 – 1 – 3 – 5 D) 3 – 5 – 1 – 2 – 4 – 6

Çözüm:

Bu sözcüklerle anlamlı ve kurallı bir cümle oluşturmak istesek, ilk önce yüklemi bulmalıyız. Burada yüklem, beşinci sözcük olan “yapabiliriz” sözcüğüdür. Seçeneklerdeki sıralamaya beş numarayla biten iki seçenek vardır: A ve C. Sözcükler arasındaki anlam dikkate alındığında da C seçeneğinin sıralamasının daha uygun olduğu görülür. Doğru sıralama şu şekildedir: ”Başkalarının düşüncelerini okuyarak nasıl öğreniyorsak aynı şeyleri dinleyerek de yapabiliriz.”

YANIT: C

DÜŞÜNCENİN YÖNÜNÜ DEĞİŞTİREN SÖZCÜKLER

Cümle içindeki kelimeler anlamca birbirini tamamlar. Fakat bir konudan başka bir konuya geçilirken “fakat, ama, lakin, ancak, oysa, ne var ki, yalnız, halbuki” gibi anlamın akışını değiştiren sözcükler kullanılabilir. Bu tür sözcükler cümlede anlamın akışını değiştiren sözcüklerdir.

Örnek

» Ahmet çalışkan, dürüst, efendi bir öğrencidir; ama …

“ama” bağlacından sonra kullanacağımız ifade daha önce kullanacağımız ifadenin zıddı olacaktır.

Ahmet çalışkan, dürüst, efendi bir öğrencidir; ama yazısı güzel değil.

ifade olumlu ifade olumsuz

» Hasta adam, iyileşmek için doktor doktor dolaştı; ne var ki hastalığına çare bulamadı. » Ankara güzel, düzenli, planlı bir şehirdir; fakat denize kıyısı yoktur. » Parası yok, arkadaşı yok, gidecek kimsesi yok; yalnız temiz bir kalbi var. » Gelemeyeceğini söyledi, hâlbuki vakti vardı.

ÖRTÜLÜ ANLAM

Cümlede açık olarak söylenmediği halde cümlenin anlamından veya cümledeki bazı ifadelerden çıkarılabilen anlama örtülü anlam denir. Bu tip cümlelerde kıyaslamalara, aşamalı durumlara yer verilebilir. Ağırlıklı olarak “de” bağlacı kullanılır.

Örnek

» Öğretmenler toplantısına annem de katıldı. cümlesinde toplantıya annesi dışında katılanların da olduğu anlamı çıkar. Bu anlam açık olarak söylenmediği için cümle örtülü anlamlıdır.

» Ahmet yine kaza yapmış. cümlesinden Ahmet’in iyi bir sürücü olmadığı ve daha önce de kaza yaptığı anlamları çıkıyor. Bu anlamlar o cümlenin örtülü anlamlarıdır.

» Hava artık ısınmaya başladı. cümlesinde havanın daha önce soğuk olduğu anlaşılmaktadır. Cümlede belirtmemesine rağmen bu anlamı çıkartabildiğimiz için bu cümle örtülü anlamlıdır.

ANLAMLARINA GÖRE CÜMLELER

ÖNERİ (TEKLİF) CÜMLELERİ

Bir sorunu çözmek veya daha iyiye ulaşmak için görüş ve düşüncelerin öne sürüldüğü cümlelerdir.

Örnek

» Daldaki elmayı almak için merdiven kullanmalısın. » Bu işe sabırlı yaklaşmanız daha doğru olacak.» Konuyu iyice anlamak istiyorsan, önce tekrar et, sonra da bol bol soru çöz.

VARSAYIM CÜMLELERİ

Gerçekleşmemiş bir olayın gerçekleşmiş gibi ya da gerçekleşmiş bir olayın hiç gerçekleşmemiş gibi kabul edildiği cümlelerdir. Varsayım anlamı taşıyan yargılarda genellikle “tutalım ki, diyelim ki, farz edelim, düşün ki” gibi ifadelere yer verilir.

Örnek

» Diyelim ki bu uçağa yetişemedin. » Bir an için rüyalarının gerçekleştiğini düşün. » Tut ki puanın yetmedi ve üniversiteye giremedin.

ELEŞTİRİ CÜMLELERİ

Bir yapıtın, bir insanın veya bir durumun doğru ya da yanlış yönlerini belirten cümlelerdir. Eleştiri, olumlu eleştiri ve olumsuz eleştiri olmak üzere ikiye ayrılır.

Örnek

» Konuları açık ve anlaşılır bir dille ele almış. » Hakem, son maçı çok iyi yönetti. Yukarıdaki cümlelerde hoşa giden yönler belirtildiğinden olumlu eleştiri yapılmıştır.

» Bu firmanın ürünleri eskisi kadar kaliteli değil. » Kimi öyküleri, öykü olmaktan çok köşe yazısıdır. Yukarıdaki cümlelerde de hoşa gitmeyen, eksik görülen yönler belirtildiğinden olumsuz eleştiri yapılmıştır.

ÖZ ELEŞTİRİ CÜMLELERİ

Bir kişinin kendi davranışları üzerinde yürüttüğü yargıları içeren cümlelerdir.

Örnek

» Zamanı iyi kullanmadığım için sınavda başarısız oldum. » On dört yaşına geldim ama hâlâ güzel yazmayı öğrenemedim. » Düşünmeden konuşarak arkadaşımın kalbini kırdım.

DAVRANIŞ CÜMLELERİ

Birine veya bir şeye karşı sergilenen hâl, hareket, muamele, tavır ve tutumları anlatan cümlelerdir.

Örnek

» Yıllardır görmediği dayısına doyasıya sarıldı. » Ev sahibi bizi çok sıcak karşıladı.

ÖN YARGI (PEŞİN HÜKÜM) CÜMLELERİ

Bir kişi veya bir durumla ilgili belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargıları belirten cümlelerdir.

Örnek

» Bu işi kesinlikle başaramayacak. (Olumsuz ön yargı) » Bu kitap bu yılın en çok okunan kitabı olacak. (Olumlu ön yargı) » Ben zaten onun suçlu olduğunu baştan biliyordum.

UYARI CÜMLELERİ

Kişi ya da kişileri yanlış davranışlardan uzak tutmak için bir konu, sorun ya da olumsuz bir durum ile ilgili ikaz ve hatırlatmaları içeren cümlelerdir.

Örnek

» Kışın zincir takmadan yola çıkmayın. » Üzerime bu kadar gelmeyin. » Dilini tutmayı öğrenemezsen etrafında kimsecikler kalmaz.

GÖRÜŞ CÜMLELERİ

Bir olay, varlık veya düşünce üzerinde varılan yargıyı belirten cümlelerdir.

Örnek

» Resim sanatı insanı dinlendirir. » Hepimiz hatalarımızdan ders çıkarmalıyız. » Bu projedeki eksikleri gidermeliyiz.

YAKINMA (ŞİKAYET) CÜMLELERİ

Bir durumdan duyulan rahatsızlığı ifade eden cümlelerdir.

Örnek

» Gittiğinden beri hiç aramadı. » Nerede nasıl davranacağını bir öğrenebilse. » İnsanlar hâlâ uğradıkları haksızlıklara ses çıkarmıyor.

HAYIFLANMA CÜMLELERİ

Bir kişinin herhangi bir olaydan veya yapmadığı bir işten dolayı duyduğu üzüntüyü anlatan cümlelerdir.

Örnek

» Öğretmenin anlattıklarını keşke defterime yazsaydım. » Gençlikte bir güzel gezip eğlenmek varmış. » Zavallı kedi soğukta çok üşümüş.

PİŞMANLIK CÜMLELERİ

Yapılan bir hata veya yanlış sonucunda duyulan üzüntüyü belirten cümlelerdir.

Örnek

» Keşke ona bu sözleri söylemeseydim. » Bu arabayı almamız bir hataydı. » Buzlu yolda bu kadar hızlı araba kullanmamalıydım.

» Hayıflanma cümleleri ile pişmanlık cümleleri arasındaki fark şudur: Hayıflanma cümlelerinde yapılmayan bir işten dolayı duyulan üzüntü anlatılır, pişmanlık cümlelerinde ise yapılan bir işten dolayı duyulan üzüntü söz konusudur.

SİTEM CÜMLELERİ

Bir kimsenin yaptığı bir hareketten dolayı duyulan üzüntünün, kırgınlığın dile getirildiği cümlelerdir.

Örnek

» Davete bir beni çağırmamışsın. » İnsan, kendisine bunca emeği geçen insanı bir kere de olsa arayıp sorar. » Bir yudum mutluluğu bize çok gördünüz.

» Sitem cümleleri ile yakınma cümleleri arasındaki fark şudur: Sitem cümlelerinde bir durumdan veya bir kişiden duyulan rahatsızlık kişinin kendisine söylenir, yakınma cümlelerinde ise bir durumdan veya bir kişiden duyulan rahatsızlık başkalarına anlatılır.

KÜÇÜMSEME CÜMLELERİ

Bir kişiye veya bir olaya değer vermeme, onu küçük görme, önemsememe, hafife alma anlamı taşıyan cümlelerdir.

Örnek

» O da güya okuyacak da adam olacak. » Bu maçı kazanıp da şampiyon olacakmış. » Sen kim, sanatçı olmak kim!

AZIMSAMA CÜMLELERİ

Bir şeyin miktarca az olduğunu, yetersiz görüldüğünü ifade eden cümlelerdir.

Örnek

» Bir tanecik mi ayakkabın var? » Bu kadarcık ücretle çalışamam. » Günlerdir çalışıyorsun, ne kadar az iş yapmışsın.

ŞAŞIRMA CÜMLELERİ

Beklenmeyen bir durum karşısında ne yapacağını, nasıl davranacağını bilememe, hayrete düşme anlamı taşıyan cümlelerdir.

Örnek

» Böyle ansızın gideceğini hiç düşünmemiştim. » Sınav sonucunu çok yüksek beklerken düşük gelmesin mi! » Ne, demek doktor oldun!

BEKLENTİ CÜMLELERİ

Gerçekleşmesi beklenen davranış ve işleri bildiren cümlelerdir. Beklentiler bazen gerçekleşir bazen gerçekleşmez.

Örnek

» Sınavdan yüksek not almayı umuyorum. » Bizi bu sefer daha sıcak karşılayacağını düşünmüştük. » Annem doğum günümde bana en sevdiğim oyuncağı alacak.

ÖZLEM (HASRET) CÜMLELERİ

Geçmişte yaşanan günlerin tekrar yaşanma isteğini ya da bir yeri veya kişiyi görme isteğini dile getiren cümlelerdir.

Örnek

» Yıllardır görmediğim köyüm burnumda tütüyor. » Eskiden bayramlar bir başka kutlanırdı. » Fırsat olsa da onu tekrar görebilsem.

TASARI CÜMLELERİ

Gelecekte yapılması planlanan işlerin belirtildiği cümlelerdir.

Örnek

» Önümüzdeki ay tatile çıkmayı düşünüyorum. » Bu işin altından başarıyla kalkmayı amaçlıyoruz.

TAHMİN CÜMLELERİ

Akla, sezgilere, gözlemlere veya birtakım verilere dayanarak, olacak bir şeyi önceden kestirebilme sonucunda ortaya çıkan cümlelerdir.

Örnek

» Annem meraktan patlıyordur şimdi. » Gökyüzü bulutlarla doldu, yağmur yağabilir. » Şu anda öğretmen derse başlamıştır.

OLASILIK (İHTİMAL) CÜMLELERİ

Gerçekleşmesi kesin olmayan bir olayın veya bir durumun ortaya çıkmasının beklenilmesi, umut edilmesi ile ilgili cümlelerdir.

Örnek

» Tatilde Karabük’e gidebiliriz. » Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın. » Sanıyorum o konu anlatılmadı.

» Olasılık cümleleri ile tahmin cümleleri arasındaki fark şudur: Olasılık anlamlı cümlelerde “ikilem” söz konusudur. Yani bahsedilen şey için “Öyle de olabilir, böyle de olabilir.” anlamı hakimdir. Tahmin anlamlı cümlelerde bu “ikilemi” görmeyiz. Tahmin anlamlı cümlelerde tecrübelerden hareketle “emin oluş” havası vardır. Olasılık anlamlı cümlelere göre, tahmin anlamlı cümlelerde “kesinlik anlamı” daha yoğundur.

ÇARESİZLİK CÜMLELERİ

Olay ve durumlar karşısında yapılabilecek herhangi bir şey olmamasıdır.

Örnek

»İstesek de istemesek de bu sıkıntıyı çekeceğiz. » Parasızlıktan ne yapacağını bilmiyordu. » Bu olay onun elini kolunu bağlamıştı.

BEĞENİ CÜMLELERİ

Bir varlığa veya bir olayın sonucuna yönelik beğenme, takdir etme, övme veya onaylama işini bildiren cümlelerdir.

Örnek

» Her türlü rezaletin yaşandığı bu çevrede dürüst ve tertemiz bir insan olarak yetişti. » Araba dediğin böyle rahat ve geniş olmalı. » Yazar, olayları sıradanlığa düşmeden güzel bir üslupla yansıtmış.

ONAY (BİR DÜŞÜNCEYE KATILMA) CÜMLELERİ

Yapılan bir işin ya da davranışın yerinde ve doğru olduğunun kabul edildiği cümlelerdir.

Örnek

» Öğretmenine saygı göstererek yerinde bir davranış sergiledi. » Aferin sana, son saniyede topu potaya atman doğru bir hareketti.

ABARTMA CÜMLELERİ

Bir şeyi olduğundan çok veya az göstererek anlatan cümlelerdir.

Örnek

» Adam o kadar zayıf ki üflesek uçacak. » Ağlamaktan gözlerinin yaşı kurumuştu. » Pire kadar boyuyla bana kafa tutuyor.

ENDİŞE (KAYGI) CÜMLELERİ

Olumsuz bir durumun gerçekleşme olasılığından dolayı duyulan kaygıyı anlatan cümlelerdir.

Örnek

» Acaba yolda başlarına bir şey mi geldi? » Bu kadar bekledik ama ya gelmezse…

GÖZLEM CÜMLELERİ

Bir varlığın, durumun veya olayın niteliklerini gözleme dayalı olarak anlatan cümlelerdir.

Örnek

» Yazarın çalışma masası darmadağındı. » Çocuk bizimle konuşurken sürekli sallanıyordu.

KESİNLİK BİLDİREN CÜMLELER

Şüphe ve olasılık barındırmayan, anlamında kesinlik olan cümlelerdir. Genelde nesnel anlatımlı cümlelerdir.

Örnek

» Bu yörenin dereleri kışın donar. » Ders bitmiştir, herkes dışarı çıksın. » Ayılar somon balığını sever.

KARARLILIK BİLDİREN CÜMLELER

Kararında direnme, kesin karar vermiş olma durumunu belirten cümlelerdir.

Örnek

» Hiçbir güç beni annemden ayıramaz. » Sorularına asla cevap vermeyeceğim. » Bu yolda ölmek var dönmek yok benim için.

KARARSIZLIK BİLDİREN CÜMLELER

Herhangi bir konuyla ilgili olarak karar verememeyi ifade eden cümlelerdir.

Örnek

» Acaba kazağı buradan mı alsam, yoksa öteki mağazadan mı? » Tiyatroya mı gitsem, sinemaya mı?

EŞİTLİK BİLDİREN CÜMLELER

İki veya daha çok şeyin eşit olması durumunu ifade eden cümlelerdir.

Örnek

» Kazandığımız paraları yarı yarıya paylaştık. » Boyca birbirleriyle aynılar. » Elmayı tam ortasından ikiye böldü.

SORU SORMAKTAN ÇOK BİLİNENİN VURGULANDIĞI CÜMLELER

Amacın soru sormak olmadığı, bilinen bir durumun öne çıkarıldığı veya vurgulandığı cümlelerdir.

Örnek

» Hangimiz bu kampanyaya katılmak istemeyiz ki? » İnsan sevmez mi?

ANLATIM BİÇİMLERİ

Betimleme (Betimleyici Anlatım)

Betimlemede amaç, okuyucunun anlatılanı gözünde, zihninde canlandırmasını sağlamaktır.

Varlıkların okuyucunun gözünde, zihninde canlanacak şekilde ayırt edici nitelikleriyle resim çizer gibi anlatılmasına betimleme (tasvir etme) denir.

Betimlemede gözlem esastır. Gözlemle elde edilen bilgiler açık, sade ve anlaşılır bir dille okuyucunun gözünde canlanacak şekilde anlatılır. Betimlemede yazar, tasvir edeceği varlığı kendi bakış açısına, kendi görüş ve değerlendiriş biçimine göre anlatır, betimlemeye kendi yorumunu katabilir.

Örnek

» “Başımızın üstünde her zaman yeşil, iğne yapraklı dallardan örülü bir çatı var. Dallar öylesine sık ki, güneş ışığı aşağıya süzülemiyor bile. Ormanın içine doğru kilometrelerce uzayıp giden toprak bir yol… Çevredeki çiçeklerin insanı bayıltıcı kokusu ve kuşların tatlı nağmeleri…”

Bu parçada ormanın içindeki bir yerin betimlemesi yapılmıştır. Yazar bunu yaparken kendi yorumunu da katmıştır.

Betimlemeler insanı konu alabilir. Kişinin dış görünüşünün, fiziksel özelliklerinin (yüzü, gözü, saç rengi, kolları, bacakları, boyu vs.) yanı sıra iç dünyası ve karakter özellikleri (sevdikleri, sevmedikleri, düşündükleri, tepkileri, duyguları, önem verdikleri vs.) de anlatılabilir.

Örnek

»”Kapıda yaşlı bir adam belirdi. Üzerinde biraz eski, açık mavi bir takım elbise vardı. Ceketin üst cebinde üçgen şeklinde kıvrılmış mendil, kravatıyla aynı renkteydi. Yer yer ağarmış saçlarını sol tarafa yatırmış, hâlâ siyahlığını koruyan bıyıklarını üst dudağının üzerini kapatacak şekilde bırakmış. Ayağında yıllar önce gençlerin oldukça rağbet ettiği ucu sivri ucu küt biçimli ayakkabılar vardı.”

Bu parçada yaşlı adamın fiziksel özelliklerinden, dış görünüşünden bahsedilerek betimleme yapılmıştır.

Öyküleyici Anlatım

Tasarlanmış veya yaşanmış bir olayın başkalarına sözle ya da yazıyla anlatıldığı anlatım biçimine öyküleme (hikâye etme) denir.

Örnek

» “Derse geç kalmıştım. Hemen bir taksi tuttum. Taksici beni derse yetiştirmek için biraz hızlı sürdü. Önümüzde giden araç ani fren yapınca ona arkadan çarptık. Bereket, taksici hemen frene basmıştı da çarpışma hafif oldu. Tabiî ben de derse yetişemedim.”

Görüldüğü gibi bu parçada kişi, okula giderken başına gelenleri anlatmış. Bu anlatımda dikkat ederseniz, bir olay zaman içinde anlatılmış. Derse geç kalıyor, taksi tutuyor, bindiği taksi başka bir araca çarpıyor. Demek ki bu parçanın anlatımında öyküleyici anlatımdan yararlanılmıştır.

Öyküleme, anlatımı yönüyle betimlemeye benzer. Bu nedenle öyküleme betimsel anlatımla karıştırılabilir.

Öyküleme ile Betimleme Arasındaki Fark

Öykülemede olaylar, kişi veya kişilerin başından belli bir yerde ve belli bir zamanda geçer. Betimlemede ise zaman akış içinde değildir ve kişi veya kişilerin başından geçen herhangi bir olay söz konusu değildir.

Yani betimlemede belli bir zamanda durur nitelikteki eylem veya varlıklar tanıtılır. Öykülemede ise zaman akış halindedir ve olaylar bu akış içinde verilir. Buna fotoğraf ve film örneğini verebiliriz: Fotoğrafta zaman, olay ve varlıklar donmuş durumdadır. İşte betimleme bu donmuş durumun sözcüklere dökülmüş şeklidir. Oysa filmde zaman, olay ve varlıklar hareket halindedir, işte öyküleme de belli bir zaman aralığında geçen olayları anlatan film gibidir.

Açıklama (Açıklayıcı Anlatım)

Bilgi vermek amacı ile oluşturulan yazılarda kullanılan anlatım tekniğidir. Bu tür yazılarda amaç okuyucuyu bilgilendirmek, ona bir şeyler öğretmek olduğu için sade ve anlaşılır bir dil kullanılır. Açıklayıcı anlatımda yazar, duygularına yer vermez, nesnel bir anlatım hakimdir.

Örnek

» “Yakup Kadri Karaosmanoğlu edebiyatımızın önde gelen sanatçılarından biridir. Roman, hikâye, anı gibi değişik alanlarda eserler vermiş olan sanatçı daha çok romanları ile tanınmaktadır. Romanlarında önceleri kişisel konuları işleyen sanatçı daha sonra toplumsal konulara yönelmiştir. “Kiralık Konak”ta nesiller arası duygu ve düşünce farklılıklarını işleyen sanatçı, “Yaban” romanında Kurtuluş Savaşı yıllarında köy yaşamını, köylü – aydın çatışmasını işlemiştir.”

Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi parçada “Yakup Kadri” okuyucuya tanıtılmış, sanatçının eserleri ile ilgili bilgiler verilmiştir. İşte öğreticiliği esas alan bu tür anlatıma açıklayıcı anlatım denir.

Tartışma (Tartışmacı Anlatım)

Yazarın kendi doğrularına okuyucuyu inandırmak, onu kendi gibi düşündürmek için kullandığı anlatım tekniğine tartışma denir. Amaç kendi düşüncesini savunmak, varsa yanlış düşünceyi çürütmek olduğundan yazar, düşüncelerini sanki karşısında okuyucu varmış da onunla konuşuyormuş gibi ele alır. Kendi görüşünü ortaya koyar, karşıt görüşün dayanaksız olduğunu örnekleri ile gösterir. Bu yöntemde önce eleştirilecek olan düşünce verilir. Yazar, kendi düşüncesinin doğruluğunu, eleştirdiği düşüncenin ise yanlışlığını savunur.

Örnek

» “Bazı bilim adamları yanlış, anlaşılmaz bir Türkçe ile yazıyorlar. Üstelik bunlar, edebiyatçı olmadıklarını ileri sürerek, hoş görülmelerini de istiyorlar. Ama bu, mazeret olamaz. Çünkü bizim onlardan istediğimiz; duygu ve düşüncelerini düzgün bir dille yazmalarıdır. Bunun için de sanatçı olmaya gerek yoktur. Her insan ana dilini hatasız kullanacak ölçüde bilmelidir bence.”

Görüldüğü gibi yazar yukarıdaki parçada önce, eleştirdiği düşünceyi vermektedir. Dili yanlış kullanan bazı bilim adamlarını eleştirmektedir. Bu konuda hoş görülmeyi isteyen bilim adamlarını ise haksız bulmaktadır. Yazar, her insanın ana dilini düzgün, yanlışsız kullanması gerektiğini savunmaktadır. Bunun için de bazı bilim adamlarının iddia ettiği gibi sanatçı olmak gerekmediğini doğru görüş olarak okuyucuya aktarmaya çalışmaktadır.

DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI

Düşünceyi geliştirme yolları, parçada anlatılanları daha anlaşılır hâle getirmek, okuyucuyu etkilemek, onun ilgisini çekmek gibi amaçlarla kullanılır.

Düşünceyi geliştirme yöntemlerinden, dört temel anlatım biçiminin (açıklama, tartışma, betimleme, öyküleme) birinin içinde yararlanılabileceği gibi bu yöntemlerden herhangi biri parçanın anlatımında hâkim konumda da olabilir.

Tanımlama

Bir kavram veya varlığın ne olduğunun açıklanmasına tanımlama denir. Genelde açıklayıcı ve tartışmacı anlatım tekniklerinde tanımlamadan yararlanılır. Varlık ya da kavramın okuyucunun zihninde daha belirginleşmesi amaçlanır. Tanım, “Bu nedir?” sorusuna cevap verir.

Örnek

» “Destanlar, tarihten önce ve tarihin başlangıcı sırasında bir milletin geçirdiği maceraları, yetiştirdiği kahramanları; doğa, evren ve toplum olayları hakkında düşündüklerini ve bunlar karşısında aldığı vaziyetleri anlatan din ve kahramanlık hikâyeleridir.”

Parçada açıklayıcı anlatım tekniği kullanılarak destanlar hakkında bilgi verilmiştir. Ancak bu yapılırken ilk cümlede “Destan nedir?” sorusuna cevap olacak şekilde tanımlamadan yararlanılmıştır.

Karşılaştırma

Birden fazla varlık ya da kavram arasındaki benzerlik veya farklılıkları ortaya koymak için kullanılan anlatım yoluna karşılaştırma denir. Daha çok tartışmacı ve açıklayıcı anlatım içinde kullanılan bu yöntemde, varlıkların farklı ya da ortak yönleri ele alınır.

Örnek

»”Konuşma ile yazma farklıdır. Konuşma geçicidir, yazma kalıcı. Konuşma anlıktır, yazma sonsuz. Yazıya geçirilen her şey olduğu gibi korunur. Konuşma ise saman alevi gibi söylendiği anda yitip gider.”

Bu parçada “konuşma” ile “yazma” karşılaştırılmış, yazmanın konuşmadan üstün olduğu belirtilmiştir.

Örneklendirme

Bir düşüncenin somut hâle getirilerek daha anlaşılır kılınması için anlatılan konuyla ilgili örnekler verilmesine örneklendirme denir. Düşüncenin anlaşılır ve akılda kalıcı olması amaçlanır. Bazen önce bir örnek verilerek veya fıkra anlatılarak konuya giriş yapılır. Bunlardan hareketle de bir yargıya varılır.

Örnek

» “Bir yerde sabit civata gibi dönüp duranların ne kendilerine faydaları vardır, ne çevredekilere. Oysa dünyaya bakalım; her şey değişir, durmadan yol alır. Su, buhar olur, yağmura dönüşür; tohum, baş verir, çiçeğe durur; civciv, pek cılız doğar, kocaman bir horoz olur. Dünyada hiçbir şey durmaz. Bu doğanın bir parçası olan insan neden dursun?”

Bu parçada insanın yerinde durmaması gerektiği görüşünü yazar, doğadan hareketle örneklendirmiştir. Önce görüşünü söylemiş, daha sonra bu görüşünü örneklendirmiştir: Doğada her şey hareket hâlinde ve değişim içindedir, insan da buna ayak uydurmalıdır.

Tanık Gösterme

Yazarın, savunduğu düşüncenin doğruluğuna okuyucuyu inandırabilmek için tanınan ve görüşlerine itibar edilen kişilerin sözlerinden alıntı yapılmasına tanık gösterme denir.

Kişinin sadece ismini yazıda kullanmak, tanık gösterme için yeterli değildir. Bu, örneklendirme olur. Tanık göstermede önemli olan, kişinin sözünü destekleyici olarak kullanmaktır. Bu da kişinin düşüncelerinin tırnak içinde aktarılması ile olur.

Önce yazar kendi görüşünü verir. Daha sonra bu görüşü kanıtlamak, inandırıcılığı artırmak için, o alanda tanınmış bir kişiden söz edip, o kişinin sözlerine yer verilir.

Örnek

» “Deneme, büyük savlar içermez. Daha çok duyguya, sezgiye, birikime ve akla dayanır. Denemede yazar kendi birikimini, içinden gelenleri özgürce aktarır. Bu nedenle Nurullah Ataç deneme için: “Deneme benin ülkesidir.” der. Bu görüşe katılmamak elde değildir.”

Bu parçada yazar, deneme yazı türü ile ilgili görüşlerini aktarmıştır. Görüşlerinin inandırıcı kılmak için bu alanda söz sahibi olan ünlü denemeci Nurullah Ataç’tan alıntı yapmış, onun sözlerini aktarmıştır.

Sayısal Verilerden Yararlanma

Düşüncenin kanıtlanabilmesi için istatistiksel bilgilerden, anketlerden ya da grafiklerden yararlanılmasıdır.

Örnek

» Ormanlar, dünyamızın akciğerleri gibidir. Ağaç ve ormanın insan hayatına doğrudan ve dolaylı o kadar çok faydası vardır ki… Aklıma gelen birkaçını sıralayayım isterseniz. O zaman ne demek istediğimi daha iyi anlamış olursunuz. Tabiatın harika, sessiz süpürgeleri ormanlar yaratılmasaydı yaşadığımız dünya tozdan geçilmeyecekti. 1000 m² ladin ormanı yılda 32 ton, kayın ormanı 68 ton ve çam ormanı ise 30-40 ton tozu hüp diye emebilir ve havadaki zehirli gazları da filtre eder.”

Benzetme

Bir kavramı ya da varlığı başka bir kavram ya da varlığın özellikleriyle anlatmaya benzetme denir.

Örnek

» “Birikimsiz yazarlık saman alevi gibidir. Saman alevi çabucak tutuşup yine çabucak söner. Yazmak için yeterli donanıma sahip olmayan birikimsiz yazarlar da parlamış olsalar bile elbet bir gün saman alevi gibi sönüp giderler.”

Parçada, birikimden yoksun yazarlar saman alevine benzetilmiştir. Bunların kalıcı olamayacağı, bu benzetmeden yararlanılarak vurgulanmıştır.

Anlatımın Özellikleri

Yazar tarafından parçanın anlatımında kullanılabilen veya yazının taşıdığı ya da taşıması gereken nitelikleri ifade etmeye yarayan bazı kavramlar vardır.

Özgünlük

Anlatımda başkasına benzememe, kendine has olmaktır. Yazıda taklitçilikten kaçınma; farklı, yeni, alışılmışın dışında olmaktır.

Açıklık / Duruluk

Anlatımdan okuyucunun çıkardığı anlam ile yazarın vermek istediği mesajın aynı olmasıdır. Anlatılmak istenenin kolayca anlaşılması demektir. Anlatımda anlaşılması zor ifadelerden kaçınılmasıdır. Söylenecek sözü sembollere sığınmadan anlatma demektir.

Doğallık

Anlatımın yapmacıksız, günlük yaşantıda olduğu gibi, sanat yapmadan, süs ve özentiden uzak yapılmasıdır.

Akıcılık

Yazının kolay okunabilmesi ve rahatsız eden kelimelerin kullanılmamasını ifade eder. Düşünceler kolay anlaşılabilir bir biçimde sıralanabilmelidir. Ses sanatları akıcılığın vazgeçilmeyen unsurlarından biridir.

Yoğunluk

Birçok anlamı bir arada vermektir. Anlam içinde anlam bulunacak şekilde bir anlatımı tercih etmektir.

Özlülük

Anlatımda az sözle çok anlam ifade edebilmektir. Sözü uzatmadan, kısa tutarak mesajı en öz şekilde vermektir.

Tutarlılık

Anlatımda birbiriyle çelişen düşünceler ileri sürmeme, sık sık düşünce değiştirmemektir.

Sürükleyicilik

Okuyucunun ilgisini canlı tutmak, okuyucuyu esere bağlamaktır.

Kalıcılık

Geçmiş dönemde ortaya konan bir yapıtın gelecekte de ilgi görmesi, geçerliliğini korumasıdır.

Ulusallık / Yerellik

Sadece bir ulusun kültürel özelliklerini taşımaktır.

Evrensellik

Bir sanat yapıtının dünyadaki tüm insanlara hitap eden bir özellik taşımasıdır.

Çağdaşlık

Çağının gerisinde kalmamak, çağına uygun özellikler taşımaktır.

İçtenlik

Anlatımın yürekten, candan, samimi olmasıdır.

ANLATICI TÜRLERİ

Olay anlatımına dayalı metinlerde olayları, kişileri, mekânı okurlara anlatan kişiye anlatıcı denir. Metinlerde anlatım iki tür anlatıcı aracılığıyla yapılır:

Birinci Kişi Ağzıyla Anlatım

Birinci kişi ağzıyla anlatımlarda yazar, kendi başından geçen veya içinde bulunduğu bir olayı anlatır. Bu tür anlatımlarda çoğu zaman birinci tekil şahıs (ben) veya birinci çoğul şahıs (biz) ekleri kullanır.

Örnek

» Kimse farkına varmadan evden çıktım. Doğruca alet edevatın bulunduğu depoya gittim. Duvara yaslı duran kazmayı kaldırıp ağırlığına baktım. İmkanı yok, bunu götüremezdim.Çok ağırdı. Küçük keser de aynı görevi görürdü. Aradığım keseri buldum. Depodan çıktım

Üçüncü Kişi Ağzıyla Anlatım

Üçüncü kişi ağzıyla anlatımlarda yazar, genellikle duyduğu veya gördüğü şeyleri anlatır. Bu tür anlatımlarda çoğu zaman üçüncü tekil şahıs (o) veya üçüncü çoğul şahıs (onlar) ekleri kullanır.

Örnek

» Yazdan kalma bir gündü. Güneş, insanın içini ısıtıyordu. Cemil, sahilde oturmuş, dalgaların sesini dinlerken üstünden hızla geçen martıların çığlığı andıran sesiyle irkildi. Yerinden doğrulup izlemeye koyuldu. Martılar deniz üzerinde iyice süzüldükten sonra suya ani dalışlar yapıyor, küçük balıklar ustaca avlıyordu…

PARAGRAFIN ANLAM YÖNÜ

PARAGRAFIN ANA DÜŞÜNCESİ (ANA FİKRİ)

Yazar veya şairler bir konu aracılığı ile belirli bir anlatım yöntemini kullanarak okuyucuya bir mesaj ulaştırır. Parçada okuyucuya verilmek istenen asıl düşünceye ana düşünce denir. Bir parçanın yazılmasının amacı ana düşüncedir, parçanın konusu da parçanın yazımı için araç niteliğindedir.

Ana düşüncenin bazı özellikleri: » Ana düşünce bir yargı bildirir.» Parça okunduğunda herkesin vardığı ortak düşüncedir.» Parçayı kapsar nitelikte genel bir yargıdır.» Parça tek cümle ile özetlenecek olsa bu ana düşünce cümlesi olur.

Bir parçada ana düşünceyi bulmak için şu yolu izleyebiliriz: » Öncelikle konu bulunmalıdır.» Yazarın konuyu ele alış amacının ana düşünceyi oluşturduğu unutulmamalıdır.» Parçadaki bağlayıcı kavramlar varsa belirlenmeli; çünkü “kısacası, sonuçta, oysa, bence, özetle, aslında” gibi ifadelerden sonra ana düşünce gelebilir.» Örnek verilmişse örnekten önceki yargının ana düşünceyi verebileceği hatırdan çıkarılmamalıdır.

İyi bir paragrafta ana düşünce bir cümle şeklinde parçanın başında, sonunda veya herhangi bir yerinde verilir. Paragraftaki diğer cümleler ise ana düşünceyi açıklayıcı ya da destekleyici nitelikte olur.

Ana düşünce, bazen de yazının bütününe sindirilmiş durumdadır. Bu durumda ana düşünce paragraf yorumlanarak, anlatılanlardan hareketle bulunur.

Bu bilgiler göz önüne alınarak ana düşünce bulunurken parçada şu sorulara cevap aranmalıdır:

– Yazar bu parçayı hangi amaçla yazmıştır?– Bize ne anlatmak istemektedir?

Bu sorulara cevap aranırken karşımıza çıkacak düşünceleri, kendi görüşümüze göre değerlendirmemeliyiz. Parçada bizim kabul etmediğimiz, hatta tam tersini düşündüğümüz bir fikir işleniyor olabilir. Yazılanlardan hareketle ve yazara göre doğrular bulunmalıdır.

NOT 1: Parçanın ana düşüncesi, parçanın bütününü kapsar. Ana düşünce bulunurken sınırlamaya ve kapsayıcılığa dikkat edilmelidir. Ana düşünce olarak belirlenecek ifade parçanın tamamını kapsayıcı nitelikte olmalıdır. Çünkü parçanın bir kısmını karşılayan düşünce ana düşünce olamaz.

Örnek

» “Türk milletini şiirsiz düşünemeyiz. O, asırlar boyu şiirle düşünmüş, şiirle konuşmuştur. Kahramanlıklarını şiirle ifade etmiş; üzüntülerini, sevinçlerini şiirle dile getirmiştir. Analar, çocuklarını şiirle avutmuş, şiirle uyutmuştur. Ölenlerin arkasından şiirle ağlanmıştır. Sözün özü, Türk milleti şiir zevki olan ve şiire yatkın bir millettir.”

Bu parçanın ana fikrini bulmak oldukça kolay. Çünkü yazar parçanın bütününde anlattıklarını “sözün özü” diyerek son cümlede özetlemiştir. Bu cümleden yola çıkarak bu parçada “Şiirin milletimizin hayatında önemli bir yeri olduğu” düşüncesinin vurgulandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.Eğer biz bu parçanın ana düşüncesi için “Şiir, insan yaşamında önemlidir.” belirlemesini yapmış olsaydık hata ederdik. Çünkü bu düşünce parçada anlatılandan daha genel bir yargıdır. Oysa parçada şiirin bütün insanlar için önemi değil, sadece Türk insanının yaşamındaki yeri anlatılmış.Eğer bu parçanın ana düşüncesi olarak “Türk milleti kahramanlıklarını şiirle ifade etmiştir.” belirlemesini yapsaydık, yine hata yapmış olurduk. Çünkü bu sefer de ana düşünceyi oldukça daraltmış olurduk. Parçada, Türk milletinin kahramanlıklarını şiirle ifade ettiği anlatılmıştır; ama bu düşünce Türk milletinin yaşamında şiirin yerini anlatmak için kullanılmış yardımcı düşüncelerden sadece biridir. Yani parçayı kapsayıcı nitelikte değildir. Dolayısıyla bu belirleme de ana düşünce olamaz.

NOT 2: Ana düşünce bazen de parçanın girişinde yani ilk cümlede verilebilir.

Örnek

» “Oyun, çocukların ruhsal eğitiminde önemli bir yer tutar ve gelişmelerini sağlar. Oyundan ve oyuncaklardan mahrum bazı çocukların, gelecekte asık yüzlü, somurtkan ve çekilmez kişiler oldukları görülmüştür. Oyunlar, aşırı olmadığı sürece, çocuklar için vazgeçilmez eğlence kaynaklarıdır.”

Bu parçanın bütününde “oyun ve oyuncağın, çocuğun ruhsal gelişimi için gerekli olduğu” düşüncesi işlenmiştir.Yazar bu ana düşünceyi zaten ilk cümlede “Oyun, çocukların ruhi eğitiminde önemli bir yer tutar ve gelişmelerini sağlar.” sözleriyle vermiştir. Daha sonraki cümlelerde ise bu düşüncesini açıklayıcı ve destekleyici açıklamaları sıralamıştır. Demek ki bu parçanın ana düşüncesi ilk cümlededir.

NOT 3: Ana düşünce, bazı parçalarda son cümlede bulunabilir.

Örnek

» “Kişilerin tek başlarına bir güçleri yoktur; çabalarının sonucu, dünyanın genel tablosu içinde pek fark edilmez. Hayatta işler, genel bir iş bölümüne göre yürütülür. Bu iş bölümünde tek adamın payı bir yağmur damlası kadardır. Gene de her damla, taşkını artırır; her el insanlığın mutluluğuna ya da sefaletine bir şeyler katar.”

Yazar bu parçada asıl mesajını son cümlede vermiştir. Bu parçanın ana düşüncesi: “Gene de her damla, taşkını artırır; her el insanlığın mutluluğuna ya da sefaletine bir şeyler katar.” cümlesinde gizlidir. Biz bu cümleden “Dünyanın iyi veya kötü oluşunda her ferdin payı vardır.” sonucunu çıkarabiliriz. Bu yargı ana düşüncedir.

NOT 4: Ana düşünce bazen yazının içinde bir cümle olarak geçmez. Ana düşünce parçanın bütününde olabilir. Okuyucu, bütün parçayı değerlendirerek ana düşünceye kendisi ulaşır.

Örnek

» “El halısında desen, göz değmesin diye nazar boncuğu; serilen eve bolluk getirsin diye bereket ağacı; birlik ve beraberlik, dirlik ve düzen getirsin diye zincir hâline getirilmiş halkalar şeklinde gösterilir.”

Bu parçanın konusu “halı desenleri”dir. Ancak parçanın ana düşüncesi doğrudan verilmemiştir. Bunu biz bulacağız. Yazar parçada halı desenlerinin anlamlarından bahsediyor ve örnekler veriyor. Öyleyse bu yazının amacı “Halıdaki desenlerin kendine özgü anlamları vardır.” düşüncesini okuyucuyla paylaşmaktır, diyebiliriz.

NOT 5: Bazı parçalarda asıl mesajı dolaylı olarak verilir. Bu yapılırken karşılaştırma ve benzetme yapılır. Bu tip parçalarda ana düşünce parçada bir cümle olarak geçmez. Ana düşünce, parçanın bütününe sindirilmiş biçimdedir ve okuyucunun bulması amaçlanır.

Örnek

» “Şimdi bir heykeltıraş düşününüz. Gevşek ve çürük bir zemin üzerine güzel, mükemmel bir heykel yapmaktadır. Bu heykeli bir an için herkes beğenebilir. Fakat zemin çürük olduğundan bu heykel yaşayamaz. Harçlarla ne kadar kuvvetli dayanak yapılırsa yapılsın yıkılır. Çünkü zemini gevşektir.”

Yazar, parçada bir olay anlatmakla söze başlamış. Bu olay çürük bir zemine yapılan bir heykelle ilgilidir. Yazar sonra da bu olayla ilgili hükmünü vermiştir: “Sağlam zemine inşa edilmemiş eserler mükemmel de olsa ayakta duramaz.” Yazar aslında bunu anlatmak istemiyor. Bu olayı hikâye ederek okuyucunun bir genellemeye ulaşmasını istiyor. Bu genelleme “Her iş önce sağlam bir temele dayanmalıdır.” düşüncesidir. Parçanın ana düşüncesi de budur.

NOT 6: Bazen de parçada anlatılanlar seçeneklerde bir atasözüyle karşılanır. Parçada anlatılanları o atasözü kapsar.Bu sorularda metin, aslında bir atasözünün açıklamasıdır. Dolayısıyla seçeneklerde ana düşünce olarak bir atasözü yer alır. Sorular çözülürken atasözü bilgisi gerekir.

Örnek

» “Hayat riskler üzerine kurulu. Riske katlanmayı göze alamayan, büyük sıçramalar yapamıyor. Büyük sıçramayı göze alanlar ise düşme riskini de kabul etmek zorunda kalıyor.”

Bu parçayla ilgili “Paragraftaki düşünceye uygun atasözü aşağıdakilerin hangisidir?” şeklindeki bir soruya cevap olarak “Korkak bezirgan ne kâr eder ne zarar.” atasözünü verebiliriz ve bu atasözü de parçanın ana düşüncesi olur.

NOT 7: Bazı şiirlerin de ana düşüncesi vardır. Bu ana düşünceler atasözü ile de ifade edilebilir.

Örnek

» “Her canlıya Hak, lâyık olan cevheri verdi.Tırtıl iki diş bulsa eğer, ormanı yerdi.Şayet kediler, haftada bir gün uçabilse,Dünyada bütün serçelerin nesli biterdi.”

Bu şiirin ana düşüncesi ilk mısradadır. Şair sonraki mısralarda ise ilk mısrada verdiği ana düşünceyi örneklerle açıklamaya çalışmıştır. Öyleyse ilk cümleden yola çıkarak bu cümlenin ana düşüncesi olarak “Allah, her canlıyı kendine özgü yeteneklerle donatmıştır.” diyebiliriz.

PARAGRAFTA YARDIMCI DÜŞÜNCELER

Parçada ana düşünce ortaya konurken bu düşünceyi açıklayıcı ve destekleyici nitelikte başka düşüncelerden yararlanılır. İşte parçada ana düşünceye zemin oluşturan bu düşüncelere yardımcı düşünce denir.

Dört ayaklı bir sandalye düşünün. Bu ayaklardan hiçbiri tek başına bir sandalyeyi oluşturmaz. Ancak dördü bir araya geldiğinde sandalye oluşur ve kullanılır duruma gelir. İşte parçadaki yardımcı düşüncelerin her biri, sandalyenin ayaklarından biri gibidir ve bunlar ana düşünceyi ayakta tutar.

Yardımcı düşünceler; » Parçada sayı olarak birden fazladır.» Parçayı tam olarak kapsamaz.» Ana düşüncenin sınırlarını çizer.» Ana düşüncenin anlaşılmasını sağlayıcı niteliktedir.

Sorularda bizden parçada yer almayan yardımcı düşünceyi bulmamız istenir. Dolayısıyla bu sorular olumsuz soru şeklindedir. Yardımcı düşünce soruları iki şekilde çözülür:

Birinci yöntem: Önce soru metni, sonra parça, daha sonra da seçenekler okunur. Bu işlemden sonra seçeneklerdeki ifadeler parçadaki cümlelerle tek tek karşılaştırılır.

Parçadaki cümleler ya aynıyla, ya bölünerek bir kısmıyla ya da özü bozulmayacak şekilde biraz değiştirilerek üç seçeneğe yerleştirilmiştir. Yapılacak iş, bu cümlelerle uyum sağlayan seçenekleri bire bir eşlemektir. Açıkta kalan seçenek, parçada olmayan düşüncedir.

İkinci yöntem: Önce soru okunur. Sonra dikkatli bir şekilde parça okunur. Daha sonra parçada anlatılanlar akılda tutularak seçenekler tek tek okunur. Bu okuma esnasında parçayla uyum sağlamayan, parçada olmayan seçenek bulunmaya çalışılır.

Bu yöntem zaman almaz; yalnız bazen parçada anlatılanlar akılda tam olarak kalmadığından yanlış bir sonuca ulaşılabilir.

Örnek Soru

Başarıya giden yolda insanın ilk büyük düşmanı tembelliktir. Burada tembelliği tanımlamaya gerek yok. Onu herkes az çok tanır. Ancak söylemek gerekir ki tembellik insanın karşısına çıkıp yiğitçe savaşmaz. Biçimden biçime girerek insanı alt etmeye çalışır.

Parçaya göre, tembellik için aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Her zaman ayrımına varılmayan bir tehlike olduğu B) İnsana yabancı olmayan bir davranış olduğu C) Her insanı ayrı biçimde etkilediğiD) Öz güveni olmayan insanları kendine tutsak ettiği

Çözüm:Parçanın sonundaki “Biçimden biçime girerek insanı alt etmeye çalışır.” ifadesinden A, “Onu az çok herkes tanır.” cümlesinden B, “Biçimden biçime girerek insanı alt etmeye çalışır.” ifadesinden C seçeneği çıkarılabilir. Çünkü biçimden biçime girmede herkese farklı görünme söz konusudur.D seçeneğindeki “Öz güveni olmayan insanları kendine tutsak ettiği” yargısına ulaşmamızı sağlayacak bir ipucuna parçada rastlayamıyoruz. Doğru cevap D.

PARAGRAFIN KONUSU

Üzerinde durulan, hakkında yazı yazma gereği hissedilen her türlü kavrama konu denir. Konu, yazarın mesajını okuyucuya ulaştıran bir araçtır. Yani yazının yazılış amacı değil, amaca götüren bir araçtır. Parçanın konusu bulunurken şunlara dikkat edilmelidir: » Parçada en çok tekrar edilen sözcükler üzerinde yoğunlaşılmalıdır. » İlk cümlelere dikkat edilmelidir, çünkü konu ilk cümlelerde verilebilir. » Konu, parçanın tamamını kapsar nitelikte olmalıdır. Ancak konuyu ararken genellemeye gidilmemelidir. Konu, mümkün olduğunca parçayı da kapsayıcı şekilde daraltılmalıdır.

Örnek

» “Herkes lider olamaz. Kitleleri peşinden sürükleyip götürebilmek için birçok olumlu niteliğin bir kişide toplanması gerekir. Bilgi, çalışkanlık, disiplin, karizma, iyi hitabet, güçlü sezgiler… Bu nitelikler de yetmez. Ayrıca lider çok okumalı, çok çalışmalıdır. Toplum için fedakârlıkta bulunmalıdır.”

Parçada “lider”den söz edildiğini görüyoruz. Yalnız, “lider” çok geniş kapsamlı bir söz. Acaba parçada “lider” hangi yönden sınırlandırılmış? Yani parçada; “Liderin topluma katkılarından mı, “Lider yetiştirmenin önemi”nden mi, “Liderin görevlerinden mi söz edilmiş?

Hayır, hiçbiri değil. Paragrafta “çalışkanlık, disiplin, iyi hitabet” gibi özelliklerden söz edilmiş. Bu özellikleri taşıyan kişilerin lider olabileceği belirtilmiş. O hâlde parçada “liderin özellikleri” üzerinde durulmuş. İşte konuyu bulmuş olduk: Liderin özellikleri.

PARAGRAFIN BAŞLIĞI

Konuyu en iyi şekilde kapsayıp yansıtan ve birkaç sözcükten oluşan sözcük grubuna başlık denir.

Başlık; » İlgi çekici ve düşündürücüdür.» Konu hakkında bilgi verir.» Ana düşünceyi çağrıştırır.» Parçanın bütünü okunduğunda daha iyi kavranır.

Hem şiirin hem de paragrafın bir başlığı olabilir.

Örnek

»”Çocuklar doğar. Dünyaya bakar, Sevimli mi sevimli Yürüdükçe, Yol yordam öğrenir. Uçtukça uçar. Koştukça bir ceylan gibi”

Bu şiire “Çocuklar” başlığını koyabiliriz. Çünkü şiirde doğan, büyüyen, sevimli mi sevimli çocuklardan söz edilmektedir.

» “Bir yazarın bütün ustalığı, iyi tarif ve iyi tasvir etmekten ibarettir. Yazılan şeyin doğal, kuvvetli ve güzel olması için gerçeği ifade etmesi gerekir. Okuduğunuz bir eser sizi fikirce yükseltir, içinizi asil duygularla doldurursa, onu değerlendirmek için başka bir ölçü aramayınız. Eser iyidir ve usta elinden çıkmıştır.”

Bu parçada ise “Usta Yazar” başlığını kullanabiliriz.

PARAGRAFIN ANAHTAR KELİMESİ

Bir cümlenin veya sözün yansıtmak istediği anlam için en büyük ipucunu veren ana kavram veya kelimeye anahtar kelime denir.

Örnek

» “Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğrenen bir kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır. Bu ise aynı zamanda düşünce ufkunu geliştirip geniş bir görüş açısı sağlayarak olayları inceleme yeteneği kazandırır. Ayrıca okuyan kişiler çok okumanın beraberinde getirdiği zengin kelime dağarcığına sahip oldukları için, etkileyici ve güzel konuşarak hitap ettikleri kişilerde etki de uyandırırlar.”

Bu metindeki “okumak, öğrenmek, güven, düşünce ufku, kelime dağarcığı” gibi sözler anahtar kelimedir.

PARAGRAFTA SORU

Bu tip sorular da konu ile ilgilidir. Çünkü sorulan bir soruya karşılık birtakım açıklamalar yapılmaktadır.Parçanın hangi sorunun cevabı olduğu sorulur. Parçada anlatılan bilgiler, soru hakkında bize ipucu verecektir. Bu tip soruları çözerken parçanın ilk cümlesine dikkat etmek gerekir. Parça “evet, hayır” gibi ifadelerle başlıyorsa bu sözcükler de bizim için ipucudur.

Örnek Soru

Deneyimle yetişmiş kişiler de kimi işleri yapabilir, başarabilirler. Yaptıkları işler üzerine yargıda da bulunabilirler. Ancak yapılan işle ilgili durumları, her yönden ele alıp incelemek, düzenlemeler yapmak ve çözüm önerileri bulmak özellikle bilgili kişilerin işidir.

Bu açıklama aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olabilir? A) Sorunların çözümünde bilginin ve deneyimin payı nedir? B) Ezber bilgi mi yoksa deneyimle edilen bilgi mi daha değerlidir?C) Deneyimli ve bilgi insanlar işlerinde neden daha kararlı olurlar? D) Bilgiye ulaşmada deneyimin ve gözlemin önemi nedir?

Çözüm:Parçada iki kavramla ilgili açıklama yapılmıştır: Deneyim ve bilgi. Problemlerin çözümünde deneyim önemli, fakat bu tek başına yeterli olmaz. Bilgi de gerekli. O hâlde bu parça “Sorunların çözümünde bilginin ve deneyimin payı nedir?” sorusunun cevabıdır. Cevap A’dır.

METİNDE OLAY, ZAMAN, YER, ŞAHIS VE VARLIK KADROSU

Yer, zaman, şahıs öğeleri kullanılarak belirli bir kural çerçevesinde oluşturulan edebî metinlere olay yazı¬ları denir. Öykü, roman, masal, fabl gibi türler olay yazılardır.

Örnek

» “Güneşli bir nisan sabahıydı. Çoban Haydar, her zamanki gibi koyunları ve keçileri ahırdan çıkarıp köylerinin yanındaki meraya doğru yola koyuldu. Amacı sürüyü otlatmak, kış boyunca iyi beslenemeyen koyunları ve keçileri taze otlarla iyice doyurmaktı. Köyün hemen yanındaki bu mera, bahar gelince bereketlenir, yeşilin bin bir tonuyla bezenirdi.”

Yukarıdaki paragrafın olay, zaman, mekân ve şahıs kadrosu şöyledir:

Olay: Haydar’ın sürüyü meraya götürmesi

Zaman: Nisan sabahı

Mekân: Köyün yanındaki mera

Şahıs Kadrosu: Çoban Hayda

PARAGRAFTA DUYGULAR

Paragrafta yazarın iç dünyasına ait pişmanlık, küçümseme, beğenme, korku, sitem vb. izlenimlere yer verilmesidir.

Örnek

» Dışarıda çok güzel kar yağıyordu. Pencerenin önüne oturup kar yağışını seyrediyor, kar tanelerinin beyaz gülücükler dağıtarak süzüle süzüle yere inmesini seyretmekten büyük sevinç duyuyordum. Bu sırada yandaki kanepede oturan dedeme heyecanla seslendim: “Dede, bak! Her yer nasıl da bembeyaz oldu!” Dedem dışarı baktı ve bana; “Evet benim güzel kızım, tıpkı pamuk tarlası gibi.” dedi.

Yukarıdaki parçada yazar “neşe, heyecan” duygularından yararlanmıştır.

PARAGRAFTA DUYULAR

Parçada yazar “görme, işitme, dokunma (hissetme), tatma, koklama” duyularından yararlanabilir.

Örnek

» Bu mahallede oturanlar yaz sabahları ağaçlara yuva yapan bülbüllerin sesleriyle ve mis gibi kokan çiçeklerle uyanırlar. Ancak güneş, perdeleri aralayıp odalara sızdığında duyulan sadece kuş sesleri değildir. Çocuklar uyanmış ve cıvıl cıvıl sesleriyle sokakta oynamaya başlamışlardı.

Yukarıdaki paragrafta yazar “görme, işitme, koklama” duyularından yararlanmıştır.

PARAGRAFTA KARAKTER

Bir bireyin kendine özgü yapısı, onu başkasından ayıran temel belirti ve bireyin davranış biçimlerini belirleyen özelliklere karakter denir. “Uysal, kararlı, inatçı, sorumluluk sahibi, disiplinli” gibi kavramlar karakterdir.

Örnek

» “Vatanını ve milletini çok seven Atatürk, bu uğurda canını feda etmekten kaçınmazdı. Ülkesi ve milleti için girdiği savaşlarda hep ön safta yer alması bunun en güzel örneğidir.”

Yukarıdaki parçada Atatürk’ün karakterlerinden biri olan “vatanseverlik” dile getirilmiştir.

PARAGRAFIN YAPI YÖNÜ

PARAGRAFIN BÖLÜMLERİ

Paragrafı oluşturan cümlelerin her birisinin kendine özgü yeri vardır. Bir paragrafın ilk cümlesi ile son cümlesi aynı nitelikleri taşımaz. Ayrıca paragrafı oluşturan cümleler birbirleriyle hem yapı hem de anlam bakımından bir ilişki içerisindedir. Bu cümleler bir yargıyı birbirlerine bağlı olarak anlatır.

GİRİŞ BÖLÜMÜ

Genelde tek cümleden oluşan giriş bölümünde par¬çada anlatılacak konu verilir. Giriş cümlesi bağımsızdır. Diğer cümleler giriş cümlesine biçimce ve anlamca bağlıdır. Kendinden önce de bir cümle varmış gibi bir izlenimi uyandırmamalıdır. Bu yüzden giriş bölümü cümlesinde, sanki giriş cümlesinden önce bir cümle varmış anlamını verebilecek olan “bu yüzden, bundan dolayı, kaldı ki, yine de, ama, fakat, oysa, çünkü, bunun için, ise, de …” gibi bağ¬layıcı ifadeler yer almaz.

Örnek

» “Bunlar halkın ağaca verdiği önemi gösterir.” Yukarıdaki cümle parçanın ilk cümlesi olamaz. Çünkü bu cümlede geçen “bunlar” ifadesinden biz, halkın ağaca önem vermesinin gerekçeleriyle ilgili yargıların daha önce söylendiğini anlıyoruz. Demek ki yukarıdaki cümle bir sonuç cümlesidir.

» “Ağaç sevgisi de halkımızın değerlerindendir.” Bu cümle de parçanın giriş cümlesi olamaz. Çünkü bu cümle kendinden önceki bir cümlenin devamı niteliğindedir. Demek ki daha önce halkın başka değerlerinden söz edilmiş, daha sonra bu değerlerden biri olan “ağaç sevgisi”ne değinilmiştir.

» “Ağaç sevgisi toplumumuzun belleğine kazınmıştır.” Bu cümle ise giriş cümlesi olmaya uygundur.

GELİŞME BÖLÜMÜ

Giriş cümlesinden sonra gelen ve onu açıklayan, girişte belirtilen konunun ayrıntılarıyla ele alındığı bölümdür. Düşüncelerin açıklanması, anlaşılır hale gelmesi, yerine göre ispatlanması için tasvir, öyküleme, örneklendirme, tanık gösterme, karşılaştırma, açıklama gibi değişik tekniklerden yararlanılır.

SONUÇ BÖLÜMÜ

Gelişme bölümünde anlatılan olay, düşünce ya da duyguların bir sonuca bağlandığı bölümdür. Bazen ana düşünce sonuç bölümünde verilebilir. Sonuç bölümünde “sonuç olarak, özetle, bundan dolayı, kısaca…” gibi bağlayıcı ifadeler bulundurabilir.

Örnek

» “Günlük yaşamımızda kullandığımız birçok madde sağlığımızı tehdit ediyor. Öyle ki soluduğumuz havadan, yediğimiz yemeklerden bile vücudumuza bol miktarda zehirli kimyasal maddeler giriyor. Arabaların egzozlarından çıkan dumanlar, bacalardan havaya karışan yakıt dumanları da zehirli maddelerle dolu. Sadece dışarısı mı? Evde de zehirli maddelerle çevrilmiş durumdayız. Evlerde kullandığımız böcek öldürücü ilaçlar, temizlik maddeleri vücudumuzu zehirleyen maddelerden sadece ikisi. Bu yüzden sağlıklı kalabilmek için yaşamımıza, yiyip içtiklerimize dikkat etmeli, sağlığımızın kıymetini bilmeliyiz.”

Yukarıdaki paragrafta koyu yazılmış kısım “giriş”, altı çizili kısım “sonuç”, geri kalan kısım ise paragrafın “gelişme” bölümüdür.

PARAGRAF OLUŞTURMA

Paragraf oluşturma soruları yapboz oyunu gibidir. Karışık şekilde verilen cümlelerden anlamlı bir paragraf oluşturmamız istenir. Aslında bu cümleler bir paragraftır. Ama bize sınavlarda sormak için cümleler özellikle karıştırılır. Amaç, kompozisyon yeteneğinizi ölçmektir. İşte, karışık şekilde verilen bu cümleleri dizerek anlamlı bir bütün oluşturmak yapboz oyunundaki gibi parçaların birbiriyle ilgilerini belirlemeye bağlıdır. Burada dikkat edilecek noktalar şunlardır:» Öncelikle cümlelerin hepsi okunarak bu cümlelerin ne anlattığı belirlenmeye çalışılmalıdır.» Olay yazılarında olayın gerçekleşme sırası, fikir yazılarında ise düşüncenin mantık sırası belirlenmelidir. Bunlar yapılırken ilk cümle olabilecek ifade tespit edilmelidir.» Bu tip sorular seçeneklerden gidilerek de çok kolay bulunabilir.

Örnek

» I. Çanakkale sırtlarını bombardıman ettiler.

II. Bir topçu bölüğünde yalnız Seyit ve Ali adlı iki topçu eri kaldı.

III. Oradan geçip İstanbul’u almaya çalışıyorlardı.

IV. 1915 yılında düşman gemileri Çanakkale Boğazı’na gelmişlerdir.

V. Oradaki askerlerimizin çoğu şehit düştü.

Bu cümlelerin hepsini okuduğumuzda Çanakkale Savaşı ile ilgili bir olayın hikâye edildiğini görmekteyiz. Yapacağımız iş, olayın gerçekleşme sürecini belirlemektir.

Önce boğaza gemilerin gelmesi anlatılmalı. Gemilerin geliş amacı verilmeli. Sonra bombalama anlatılmalı. Bombalamadan sonra anlatılması gereken olay, askerlerimizin şehit düşmesi olacaktır. Yalnız şehit düşmeyen iki topçumuz vardır. Olay mantıken böyle sıralanmalı. Çünkü eylemlerden birinin gerçekleşmesi diğerine bağlıdır.

Şimdi yaptığımız bu sıralamayı cümlelerle karşılaştıralım. Bu parçadan bir paragraf oluşturulduğunda sıralama IV – III -I – V – II şeklinde olmalıdır.

PARAGRAF TAMAMLAMA

Bazı paragraf sorularında, parçanın bazı bölümlerinde boşluklar bırakılır ve bu boşluklara getirilebilecek uygun cümleler sorulur. Bu tür durumlarda parçanın anlam ve yapı özellikleri dikkate alınmalı, parça anlamca en uygun cümleyle tamamlanmalıdır.

Örnek

» “Kalemi elime aldığım zaman bir şey yazmadan kalıyorum diyorsanız, bilgi tokluğu ve duygu zenginliğine sahip olmak için bol bol okuyunuz. Küçük yaşlardan itibaren kitaplarla dost olunuz. Kitapların o geniş dünyasına kulaç açtığınız zaman kendinizi daha mutlu ve güvenli hissedeceksiniz. Okudukça yazmaya karşı ihtiyacınız artacak ve …”

Bu parçada yazmak ile okumak arasında bir ilişki kurulduğunu görüyoruz. Bunu, parçanın giriş cümlesindeki “Kalemi elime aldığım zaman bir şey yazmadan kalkıyorum diyorsanız,…” varsayımına karşılık olarak, yine parçadaki “…bol bol okuyunuz.” ifadesinden anlıyoruz. Yani parçada, yazmak isteyene okumak tavsiye ediliyor. Parça “Okudukça yazmaya karşı ihtiyacınız artacak ve …” şeklinde devam ettiğine göre parçayı tamamlayacak ifade “yazmak” ile ilgili bir ifade olmalıdır. Öyleyse bu paragrafı “elinizi kaleme uzatacaksınız.” şeklinde bir ifadeyle tamamlayabiliriz.

PARAGRAFI İKİYE BÖLME

Yazar konuyu işlerken her bir paragrafta konunun farklı bir yönünü işler. Anlattığı bir şeyden farklı bir şeye geçiş yaptığında, yeni bir paragrafa da geçmesi gerekir. Sınavlarda iki ayrı düşüncenin işlendiği bölümler bir paragraf olarak verilir ve bizden bu paragrafı bölmemiz istenir.

Bu tip sorularda yapılacak iş, her bir cümlede anlatılanı bir iki sözcükle belirlemektir. Daha sonra belirlenen bu ifadeler karşılaştırılmalıdır.

Görülecektir ki bir kısım cümlelerde bir konudan bahsedilirken, diğer cümlelerde ise başka bir konudan söz ediliyor. Yapılacak en son iş; yeni, farklı konuya geçilen ilk cümleyi veya konuyla ilgili bakış açısının değiştiği ilk cümleyi belirlemektir.

Örnek

» “Heykelcilik, ilk insandan beri var olan bir sanat dalı. İlk insanlar; etkilendikleri, beğendikleri, saygı duydukları, onurlandırmak ya da anlamak istedikleri varlıkların heykellerini yaptılar. Heykelcilik sanatında ilk insanlardan bugüne çok yol alındı. Eskiden ilkel aletlerle yapılan bu güzel sanatlar şimdilerde modern aletlerle yapılmaya başlandı.”

Yukarıdaki paragraftaki altı çizili kısım farklı bir konuya değindiği için paragraf bu bölümden ikiye ayrılabilir.

PARAGRAFIN AKIŞINI BOZAN CÜMLE

Bir tren düşünün. Bir vagonu gri renkli, diğerlerinin hepsi siyah… Düşüncenin akışını bozan cümle gri renkli vagon gibidir.

Paragrafı oluşturan cümlelerin hepsi aynı düşünce etrafında örgülenir, aynı konuyu anlatır. Yani her paragrafta bir konu işlenir. Farklı bir konu, farklı bir paragraf demektir. İşte düşüncenin ya da anlatımın akışını bozan bu tür sorularda diğer cümlelerden farklı bir konuyu işleyen cümleyi bulacağız.

Bazen paragrafta bir konu anlatılırken farklı bir düşünce veya konunun farklı bir yönü bir cümle hâlinde araya girer. Düşüncenin akışını bozan cümlelerin sorulduğu sorularda bizden istenen, işte bu farklı cümleyi bulmaktır.

Bu soruların çözümünde yapılacak iş; her bir cümlenin ne anlattığını, bir iki sözcükle belirlemektir. Sonra bu belirlemelerimizi karşılaştırmaktır. Görülecektir ki bir cümle haricinde hepsi aynı konudan veya konunun aynı yönünden bahsediyor. Farklı konudan bahseden cümle, düşüncenin akışını bozan cümledir.

Bu tip sorular “parçanın bütünlüğüne uymayan, parçayla çelişen, düşüncenin akışını bozan, anlatımın akışını bozan, parçayla tutarlı olmayan cümle” şeklinde karşımıza çıkar.

Örnek

» “Bundan yaklaşık yirmi yıl önce yazılı olarak haberleşmek için mektup kullanıyorduk. Bu yolla mektupların yerine varması günlerce, bazen haftalarca sürüyordu. Bugün, haberleşmek için çoğunlukla elektronik posta (e-posta) kullanıyoruz. Hatta çok uzaktaki tanıdıklarımıza mektupların aylar sonra ulaştığı bile oluyordu.”

Yukarıdaki paragrafta yıllar önce haberleşmek için mektup kullandığımızdan ve bu mektupların gönderilen yerlere ulaşma sürelerinden bahsedilirken altı çizili kısımda günümüzde e-posta kullandığımız belirtilmiş. Altı çizili kısımda anlatılan parçanın bütünlüğüne ve anlam akışına uymadığından parçanın anlam akışını bozmuştur.

CÜMLELERİN YERİNİ DEĞİŞTİRME

Şiir veya düz yazıdan oluşan her parçanın bir konusu vardır. İyi bir parça kendi içinde konu bütünlüğüne sahiptir. Parçalar daha önce de değindiğimiz gibi giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşur.

Sınavda bazen bir parçayı oluşturan iki cümle yer değiştirilerek verilir. Bu değişikliğin düzeltilmesi istenir.

Parçayı oluşturan cümleler anlamca birbirlerine bağlıdır. Biri diğerinin varlığını gerektirir. Özellikle olay anlatan parçalarda, zaman sıralaması vardır. Düşünce paragraflarında ise mantık sırası vardır. Yer değiştirilecek cümleleri bulurken bu noktalara dikkat etmek gerekir.

Bu tür sorularda çözüme seçeneklerden de gidilebilir.

Örnek

» (1) Günümüz ozanları ise şiiri tartışmak yerine, şiir yazmak istiyorlar. (2) Nerede o 1940’ların 1950’lerin coşkulu şiir tartışmaları. (3) Şiirin niteliği, niceliği, anlamlılığı kimseyi ilgilendirmiyor. (4) Şiirin ne olduğu konusu uzun zamandır tartışılmıyor. p100

Yukarıdaki parçanın ilk cümlesinde yer alan “ise” ifadesinden dolayı bu cümle parçanın giriş cümlesi olamaz. Konunun verildiği cümle ilk cümle olur. Konu, 4. cümlede verildiğine göre ilk cümle ile dördüncü cümle yer değiştirilirse parça anlamlı bir bütün oluşturur. Böylece düşüncenin akışı da sağlanır.

6.Sınıf Anlam Bilgisi, bu sınıfın en zevkli konularından birisidir. Ancak yine de anlamadığın bir şeyler varsa; özel ders almak istiyorsan; özel ders veren sitesinden kendine uygun öğretmen bulabilirsin. Sevgili öğrencilerim “Anlam Bilgisi ” konusu ile ilgili onlarca sorunun yer aldığı mobil uygulamamızdan kendinizi test edebilir ve bu konuda öğrendiklerinizi pekiştirebilirsiniz. Mobil uygulamamız hakkında detaylı bilgiye ulaşmak için burayı tıklayınız. 

Yazıyı Değerlendir
[Toplam: 1 Ortalama: 5]

Bir yanıt yazın